
Kabil’de bir anne üşüyordu yine,
kurşunlar koşuyordu bir candan bir cana;
belki bombalar yağıyordu yine Gazze’ye
ve yine kardeşlerimiz ölüyordu Halep’te...
Kudüs yine çok uzaktaydı.
Mescid-i Aksa yine mahpus, yine mahzun...
Biz yine özlüyorduk gecelerce
ve de şafaklar boyu düşlüyorduk belki...
Özgür Kudüs’lü günler diliyor;
Özgür Kudüs’lü günler diliyor;
özgür Kudüs’te çocuklar düşlüyorduk.
Filistin, Bosna, Cezayir...
Acı acı çığlıklar yankılanıyordu yüreğimizde,
uzaklara daldıkça sıkışıyordu kalbimiz
ve Kerbela’dan beter bir susuzluk dilimizde de...
Delik deşik umutlarımız kanıyordu.
Yağmurlar yağıyordu yanaklarımıza da...
Yaşamımızdan arta kalandı bu.
Bazen günlerce, gecelerce bu bile arta kalmazdı.
Çoğu günden bize kalan
yürek evimizde büyüyen bir karalık olurdu sadece.
yürek evimizde büyüyen bir karalık olurdu sadece.
Bazen sadece bir ‘ah!’ olurdu ‘ümmet’ dudaklarımızda,
belki bazen sadece bir parantez olurdu dualarımıza.
Korkarım,
o bile olmazdı çoğu zaman...
o bile olmazdı çoğu zaman...
...
Kabil’de bir anne üşüyordu yine,
üşümedim.
Bombalar yağıyordu Gazze’ye,
ürpermedim.
Halep ölüyordu yine,
ölmedim...
Mescid-i Aksa yine mahpustu,
ben özgür.
Kudüs çok uzaktaydı,
ben burada.
Geceydi yine,
karanlık.
Uyumaya koyulduk.
Unuttuk.
...
“...Herkes yarın için ne hazırladığına bir baksın. Allah’tan sakının, Allah yapıp ettiklerinizden haberdardır.” Haşr-18
Yorumlar
Yorum Gönder