Adımlarım adımlarına denkleştiğinden beri daha anlamlı yürüyor gibiyim oğlum, daha sağlam basıyor ayaklarım. Boyum boyuna eriştiğinden beri daha dik, dimdik hissediyorum. Başın omzuma yaslanır olduğundan beri daha iyi duyumsuyorum kalbimi. Gözlerim gözlerinle tanıştığından beri daha müştak yaşıyorum bu hayatı da. Daha anlamlı... Ömrümün en güzel anlarına terfi etti gibi hayatım seninle. Senden önce, hiç bu kadar güçlü hissetmemiştim kendimi oğlum, hem de şimdi nice nice endişeyi sıralayabilirken kalbim… Nuh’a yanıyorum, Yakub’a ağlıyorum, İbrahim’e şaşıyorum, Hacer’e sarılıyorum; çünkü anlıyorum... Seninle oğlum. Hem de anlayamıyorum; nasıl bakmış oğluna Nuh, nasıl dayanmış yüreği? Nasıl beklemiş Yakub Yusuf’unun yolunu? Nasıl bilemiş İbrahim bıçağını? Ve nasıl razı gelmiş Hacer İsmail’ine vedaya/İsmail’ini fedaya? Anlayamıyorum, af dileyerek… Avuçlar dolusu ah, avuçlar dolusu af… Ellerime daha anlamlı dualar, kalbime daha anlamlı umutlar dolar oldu sayende... Geceleri s...
Bâki kalacak birkaç hoş sadâ... Ölüp gittiğimde ardımda bir mezar taşından fazlasını bırakmak istiyorum zîrâ...