Ana içeriğe atla

15 Temmuz'un Ardından

Görüntünün olası içeriği: bir veya daha fazla kişi, kalabalık ve açık hava


Bugün yeterince konuştuk, daha fazla konuşmamızı beklemeyin bizden. Bir gecede nasıl değişirmiş bütün düzen ve bir savaş nasıl çıkarmış gördüğümüzden beri, kelimelere küstük biz. Bağrına mermilerin yuva yaptığı adamları gördüğümüzden beri, evine geri dönemeyen babasını hâlâ bekleyen küçücük çocukları duyduğumuzdan beri, nefretin esiri olmuş koca koca adamların varlığına şahit olduğumuzdan beri...
Gecenin karanlığı saklayamadı zulümleri; karanlıklara karışan çığlıklar susturdu bizi. Ellerine kan bulaşmış, gözlerini kin bürümüş vicdansızlar susturdu bizi; kelimelerimiz anlatamaz yüreğimizdekileri...

Bakın, şuracıktan havalandı o helikopterler... Şurada çıktı o kargaşa ve tam şuraya düştü o bomba. Şuracıktaydı o tanklar ve de tam karşısındaydı tüm korkuları yenip ölüme bile kafa tutan, yüreği iman dolu adamlar... Hınca hınçken her yer; kan ve kavga doluyken dört bir yan cesaretini konuşturanlar... Buralarda yaşandı o dehşet görüntüler... Fesat çıkaranların orduları dört bir yanda ayyuka çıktığında yüzlerce binlerce mü’min, meydanları kıyamına şahit kılıyordu buralarda. Ve ta buralardan da duyuluyordu yerlerin ve göklerin, meydanların ve sokakların tekbirleri. Allahuekber’lerle büyüyen direnişlerin sesi buralara da geldi.

Bomba sesiyle irkilerek uykusundan uyanan çocuk ağlamaya başladığında, gece gündüze direniyordu. İsyanla ve nankörlükle helak olmuş eli silahlı cesetlerin ölen insanlığınaydı okunan selâlar... Daha sabah yeni olmuştu, “Keşke rüya olsaydı...” dediğimizde de... Ama dört bir yandan gelen acı haberler ne rüyaydı ne bir roman ne de bir hikâye... Ve Filistin gibi, Suriye gibi, Mısır gibi; bir anda, bir gecede hepsi... Bombalara alışmak, bir tanka böylesine yakın olmak nasılmış; silah sesleriyle irkilmek, bir anda ‘Bismillah’ deyip sıçramak, çaresizlikten ağlamak nasılmış... Bir gecede hepsi!

Şimdi bize düşen, kardeşlerimizin düştüğü yerde dimdik direnmek... Ancak Allah adıyla yürümek ve ancak O’na güvenerek yol almak... Tevekkülle ilerlemek, inadına direnmeye devam etmek...
Şimdi, umuda yol alıyoruz. Cennetlere yol alıyor Firavunlardan korkmayan imanımız ve dualarımız...

Şimdi, ağıtlarımız kandırılanlar için, dava nedir anlayamayanlar için...
Lanetlerimiz, kardeşlerimizi öldüren hainler için, onurumuza kast eden zalimler için...
Ve dualarımız merhamet için, izzet için, selamet için...

"Ey Rabbimiz! Yüreğimizi sabırla doldur; bize direnme gücü ver; kâfir kavme karşı bize yardım et..." Bakara-250

"Allah o kafirleri, kinleriyle geri çevirdi, hiçbir hayra ulaşamadılar; savaşta inananlara Allah'ın yardımı yetti. Allah kuvvetli olandır, güçlü olandır." Ahzab-25


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Öğütler XXIX

  Sevgili oğlum, Henüz küçücükken sen, her şeyini ben yapayım isterdim. Seni kimseye bırakmayayım, her halini ben göreyim, ben hep yanında olayım... Ben koruyayım, ben kollayayım... Ben yeteyim, ben yetişeyim, ben yetiştireyim… Sana dair hiçbir anı kaçırmayayım. Düşününce, ‘oyuncağını uyurken bile yanından ayırmak istemeyen çocuk gibi’ belki. Sonra büyüdüm. Seninle büyüdüm ben de… Ve şimdi kız kardeşin büyüyor. Sen yürümeyi öğrenirken ben bırakmayı, sen konuşmayı öğrenirken ben susmayı, sen kendini bulurken ben yavaşça seni serbest bırakmayı öğrendim. Ve şimdi; ‘ben olmasam da yanınızda güzel insanlar olsun’ yanınızda istiyorum. Ben yanınızda olmasam da güvende olun. Ben kimim ki? Bazen ben yanınızda olsam bile koruyamam ki... Sevgili oğlum, çiçek kızım, Ben toprak olsam, siz güzel çiçeklerim; zamanla havaya, ışığa, gökyüzüne yöneleceksiniz. Topraktan bağımsız büyüyeceksiniz, yalnızca kökünüz kalacak bende. Ben bir koza olsam, siz mucize bir tırtıl; benden çıkıp kanatlanıp u...

Bahçemde Çiçekler Açtı

  Bahçemde çiçekler açtı, yüreğime bahar geldi. İçim renklendi, gönlüm şenlendi. Gözlerim yeşerdi, kalbim tazelendi. Yumuşadım, anladım, öğrendim. Büyütmedim büyüdüm. Benim istediğim zaman benim istediğim şekilde açmadı. Rabbimin istediği zaman, Rabbimin istediği şekilde, onun istediği renkte, onun istediği şekilde… Bahçemde iki çiçek açtı. Yerini sevdi mi? Işığı iyi mi? Toprağı ne zaman değişecek? Hangi gübre verilecek? Hep tedirgindim… Hassasiyetle sakındım börtüden böcekten. Rüzgârdan korudum, ayazda kalmasın diye ya örttüm ya örtü oldum kimi zaman. Güneşte kalmasın diye ya gölge buldum ya da gölge oldum. Güneşin, ışığın, suyun bile fazlasından sakındım. Nice kez korktum soldurursam diye… Bakımıyla, çapasıyla, budamasıyla yorulduğum da çok oldu. Üstüm başım toprağa bulandı, kirlendi de çoğu zaman. Kimi zaman belimi de büktü, ağrıttı. Kimi zaman kimi dalı, kimi yaprağı ellerime kopuverdi de nasıl içim gitti, zor dayandım.  Bazen çok suladım, bazen susuz bıraktım. Oysaki kend...

Dava Kardeşliği

Yan yana, sırt sırta, omuz omuza, dua duaya... Yürek yüreğe... Sen, ben yok! ‘Biz’ varız ve ‘dava’mız... Ve yol gösteren sevdamız... Biriz, beraberiz! Kardeşiz! Kan bağıyla değilse de gönül bağıyla... Bazen sevinçle, bazen kederle... Bazen umutla, bazen hüsranla... ‘Daha iyisi’, ‘en iyisi’ telaşıyla... Söz verdik! Vicdan rahatlatmaya değil samimiyetle yaşamaya... Sözleştik! Ucundan tutarak değil; adanarak, adayarak... Mevzu derin, menzil uzak, vakit dar, azık az... Vakit dar! Zaman kaçmasın, durduralım. Yıllar geçmesin, yakalayalım. Gülmelerle, eğlenmelerle, hatta sevmelerle oyalanmayalım. Havadan sudan konuşmayalım. Ne kalacak hepsinden geriye? Ne kalır bizden geriye? Seherler uyumak için değil, kalkalım. Gündüzler yetmiyorsa geceleri yaşayalım. Yaşayalım; yaşamaksa en uzununa talip olalım daha çok salih amel için, daha salih ameller biriktirmek için... Ve ölümse de en yiğitçesine, en şehitçesine hem de tereddütsüz talip olalım hiç ölmemek için... Randevu defterimiz hep dolu olsun....