Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Öğütler XXXI

Sevgili kızım, Düşün ki, sana yollar açmakla meşgulum. Sen usul usul gelirken, ön tekerleğin geçeceği yolları düzlemekle meşgulum. Senin adımlarının değeceği yollardaki engelleri kaldırmak için uğraşıyorum. Yağan karın altında hiç durmadan çalışan bir kar küreme aracı gibi belki... Senin ayakların üşümesin, sendelemesin diye. Etrafı temizleyeduruyorum bir yandan, Üzerine sıçramasın kötülükler diye...  Hayatın çamuru sana değmesin, karanlık seni ürkütmesin istiyorum. Yol açık olunca sen hızlıca yürürsün, koşa koşa ilerlersin diye düşünüyorum. Senin hızlıca yürüyüp, koşa koşa ilerleyebileceğin günleri düşlüyorum.  Siz bu yolu temiz ve sağlam adımlarla yürüdükçe, ben varmış hissedeceğim. Siz menzile yaklaştıkça, ben durduğum yerde sona ulaşacağım. Belki bir gün, siz de yollar açarsanız başkaları için; işte ben o zaman gerçekten vardığımı hissedeceğim.
En son yayınlar

Öğütler XXX

Rabbim yarattı ve ellerime verdi. Benim elimde büyüsün diye, Rabbim bana emanet etti. Elimden ne geliyorsa yapmaya hazırdım. Ve o gün bugündür elimden geleni yapıyorum. Elimden gelmeyen şeyler içinse yine ellerimi kullanıyorum; Rabbime açıyorum...  Ektiğim tohumlar filizlenmeden mevsim değişmesin istiyorum. Toprağa diktiklerim zamanından önce savrulmasın istiyorum rüzgârla. Şöyle bir büyüyüp serpilmeden kışa yakalanmasınlar istiyorum.  Biraz daha güneş görsün, biraz daha büyüsün, kendi gövdesini taşıyacak kadar güçlensin. Ama biliyorum; mevsimleri ben belirlemiyorum. Ben sadece elimden geleni yapıyorum, gerisini Rabbime bırakıyorum. Bazen bahçeye bir sera yapmak, etrafını şöyle güzelce sarıp sarmalamak da bahçıvanlığa dâhil…  Hep aynı; bir tarafta biraz kaygı biraz endişe biraz koruma isteği; diğer tarafta tevekkül, sabır, teslimiyet... Bir elim bırakıyor, bir elim hâlâ tutuyor. Bir taraftan yavaşça geri çekilmeyi deniyorum "Tamam" diyorum, "Vakti geldi, artık uçabilir...

Öğütler XXIX

  Sevgili oğlum, Henüz küçücükken sen, her şeyini ben yapayım isterdim. Seni kimseye bırakmayayım, her halini ben göreyim, ben hep yanında olayım... Ben koruyayım, ben kollayayım... Ben yeteyim, ben yetişeyim, ben yetiştireyim… Sana dair hiçbir anı kaçırmayayım. Düşününce, ‘oyuncağını uyurken bile yanından ayırmak istemeyen çocuk gibi’ belki. Sonra büyüdüm. Seninle büyüdüm ben de… Ve şimdi kız kardeşin büyüyor. Sen yürümeyi öğrenirken ben bırakmayı, sen konuşmayı öğrenirken ben susmayı, sen kendini bulurken ben yavaşça seni serbest bırakmayı öğrendim. Ve şimdi; ‘ben olmasam da yanınızda güzel insanlar olsun’ yanınızda istiyorum. Ben yanınızda olmasam da güvende olun. Ben kimim ki? Bazen ben yanınızda olsam bile koruyamam ki... Sevgili oğlum, çiçek kızım, Ben toprak olsam, siz güzel çiçeklerim; zamanla havaya, ışığa, gökyüzüne yöneleceksiniz. Topraktan bağımsız büyüyeceksiniz, yalnızca kökünüz kalacak bende. Ben bir koza olsam, siz mucize bir tırtıl; benden çıkıp kanatlanıp u...

Bahçemde Çiçekler Açtı

  Bahçemde çiçekler açtı, yüreğime bahar geldi. İçim renklendi, gönlüm şenlendi. Gözlerim yeşerdi, kalbim tazelendi. Yumuşadım, anladım, öğrendim. Büyütmedim büyüdüm. Benim istediğim zaman benim istediğim şekilde açmadı. Rabbimin istediği zaman, Rabbimin istediği şekilde, onun istediği renkte, onun istediği şekilde… Bahçemde iki çiçek açtı. Yerini sevdi mi? Işığı iyi mi? Toprağı ne zaman değişecek? Hangi gübre verilecek? Hep tedirgindim… Hassasiyetle sakındım börtüden böcekten. Rüzgârdan korudum, ayazda kalmasın diye ya örttüm ya örtü oldum kimi zaman. Güneşte kalmasın diye ya gölge buldum ya da gölge oldum. Güneşin, ışığın, suyun bile fazlasından sakındım. Nice kez korktum soldurursam diye… Bakımıyla, çapasıyla, budamasıyla yorulduğum da çok oldu. Üstüm başım toprağa bulandı, kirlendi de çoğu zaman. Kimi zaman belimi de büktü, ağrıttı. Kimi zaman kimi dalı, kimi yaprağı ellerime kopuverdi de nasıl içim gitti, zor dayandım.  Bazen çok suladım, bazen susuz bıraktım. Oysaki kend...

Kulum ben

Kulum ben.  Gecenin en derininde de sesimi duyana kulum. Her an beni duyana... Hiç konuşmasam da duyana kulum. Sükûnetimi de duyana… Her dili bilen, herkesi duyan ve her sesi işiten;  içimin sesini de, kalbimin sesini de, sessizliğimin sesini de duyan Rabbe kulum.  Tek başımayken bile yalnız bırakmayan Rabbe kulum. Kulum ben.  Derdim kulluk benim. Varım yoğum kulluk... İşim gücüm kulluk...  Görmediklerimi gören, bilmediklerimi bilen Rabbe kulum.  Bildiklerimi de bilmediklerimi de bilene…  Bildiklerimi bildirene…  Bilmediklerimi ancak bildirirse bileceğime…  Kulum ben.  Yaptığım ne varsa kul olarak yaparım.  Her yerde ilk önce kulluğumu yoklarım, kulluğuma yakışan neyse onu yapmaya çabalarım.  Bazen gücüm yeter, bazen acziyetim önüme set çeker.  Bazen çok isterim, çok beklerim olmaz,  bazen bir bakarım hiç ummadığım bir rızık düşer payıma...  Bazen Rabbim lutfeder ikram eder, bazen sınar imtihan eder.  Kulum ...

Öğütler XXVIII

  Sevgili kızım… Hayat hep bir mücadele hali… Daha rahme tutunmaya çalışan bir embriyo iken başlar mücadele. Hatta daha da öncelerde başlar. Dünya mücadeleler âlemi… Burada bizim mücadelemiz ise; dünyayı daha yaşanılır bir yer haline getirmeye… Allah'la bağımızı güçlendiren bir mücadele bu… Ne olursa olsun içimizdeki iyi hasletleri hiç yitirmeden, zalimleşmeden, zulmü durup seyretmeden, en azından bir yumruk sallayarak zalime doğru, en azından ıslanmış iki el açarak göğe doğru… Zulüm şiddetini ne kadar artırırsa artırsın, kötülük ne kadar yayılırsa yayılsın ya da biz ne kadar yorulursak yorulalım hiç vazgeçmeden… İyilikten ödün vermeden, kalbimizden taviz vermeden… Ve hiç alkış da beklemeden kızım, övgü beklemeden… Takdir ve dahi tasdik bile beklemeden… Dünyayı her şeyiyle dünya gibi yaşayarak… Yani bir yandan dünyanın halifesi gibi ama bir yandan da gitme günü yaklaşan, gitmeye hazırlanan bir misafiri gibi… Güzel kızım… Hayat hep bir mücadele hali… Mücadeleden hiç va...

Bir ölümün ardından...

Nur yüzlü anneanneye, pamuk yüzlü ebeye... Herkesin ölümden ve ölümü hatırlatan her şeyden fersah fersah kaçmaya çalıştığı, öleceğini düşünmekten bile korktuğu şu çağda, birinin öldükten sonra olacak her şeyi düşünüp planlaması, havlusuna, kefenine, ikramına, infakına kadar hazırlaması ölüme ve ahirete yakîn ile imandan başka bir şey değildir bence. O imandan istiyorum ben de. O 'Kocakarı imanı' dedikleri imanına özeniyorum hatırladıkça, düşündükçe... Ben de o koca karı ihlasından istiyorum, bir pay olsun istiyorum. Bir şeyler öğrenip durmak, öğrendikçe öğrenmek değil de öğrendiklerimi öylece hayatıma aktarmak istiyorum sımsıkı sarılarak, şeksiz şüphesiz inanmış olarak... Ne "Kur'an Müslümanı" olmak, ne "tevhidi Müslüman" olmak, ne "ehli sünnet Müslüman" olmak... Ben de öyle dümdüz Müslüman olmak istiyorum. Yakîn ile inanan, bildiği her şeyi amele döken, öyle içten duaları olan bir Müslüman... Duaların kulağıma kulağıma geldikçe, en o...