Asıl kadındı Hacer, asil kadındı. Hacer’i Hacer yapan sabrıydı, taatiydi ve de her şeye rağmen takatiydi. Yalnız kadındı Hacer. Yalnızlardandı, gariplerdendi, kimsesizlerdendi; yine de isyan etmeyenlerdendi, vazgeçmeyenlerdendi. Vedanın, ayrılığın, hicretin, hasretin adeta bir başka adıydı Hacer. Gurbetteydi, uzaklardaydı; ama hep yakın olmaya en layık olana yakındı. Tahammülün de tevekkülün de be nzersiz örnekliğiydi. Tüm duygularıyla imtihandı Hacer, imtihandaydı. Ve tüm duygularında sabırdı. Fedakârdı Hacer hem de cefakârdı. Lakin suskundu, konuşmazdı, isyansızdı, itirazsızdı; dert söylemezdi, şikayetlenmezdi; edecekse yalnız Allah’a ederdi arzını. Allah’ın emri ise sorgulamazdı. Allah’ın yazgısı her ne ise razıydı. Ipıssız bir sahranın ortasında yapayalnız bırakıldı Hacer. Kırılsa da kızmadı, üzülse de küsmedi ve asla kin bilmedi. İtaat etti, say etti, hak etti; çölde bile zemzemini buldu Hacer. İmanda zirveydi. Kurb anında en az İsmail kadar kurbandı Hacer. Elleriyle bıçağı İbrahi...
Bâki kalacak birkaç hoş sadâ... Ölüp gittiğimde ardımda bir mezar taşından fazlasını bırakmak istiyorum zîrâ...