Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Kasım, 2016 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Halep

Yazsam dedim, yine yazsam… Yazıp yazıp “Halep!” diye okusam… Ah Halep!  Ne kavgalar gördün ey Halep! Ne acılar yaşadın… Ne öfkeler çektin sineye… Buralarda vasıfsız hayatlar, anlamsız yaşamaklar varken; sen ne yiğit ölümler sundun Rabbine, ne kahraman hikâyeler yazdın… Senin cennetlere ısmarladığın sevdalarına karşın bizim gözümüzü doyuramayan dünyalarımız… Senin yiğitlik destanlarına karşın alın larımızda utanç izleri bizim. Senin korkusuzca sefere çıkanlarına karşın bizim habersizce oturanlarımız… İzzetine karşın suskunluğumuzun zilleti... Kahire’de, Kudüs’te, Gazze’de… Her köşe başında bir kardeşimiz vuruluyorken, dört bir yanda kardeşlerimiz bir bir öldürülüyorken, yaşıtlarımız türlü türlü zulümlere uğruyorken, minicik bebekler alnının çatından nişan alınıyorken, en onurlu babalar zalimce kurşunlanıyorken ve anneler yüreğinden vuruluyorken… Bu acılar bize neden değmiyor Halep? Müslümanlığımız mı yetmiyor? Tozpembe düşlerimizden, pembe dizilerimizden fırsat olmuyor da göremiy...

Yaşamımızdan Arta Kalan...

Kabil’de bir anne üşüyordu yine, kurşunlar koşuyordu bir candan bir cana; belki bombalar yağıyordu yine Gazze’ye ve yine kardeşlerimiz ölüyordu Halep’te...   Kudüs yine çok uzaktaydı. Mescid-i Aksa yine mahpus, yine mahzun...   Biz yine özlüyorduk gecelerce ve de şafaklar boyu düşlüyorduk belki... Özgür Kudüs’lü günler diliyor; özgür Kudüs’te çocuklar düşlüyorduk. Filistin, Bosna, Cezayir... Acı acı çığlıklar yankılanıyordu yüreğimizde, uzaklara daldıkça sıkışıyordu kalbimiz ve Kerbela’dan beter bir susuzluk dilimizde de... Delik deşik umutlarımız kanıyordu.   Yağmurlar yağıyordu yanaklarımıza da...   Yaşamımızdan arta kalandı bu. Bazen günlerce, gecelerce bu bile arta kalmazdı. Çoğu günden bize kalan yürek evimizde büyüyen bir karalık olurdu sadece. Bazen sadece bir ‘ah!’ olurdu ‘ümmet’ dudaklarımızda, belki bazen sadece bir parantez olurdu dualarımıza. Korkarım,  o bile olmazdı çoğu zaman... ....

Yarının sahibi Allah'tır

Hayatını askıya alabilen insanların zamanları bu zamanlar...  Evet, bu karmakarışık çağda askıya alınıyor hayatlar. Yarına yaşarken insanların, yarını olmayan insanlar gibi yaşıyorlar Rabbim!  Yarınlara yüklediğimiz anlamlar bugünlerimizi bizden alıyor. Yarına talip olanlar bugünlerinden vazgeçiyor.  Yarınına hazırlananlar bugününü kaçırıyor.  Yarınımız için çırpınırken boğulan bugünümüz oluyor.  Kafamızı yarına çevirdikçe bugünümüz elden gidiyor. Biz daha geniş zamanlar umarken, vakit daralıyor. Meçhul zamanlara ertelenen güzellikler ziyan oluyor.  Gelmeyecek nice gemiyi bekleyedururken, nice trenler kaçırıyor insanlık... Yarınlarımızı diriltmek için öldürdüğümüz bugünlerimize yazık oluyor.  Oysa biz, diri olacak ve diriltmeye talip olacaktık... ... Bismillah! Belki yarın yok. Say ki, yarın gelmeyecek.  Bismillah! Hiçbir şeyi beklemeden. Yarından bir şey ummadan.  Umut bile ummadan. Um...

Sen, senden ibaret değilsin!

Bugün yaydığın her iyilik, yarınlarında yine seni bulacak.  Bugün aydınlattığın gecelerin, yarın gözlerini aydın kılacak.  Bugün biçeceğin iffetten gömlek, yarınlarında yırtılmayacak.  Yarın tutacağın eller, bugününün sağlam adımlarına tutunacak. Bugün son verdiğin her zulüm, yarınına bir korunak. Bugün kendinde, yüreğinde yaptığın bir devrim, yarın ümmetin devrimi... Yarın için; bugünden öğreneceksin merhameti de sabrı da fedakârlığı da... Bugününün şükürleri yarınında bereketlenecek.  Bugün Allah için secdelerinin sayısı, yarın Allah için secde edenlerin sayısı olacak.  Bugün iyi geçmiş bir gün, yarın iyi yetişmiş bir nesil olacak.  Senin bugünün; yarın ümmetin güvencesi, ümmetin yarınının güvencesi...  Bugününün yaşantısı, yarınının aşısı... Sen bugün O’nun rızasından ayrılmazsan, yarın O’nun rızasından ayrılmayan nesiller yetişecek. Düşün ki, es geçtiğin her iyilik kaçırdığın bir fırsat ve kaçan her fırsat bi...

Birileri ‘Allah’ın gönderdiği’ desin size...

Sıradanlaşmış hayatlara meydan okuyan bir yanı olsun yaşantınızın. Kalabalıklarda, dünyalıklarla kaybetmediğiniz yüreğinizi dünyaya pek de benzemeyen hallerle kuşatın.  Bazen duanızı, bazen gözyaşınızı; bazen dinlediğiniz bir marşı, bazen eşlik ettiğiniz bir ağıdı; bazen gecelerinizi, bazen secdelerinizi... Şahit kılın ölmediğinize. Hüsrana düşen insanlıktan, ziyanda olan insanlardan hicret edi n, kapısına gidin; O’na sığının. İnişte ve yokuşta, darlıkta ve bollukta, zorda ve inşirahta... Hep O’na sığının. Yaşadıklarınızı bırakın bir kenara ve sadece yaşamak istediklerinizi koyun hesaplarınıza. Gözünüzle değil yüreğinizle görmeyi bilin mesela; ve Allah için sevin! İnsanın bu dünyada yapmayacağı şey yoksa sevdiği için; hele bir de Allah için sevenin... Kim bilir! Hem Allah için sevenler, sevindirirler ve nihayetinde en çok onlar sevinirler... Dualarınıza ismini katın seviyorum dediklerinizin. Önünüze gelene gülümseyin, selam verin herkese. Allah için gülümseyin; Allah için selam v...