Ana içeriğe atla

Bir ölümün ardından...


Nur yüzlü anneanneye, pamuk yüzlü ebeye...

Herkesin ölümden ve ölümü hatırlatan her şeyden fersah fersah kaçmaya çalıştığı, öleceğini düşünmekten bile korktuğu şu çağda, birinin öldükten sonra olacak her şeyi düşünüp planlaması, havlusuna, kefenine, ikramına, infakına kadar hazırlaması ölüme ve ahirete yakîn ile imandan başka bir şey değildir bence. O imandan istiyorum ben de. O 'Kocakarı imanı' dedikleri imanına özeniyorum hatırladıkça, düşündükçe... Ben de o koca karı ihlasından istiyorum, bir pay olsun istiyorum.

Bir şeyler öğrenip durmak, öğrendikçe öğrenmek değil de öğrendiklerimi öylece hayatıma aktarmak istiyorum sımsıkı sarılarak, şeksiz şüphesiz inanmış olarak... Ne "Kur'an Müslümanı" olmak, ne "tevhidi Müslüman" olmak, ne "ehli sünnet Müslüman" olmak... Ben de öyle dümdüz Müslüman olmak istiyorum. Yakîn ile inanan, bildiği her şeyi amele döken, öyle içten duaları olan bir Müslüman...

Duaların kulağıma kulağıma geldikçe, en orijinal duaları senin sesinden hatırladıkça ben de öyle dualı bir ağız olmak ve dualarla hatırlanmak istiyorum.

Toplam konuştuğumuz şeylerin yarısı senin duaların, bizimse 'âmin!'lerimiz olsa gerek... Birazı senin kendi dilindeki anlamaya çalıştığımız özlü deyişlerin... Birazı da ağrılarına, hastalıklarına rağmen "bugünümüze şükür' deyişlerin, 'iyi olacağım inşallah' demelerin, iyi olma umuduna dair söylemlerin... Bütün iyiliklerin en sahicilerinin olduğu o yerde en güzelleriyle ikram olunasın şimdi.

Sadece ben de değil hatırlayan herkes dualarınla hatırlıyor seni, ananlar hep nur yüzünle anıyor. “İşittik ve itaat ettik”le başlayan ayetleri bilmesen de, belki öyle cümleler kuramasan işittiklerine itaat ettiğine ve onun güzelliğinin yüzüne yansıdığına şahidiz. Masumiyetin ve samimiyetin ancak çocuklarda kaldığı bu çağda, ilerlemiş yaşına rağmen masumiyetine ve samimiyetine şahidiz. İçinin de dışının da tertemiz olduğuna şahidiz.

Değnekten kurtulup desteksiz yürüyebilmeyi hayal ederdin, öylece koşa koşa cennete olsun adımların... Her duyduğun ‘Muhammed’de salavat getirişinlerin, her ezanda “Aziz Allah” deyişlerin, her Cuma okuduğun Yasin'ler, geceleri okuduğun Mülk'ler önüne gelsin.

Kuran'a imanı okuyup durduğun, hep okuduğun, belki tek okuduğun kitabını okuyuşundan öğrendik. Kadere imanı dilinden, teslimiyetinden öğrendik. Ölüme ve ahirete imanı ölümünden öğreniyoruz. Öğrendikçe daha da artan sorumluluğumuzla kalakalıyoruz. Bizim de o sabah akşam bize ettiğin riyasız duaların önümüze gelsin.

Ayrılıkların ve ölümlerin hic olmadığı, sonların son bulduğu yerde görüşmek üzere. İçi dışı tertemiz olanların gireceği cennet umuduyla...

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Öğütler XXIX

  Sevgili oğlum, Henüz küçücükken sen, her şeyini ben yapayım isterdim. Seni kimseye bırakmayayım, her halini ben göreyim, ben hep yanında olayım... Ben koruyayım, ben kollayayım... Ben yeteyim, ben yetişeyim, ben yetiştireyim… Sana dair hiçbir anı kaçırmayayım. Düşününce, ‘oyuncağını uyurken bile yanından ayırmak istemeyen çocuk gibi’ belki. Sonra büyüdüm. Seninle büyüdüm ben de… Ve şimdi kız kardeşin büyüyor. Sen yürümeyi öğrenirken ben bırakmayı, sen konuşmayı öğrenirken ben susmayı, sen kendini bulurken ben yavaşça seni serbest bırakmayı öğrendim. Ve şimdi; ‘ben olmasam da yanınızda güzel insanlar olsun’ yanınızda istiyorum. Ben yanınızda olmasam da güvende olun. Ben kimim ki? Bazen ben yanınızda olsam bile koruyamam ki... Sevgili oğlum, çiçek kızım, Ben toprak olsam, siz güzel çiçeklerim; zamanla havaya, ışığa, gökyüzüne yöneleceksiniz. Topraktan bağımsız büyüyeceksiniz, yalnızca kökünüz kalacak bende. Ben bir koza olsam, siz mucize bir tırtıl; benden çıkıp kanatlanıp u...

Bahçemde Çiçekler Açtı

  Bahçemde çiçekler açtı, yüreğime bahar geldi. İçim renklendi, gönlüm şenlendi. Gözlerim yeşerdi, kalbim tazelendi. Yumuşadım, anladım, öğrendim. Büyütmedim büyüdüm. Benim istediğim zaman benim istediğim şekilde açmadı. Rabbimin istediği zaman, Rabbimin istediği şekilde, onun istediği renkte, onun istediği şekilde… Bahçemde iki çiçek açtı. Yerini sevdi mi? Işığı iyi mi? Toprağı ne zaman değişecek? Hangi gübre verilecek? Hep tedirgindim… Hassasiyetle sakındım börtüden böcekten. Rüzgârdan korudum, ayazda kalmasın diye ya örttüm ya örtü oldum kimi zaman. Güneşte kalmasın diye ya gölge buldum ya da gölge oldum. Güneşin, ışığın, suyun bile fazlasından sakındım. Nice kez korktum soldurursam diye… Bakımıyla, çapasıyla, budamasıyla yorulduğum da çok oldu. Üstüm başım toprağa bulandı, kirlendi de çoğu zaman. Kimi zaman belimi de büktü, ağrıttı. Kimi zaman kimi dalı, kimi yaprağı ellerime kopuverdi de nasıl içim gitti, zor dayandım.  Bazen çok suladım, bazen susuz bıraktım. Oysaki kend...

Dava Kardeşliği

Yan yana, sırt sırta, omuz omuza, dua duaya... Yürek yüreğe... Sen, ben yok! ‘Biz’ varız ve ‘dava’mız... Ve yol gösteren sevdamız... Biriz, beraberiz! Kardeşiz! Kan bağıyla değilse de gönül bağıyla... Bazen sevinçle, bazen kederle... Bazen umutla, bazen hüsranla... ‘Daha iyisi’, ‘en iyisi’ telaşıyla... Söz verdik! Vicdan rahatlatmaya değil samimiyetle yaşamaya... Sözleştik! Ucundan tutarak değil; adanarak, adayarak... Mevzu derin, menzil uzak, vakit dar, azık az... Vakit dar! Zaman kaçmasın, durduralım. Yıllar geçmesin, yakalayalım. Gülmelerle, eğlenmelerle, hatta sevmelerle oyalanmayalım. Havadan sudan konuşmayalım. Ne kalacak hepsinden geriye? Ne kalır bizden geriye? Seherler uyumak için değil, kalkalım. Gündüzler yetmiyorsa geceleri yaşayalım. Yaşayalım; yaşamaksa en uzununa talip olalım daha çok salih amel için, daha salih ameller biriktirmek için... Ve ölümse de en yiğitçesine, en şehitçesine hem de tereddütsüz talip olalım hiç ölmemek için... Randevu defterimiz hep dolu olsun....