Gün oluyor, bize yüklenen rolü es geçip omuzlarımıza yüklenen sorumluluk dışı ağırlıkları altında ezilmeden taşımaya çalışırken buluyoruz kendimizi.
An geliyor, geçici temaşalarla oyalanadururken ertelediğimiz güzelliklerle yüzleşiveriyoruz.
Bize verilen en güzel görev; annelik.
Ertelenmiş güzelliği hayatımızın...
Meleklere gülümseyişiyle gülümsetecek bir güzellik.
Her şeye değecek ve hiçbir şeye değişilmeyecek bir amel.
Günlerimize anlam katacak, yaşantılarımızın kıymeti olacak bir sevda.
Ne zaman yorulsak ne zaman bunalsak, dinleyerek dinleneceğimiz bir ses.
Bakıp ilham alacağımız bir çift göz.
Umutsuzluğumuzun umudu olacak kalp atışları.
Baktıkça iman tazeleyeceğimiz bir mucize.
Henüz dünyanın kara lekesinin değmediği bir masumiyeti emanet almak.
En başında da en sonunda da, hep Rabbimize sığınarak alacağımız bir emanet...
Gözümüz gibi korusak bile, dua dua Allah’ın korumasını yakaracağımız bir emanet...
Her sabah biraz daha yaklaştığımızı bilerek, eksiklerimizi tamamlamak için zamanımızın kısaldığının farkında olarak telaşlanıyoruz.
Her güne daha iyiye ve daha doğruya yol olsun diye başlıyoruz.
Çektiğimiz besmelelerde bile besmeleyi de besmele ile öğreteceğimiz günleri anımsıyoruz.
Gafletlerden, hatalardan, yanlışlardan uzak olmaya; her yaptığı doğru olan, yapılması gerekeni hep en iyi bilen ve en iyi yapan olmaya hazırlanıyoruz; bunca eksikliğimize rağmen.
Büyütecek ve eğitecek olmanın getireceği sorumluluğun farkında olarak büyüyor ve eğitiliyoruz. Yazdıracağımızı ve okutacağımızı bilerek yazıyoruz ve okuyoruz.
Birlikte düşüneceğimizi düşleyerek düşünüyoruz ve düşlüyoruz.
Yanılsak da yalpalasak da yorulsak da hiç durmadan koşmaya hazırlanıyoruz.
Ne olursa olsun sağlam durmak, çaresizliğimizi içimize hapsedip güçlü olmak zorunda olduğumuz zamanlara hazırlıyoruz kendimizi. Kendimiz ihtiyaç duyarken bile gözümüzü kırpmadan korunak olmaya, sığınak-dayanak olmaya hazırlıyoruz.
Arzuladıklarımızı kendimizden çok bir başkası için arzulamaya ve korktuklarımızdan da kendimizden çok bir başkası için korkmaya hazırlıyoruz.
Dokunsalar ağlayacak kadar hassas olduğumuz zamanlarda bile hiçbir şey yokmuş edası ile oturup birlikte oyun oynamaya, boyama yapmaya hazırlanıyoruz. Kim bilir belki de bunun içindir küçükken öğrendiğimiz bütün oyunlar...
Sabra hazırlanıyoruz ve şefkate, merhamete...
En sabırlı olmaya; şefkati, merhameti baştanbaşa kuşanmaya...
Çünkü cennet umudu var yüreklerimizde, düşlerimizde...
Ve adanmış bir Meryem olamadıysak da Hanne olup adayanlardan olmak var dualarımızda...
Değil mi ki şehidliği arzularken direndiğimiz yaşamaklar şehid olacak çocuklara şahid olmak adına...
Cenneti ayaklarımızın altına almak adına...
“Ey Rabbim! Bana katından tertemiz bir nesil bağışla.” Âl-i imran/38
“Rabbim! Bana sâlihlerden olacak bir evlât ver.” Saffat/100
Yorumlar
Yorum Gönder