Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Kasım, 2015 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Hanne'ce...

Gün oluyor, bize yüklenen rolü es geçip omuzlarımıza yüklenen sorumluluk dışı ağırlıkları altında ezilmeden taşımaya çalışırken buluyoruz kendimizi. An geliyor, geçici temaşalarla oyalanadururken ertelediğimiz güzelliklerle yüzleşiveriyoruz. Bize verilen en güzel görev; annelik. Ertelenmiş güzelliği hayatımızın... Meleklere gülümseyişiyle gülümsetecek bir güzellik. Her şeye değecek ve hiçbir şeye değişilmeyecek bir amel. Günlerimize anlam katacak, yaşantılarımızın kıymeti olacak bir sevda. Ne zaman yorulsak ne zaman bunalsak, dinleyerek dinleneceğimiz bir ses. Bakıp ilham alacağımız bir çift göz. Umutsuzluğumuzun umudu olacak kalp atışları. Baktıkça iman tazeleyeceğimiz bir mucize. Henüz dünyanın kara lekesinin değmediği bir masumiyeti emanet almak. En başında da en sonunda da, hep Rabbimize sığınarak alacağımız bir emanet... Gözümüz gibi korusak bile, dua dua Allah’ın korumasını yakaracağımız bir emanet... Her sabah biraz daha yaklaştığımızı bilerek, eksiklerimizi tamamlamak için zama...

Andolsun!

Andolsun kaleme! Andolsun kelâma! Andolsun geceye! Ve andolsun hepsinin sahibine! Andolsun hepsinin rabbine! Kaçmak istediğim insanlar var; kurtulmak istediğim ortamlar var.  Terk etmek istediğim mekânlar, varmak istediğim diyarlar, katılmak istediğim kervanlar, adımlamak istediğim yollar ve birleştirmek istediğim coğrafyalar var. Hafifletmek istediğim yükler, paylaşmak istediğim sorumluluklar, anılmak istediğim hayırlar var. Sarıp sarmalamak istediğim mazlumlar, başını okşamak istediğim yetimler, saçını örmek istediğim öksüzler ve elinden tutmak istediğim boynu bükükler var. Yıkmak istediğim tabular, kırmak istediğim putlar, yok etmek istediğim korkular var. Taraf olmak istediğim Habiller, karşı çıkmak istediğim Lehebler, taşlamak istediğim zalimler, sonu olmak istediğim hainler var. Durdurmak istediğim zulümler, korkutmak istediğim küffarlar var. Çıkmak istediğim meydanlar, duyurmak istediğim sesler, haykırmak istediğim gerçekler ve anlatmak istediğim doğrular, düzeltmek istediği...

H/iç ses...

Yüreğime dünyaları sığdırabilecekken yüreğimi hiçbir yere sığdıramıyorum. Ve kendimi... Ve içimi... Umudu kararmış gözlerimin, çaresizlik bükmüş belimi ve hücrelerimin en derinlerine sinmiş de ümitsizlikler sarmış bedenimi... Sıcak mekânlarda üşüyorum. Rahatımı bozuyor rahat koltuklar. Cevaplayamadığım sorular biriktiriyorum. Ve öfkeler... Hayalleri yok muydu onların? Tamamlanacak hikayeleri yok muydu? Yok muydu bekleyeni o babaların? Sahip çıkanları yok muydu o genç kızların? Arkalarından ağlayanları yok muydu? Yok muydu kurtaracak hiç kimse? Hiç olmazsa hesap soracak... Bunca insan... Herkes mi korkak? Beynimde yankılanıyor çığlıklar. Öfkeleniyorum. Sonra rafa kaldırıyorum öfkemi. Çok sürmüyor, susuveriyor hıçkırıklarım da... Ama korkuyorum. Bağrımdaki bir yaranın acısını hisseder gibi korkuyorum. Mazlum feryadı duyar gibi... İçime kan kokusu çeker gibi... Yaralı bir bebek görmüşüm gibi korkuyorum. Bir masumu kefenlemişim gibi... Bir kardeşimi kendi ellerimle mezara koymuşum gibi......

Şikayet

Yüreğimi nereye döneceğimi, yüzümü nereye çevireceğimi, ne yapacağımı şaşırmışım. Omuzlarıma ağır geliyor başım, taşıyamıyorum. Kırılmış, dökülmüş, yıpranmış, eğilmiş, bükülmüş ve üzülmüş, bozulmuş bir ağırlık var sol yanımda, onu da taşıyamıyorum.  Bir yönü adımlıyorum. Yol çok uzun.  Yol çok zor. Yolcular da öyle... Ve ben haritasını kaybetmiş yabancı gibi yürüyorum. Bilmediğim bir çöle düşmüşüm gibi bakıyorum karmakarışık bu çağa ve uçsuz bucaksızlığında kayboluyorum. Rüzgârlarla siliniyor ayak izlerim, geri dönemiyorum. Yürüsem de dursam da fark etmiyor. Gözlerimin feri kalmamışlığıyla zihnimin umutsuzluğu, yüreğimin yorulmuşluğu kol kola giriyor. Sabra niyetleniyorum, güçsüzlüğüm karşıma çıkıyor ve iradesizliğim... Savsaklayışlarım, yalpalayışlarım, şaşkınlıklarım... İç savaşlarım... İnsanım. Öyle çok insanım ki... Bağlanmam gerekeni kıyısından, köşesinden, ucundan zar zor yakalayabiliyorken bağlanmamam gerekene bağlanıvermişim bir de bakıyorum. Unutmak isteyip unutamadı...