Ana içeriğe atla

Ey Çocuk!


soğuktan üşüyen ile ilgili görsel sonucu


Sen çocuk!

Ey yüreği büyük çocuk!
Ey ayrı bir diyarın çocuğu iken bizim hikâyemizin çocuğu olmuş çocuk!
Bizim hikâyemizin çocuğusun evet, aynı hikâyedeyiz. Bak ben senden haberdarım. 
Daha kaç zaman taşıyabilirim bu haberin yükünü omuzlarımda bilmiyorum.
Daha kaç zaman katlanabilirim bu hüzne bilmiyorum.
Yüreğime inmeyen hüzünlere ve unutup gittiklerime de katlanamıyorum düşündükçe...
Her ‘mazlum düşü’ düşündürüyor beni.
Her gün, her gece ‘kardeş ağrıları’ ağrıtıyor bedenimi.
Bazen bir yaralı bebek, bazen sitemli bir anne, bazen çaresiz bir baba, bazen yaşlı bir çift yetim gözü... Bazen vurulan bir masum, bazen batan bir bot, bazen bomba yağan bir şehir...
Yakıyor canımı ey çocuk! Yaralıyor beni...
Çok üşüyor yüreğimin bir yanı.
Senin üşüdüğün gibi üşüyebilir mi bilmiyorum ama sen üşürken benim de çaresizliğim üşüyor biliyor musun?
"Düştüğü yeri yakan ateş, ısıtmayı da bilse keşke..." diyorum, işte o zaman ısınırdınız.

Korkuyorum çocuk!
Biz her kış...
Sıcak odalarda, bir soba başında belki, ya da bir şömine yanında...
Biz her öğün...
Çeşitler, nimetler, beğenilenler-beğenilmeyenler...
Biz her fırsatta...
Alışverişler, modalar-modeller, yeniler...
Korkuyorum çocuk!
Bilmek yetmiyor. Bilgiler, ameller, eylemler birbirini tutmuyor.

Yaşının bu küçüklüğünde nasıl büyüttün sen o yüreğini, söyler misin bana? Söyler misin, nasıl bir çocuksun sen?
Nasıl dağ yürekli bir anne seninkisi? Nasıl dayanıyor?
Nasıl yiğit baba senin baban... Asıl maharet çaresizliklerde de baba olmak değil mi?

Korkuyorum ben ey çocuk!
Malımdaki payını, üzerimdeki hakkını düşündükçe korkuyorum.
Elini tutamadığımı, başını okşayamadığımı, gözünün yaşını silemediğimi düşündükçe daha çok korkuyorum.
Gözünün yaşını silemiyorum ey çocuk!
Sen biraz da bizim için ağla...
Yüreğime ağla çocuk!
Yüreğime yüreğime ağla...
Gözyaşların yıkasın, temizlesin...

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Öğütler XXIX

  Sevgili oğlum, Henüz küçücükken sen, her şeyini ben yapayım isterdim. Seni kimseye bırakmayayım, her halini ben göreyim, ben hep yanında olayım... Ben koruyayım, ben kollayayım... Ben yeteyim, ben yetişeyim, ben yetiştireyim… Sana dair hiçbir anı kaçırmayayım. Düşününce, ‘oyuncağını uyurken bile yanından ayırmak istemeyen çocuk gibi’ belki. Sonra büyüdüm. Seninle büyüdüm ben de… Ve şimdi kız kardeşin büyüyor. Sen yürümeyi öğrenirken ben bırakmayı, sen konuşmayı öğrenirken ben susmayı, sen kendini bulurken ben yavaşça seni serbest bırakmayı öğrendim. Ve şimdi; ‘ben olmasam da yanınızda güzel insanlar olsun’ yanınızda istiyorum. Ben yanınızda olmasam da güvende olun. Ben kimim ki? Bazen ben yanınızda olsam bile koruyamam ki... Sevgili oğlum, çiçek kızım, Ben toprak olsam, siz güzel çiçeklerim; zamanla havaya, ışığa, gökyüzüne yöneleceksiniz. Topraktan bağımsız büyüyeceksiniz, yalnızca kökünüz kalacak bende. Ben bir koza olsam, siz mucize bir tırtıl; benden çıkıp kanatlanıp u...

Bahçemde Çiçekler Açtı

  Bahçemde çiçekler açtı, yüreğime bahar geldi. İçim renklendi, gönlüm şenlendi. Gözlerim yeşerdi, kalbim tazelendi. Yumuşadım, anladım, öğrendim. Büyütmedim büyüdüm. Benim istediğim zaman benim istediğim şekilde açmadı. Rabbimin istediği zaman, Rabbimin istediği şekilde, onun istediği renkte, onun istediği şekilde… Bahçemde iki çiçek açtı. Yerini sevdi mi? Işığı iyi mi? Toprağı ne zaman değişecek? Hangi gübre verilecek? Hep tedirgindim… Hassasiyetle sakındım börtüden böcekten. Rüzgârdan korudum, ayazda kalmasın diye ya örttüm ya örtü oldum kimi zaman. Güneşte kalmasın diye ya gölge buldum ya da gölge oldum. Güneşin, ışığın, suyun bile fazlasından sakındım. Nice kez korktum soldurursam diye… Bakımıyla, çapasıyla, budamasıyla yorulduğum da çok oldu. Üstüm başım toprağa bulandı, kirlendi de çoğu zaman. Kimi zaman belimi de büktü, ağrıttı. Kimi zaman kimi dalı, kimi yaprağı ellerime kopuverdi de nasıl içim gitti, zor dayandım.  Bazen çok suladım, bazen susuz bıraktım. Oysaki kend...

Dava Kardeşliği

Yan yana, sırt sırta, omuz omuza, dua duaya... Yürek yüreğe... Sen, ben yok! ‘Biz’ varız ve ‘dava’mız... Ve yol gösteren sevdamız... Biriz, beraberiz! Kardeşiz! Kan bağıyla değilse de gönül bağıyla... Bazen sevinçle, bazen kederle... Bazen umutla, bazen hüsranla... ‘Daha iyisi’, ‘en iyisi’ telaşıyla... Söz verdik! Vicdan rahatlatmaya değil samimiyetle yaşamaya... Sözleştik! Ucundan tutarak değil; adanarak, adayarak... Mevzu derin, menzil uzak, vakit dar, azık az... Vakit dar! Zaman kaçmasın, durduralım. Yıllar geçmesin, yakalayalım. Gülmelerle, eğlenmelerle, hatta sevmelerle oyalanmayalım. Havadan sudan konuşmayalım. Ne kalacak hepsinden geriye? Ne kalır bizden geriye? Seherler uyumak için değil, kalkalım. Gündüzler yetmiyorsa geceleri yaşayalım. Yaşayalım; yaşamaksa en uzununa talip olalım daha çok salih amel için, daha salih ameller biriktirmek için... Ve ölümse de en yiğitçesine, en şehitçesine hem de tereddütsüz talip olalım hiç ölmemek için... Randevu defterimiz hep dolu olsun....