Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Şubat, 2016 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Metin Yüksel'e...

Hayatına namazla yön vermiş, namazı 5 vakit kılmış ama hep yaşamış, ve hep namaz kılanların safında olduğundan vuslatına namazı ve namazlıları da şahid kılmış, kıldığı son namazın anısıyla dillere destan olmuş bir hayat... Mücadele dolu bir hayat ve 21inde bir genç; Metin. Son namazına ve son duasına; belki her duasına koyduğu o şehadet için ettiği son duaya müteakip, acımasız bir namludan fırla yıveren üç cüretkâr kurşun... 21inde bir genç; Metin... Dirilişle, direnişle ayağa kalkanların ölmeyeceğinin örneği... Mücadele dolu hayatların şehadetle şahlanacağının nişanesi... Şahidi bir Cuma, bir camii, bir cemaat... Şahidi üç mermi, bir soğuk beton, bir Şubat ayazı... Şahidi akan kanları... Ve biziz şahidi... Ölmedi, ölmeyecek! Şahidi Allah! Şehitler ölmez! Metinler, Metin olabilenler ölmez! ... "Yürüyelim arkadaşlar! Ayak seslerimizden korkanlar var." 21'imdeyim henüz. Daha 22 olmadım. Onlar önden giderken öyle hızlı, öyle haklı, öyle şanlı... Biz arkalarda kaldık. Yürüyo...

Esma'ya...

Ma lena ğayruke ya Allah! ... Şimdi sana yazıyorum Esma!  Selamla, duayla, gıptayla... Sana ve diğer kardeşlerime... 17sinde, 19unda Allah için terk-i diyar eyleyip gidenlere... Yaşadığı sürece Allah için yaşayıp öldüğünde de Allah için ölenlere... Esmalara, Furkanlara ve dahasına; o binlerce, on binlerce adsız kahramana... Çağlara nesillere uzanan şehadet çağrısı bize de geldi Esma! 17mizi geçsek de, 19umuzda değilsek de direniş ve şehadet hep ayrı bizde. Ve her Şubat bir umut içimizde, belki ‘şehadet’ gelir diye bize de... Ama şehadet onurlu yaşayışların mükâfatıdır, değil mi? Yaşadığımız gibi öleceğiz ve öldüğümüz gibi dirileceğiz... Biraz korkuluyuz bu yüzden ey Esma! Şehadet bize çok mu uzak? Oturmalarımız ayaklansa, yakarışlarımız yine duada olsa... Heyecanlarımız, hayallerimiz, hallerimiz; anlarımız, günlerimiz hep şehadet özleminde olsa... Yine olmaz mı Esma? Cihad meydanları, cepheler, gemiler bize gerçekten çok mu uzak sen söyle Esma? Biz de şehadet istiyoruz. Adanmı...

Dua

Rabbim! Yüreklerin sahibisin; yüreğim ellerinde. Yüreğimdekiler ellerinde. Düşlerim ellerinde. Düşlediklerim ellerinde. An gelip anı olacak anlarım ve gün gelip unutulacak yaşamım ellerinde. Sevgilerim de özlemlerim de hüzünlerim de ellerinde. Ağlayamamalarım da gözyaşlarım da ellerinde. Çırpınan; kimi zaman sıkışan kalbim ellerinde. Sükûtlarım ellerinde; susmalarım ve de konuşmalarım ellerinde. Sabrım da sabırsızlığım da ellerinde. Kimi zaman durgun kimi zaten fırtınalı bu hayatım ellerinde. Nefeslerim ellerinde ve nefessizliklerim de ellerinde. Çarelerim de çaresizliklerim de ellerinde. Umudum ellerinde. Umduğum ellerinde. Tuttuğum kalem bile benim elimde olduğu kadar senin elinde Rabbim! Yazdıklarım da yazamadıklarım da ellerinde. Kalemim de kelimelerim de ellerinde. Bazen kalem tutan bazen de duaya kalkan elim ellerinde. Dualarım ellerinde. Rabbim! Bırakma... Beni bırakma... Ellerimi bırakma...

DEVRİM

‘DEVRİM’İN BİZCESİ Devrim dedikleri başkaldırı bizde...  Allah’ın sisteminden başkasına, O’nun düzeninden gayrısına başkaldırı... Çağın aldanışlarına, bütün kandırmacalarına, tüm –izm’lere başkaldırı... Batılılaşmalara, dünyevileşmelere, moderniteye başkaldırı... Devrim ayağa kalkmak bizde... Kıyama kalkmak devrim... Düştükçe kalkmak, hep Allah’a tutunmak... Her gün en az beş defa dimdik olup O’na yönelip kıyamda durmak bizde devrim... Sadece O’na boyun eğmek, sadece O’nun önünde eğilmek, sadece O’na boyun bükmek... Devrim isyan bizde... Şirke isyan, küfre isyan! Zalimlere isyan, zulümlere isyan! Haksızlıklara, adaletsizliklere isyan! Karşı çıkmak demek bizde devrim... Hayâsızlıklara, ahlaksızlıklara, günahlara... O’nun haram kıldıklarına, yasakladıklarına... Devrim direnmek bizde... Allah’tan başkasından korkmadan direnmek... Çağlara direnmek... Yıllara, yüzyıllara direnmek... Bazen 1000 yıldan 50 yıl eksik bazen de 14 asır direnmek... Allah’ın hükmü için, Allah’ın hükmünün hâkimi...

Dünyaya dair...

Cennetin gurbetinde, dünyadayız. Kuşlar kadar da hür değiliz, olamayız, olmayacağız. Kuş değiliz. Kuluz biz. Uçamayız, kaçamayız. Dünya hiç cennet olmayacak. Hiç cennet gibi olmayacak. Ve biz hep imtihan olacağız. Gerekirse bıçak altına yatacağız. Belki her şeyden, herkesten kaçıp mağaraya sığınacağız aylarca, yıllarca... Her bir yanımız yara bere içinde de kalsa sabrı kuşanacağız. Gerekirse işkencelere sabredeceğiz; hicret edeceğiz. Belki gün gelecek bizi de vuracak Yusuf’un kıtlık yılları... Biz hep imtihan olacağız. İşkenceler görenler; hicrete zorlananlar gibi... Uhudda can verenler gibi... Hendekte saf tutup çarpışanlar gibi... Mute’de, Tebuk’te en önde koşanlar gibi... Sınanacağız. Türlü türlü imtihanlarla, canımızla, malımızla... Sınanacağız. Görmeye dayanamadığımız gözyaşlarıyla, içimizi acıtan boş bakışlarla, canımıza okuyan çaresizliklerle... Her şeye rağmen yaşayacağız. İmtihanlarımızla yaşayacağız. Hangimiz imtihanda değiliz ki, hangimiz... Aynı dünyanın, ayrı hayatlarınday...

Kimim?

Guantanoma’dan Ebu Gureyb’e, Suriye zindanlarına mü'min gencim ben Pakistan’dan Mısır’a, Burma'ya, Doğu Türkistan'a mü'min gencim. Bir mü'mine gencim Ben Ammar'ım Ben Yasir'im Ben de ihvanım; ihvandanım Hama'da ölmeyen o son genç benim Benna'nın torunuyum ben Ahmet Yasin dedem benim Mus'ab'ların, Halid’lerin, Kutup’ların kanlarıyım ben Firavun'un öldüremediği Musa'yım Musa'nın Kızıldeniz'i yaran asasıyım belki de Kızıldeniz yaran imanıyım İbrahimî bir tavırım ben Zalimlerin, hainlerin korkusuyum Batılın son buluşuyum Hak mücadelesiyim ben Özgürlük direnişiyim Şehadet özlemiyim Hanne'nin adayışıyım ben Meryem'in adanmışlığıyım Ben Meryem'im Ben Sümeyye'yim Ben Asiye'yim Bazen secdedeyim, bazen kıyamdayım Arşın gölgesine adayım ben Mü'mine hanımım Müslüman nesle anayım ben Bir cahiliyyenin bitişi, bir asrın kurtuluşuyum Bir zaferin sevinç gözyaşıyım ben Alemlere rahmet Nebinin kardeşiyim ben Ben ümmet-i M...

Ey Çocuk!

Sen çocuk! Ey yüreği büyük çocuk! Ey ayrı bir diyarın çocuğu iken bizim hikâyemizin çocuğu olmuş çocuk! Bizim hikâyemizin çocuğusun evet, aynı hikâyedeyiz. Bak ben senden haberdarım.  Daha kaç zaman taşıyabilirim bu haberin yükünü omuzlarımda bilmiyorum. Daha kaç zaman katlanabilirim bu hüzne bilmiyorum. Yüreğime inmeyen hüzünlere ve unutup gittiklerime de katlanamıyorum düşündükçe... Her ‘mazlum düşü’ düşündürüyor beni. Her gün, her gece ‘kardeş ağrıları’ ağrıtıyor bedenimi. Bazen bir yaralı bebek, bazen sitemli bir anne, bazen çaresiz bir baba, bazen yaşlı bir çift yetim gözü... Bazen vurulan bir masum, bazen batan bir bot, bazen bomba yağan bir şehir... Yakıyor canımı ey çocuk! Yaralıyor beni... Çok üşüyor yüreğimin bir yanı. Senin üşüdüğün gibi üşüyebilir mi bilmiyorum ama sen üşürken benim de çaresizliğim üşüyor biliyor musun? "Düştüğü yeri yakan ateş, ısıtmayı da bilse keşke..." diyorum, işte o zaman ısınırdınız. Korkuyorum çocuk! Biz her kış... Sıcak odalarda, bir...