Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Ağustos, 2021 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Öğütler XII

  Adımlarım adımlarına denkleştiğinden beri daha anlamlı yürüyor gibiyim oğlum, daha sağlam basıyor ayaklarım. Boyum boyuna eriştiğinden beri daha dik, dimdik hissediyorum. Başın omzuma yaslanır olduğundan beri daha iyi duyumsuyorum kalbimi. Gözlerim gözlerinle tanıştığından beri daha müştak yaşıyorum bu hayatı da. Daha anlamlı... Ömrümün en güzel anlarına terfi etti gibi hayatım seninle. Senden önce, hiç bu kadar güçlü hissetmemiştim kendimi oğlum, hem de şimdi nice nice endişeyi sıralayabilirken kalbim… Nuh’a yanıyorum, Yakub’a ağlıyorum, İbrahim’e şaşıyorum, Hacer’e sarılıyorum; çünkü anlıyorum...   Seninle oğlum. Hem de anlayamıyorum; nasıl bakmış oğluna Nuh, nasıl dayanmış yüreği? Nasıl beklemiş Yakub Yusuf’unun yolunu? Nasıl bilemiş İbrahim bıçağını? Ve nasıl razı gelmiş Hacer İsmail’ine vedaya/İsmail’ini fedaya? Anlayamıyorum, af dileyerek… Avuçlar dolusu ah, avuçlar dolusu af… Ellerime daha anlamlı dualar, kalbime daha anlamlı umutlar dolar oldu sayende... Geceleri s...

Öğütler XI - Hoş geldin oğlum

  Hoş geldin oğlum... Avuçlarımın içinde bir kelebekle yaşar gibi yaşamayı öğrendim, sanki daha dün kozası başında bekliyordum oysaki... Beklerken hiç geçmeyen zaman, izlerken nasıl akıp gider? Bir ömrün an an şahidi olmak ne demektir? Şefkat ne demektir, merhamet ne demektir? Ne demektir endişe? ‘Gözü gibi bakmak’ nasıl olur? Ya ‘gözünden sakınmak’, ‘üzerine titremek’? Bazen 'dokunmaya kıyamamak'? Annelik nasıl büyütür bir insanı? Annelik nasıl öğretir? ‘Allah için sevmemek’ten korkmak ne demektir? Ya ‘sevgide aşırıya gitmek’ten endişe etmek? Hoş geldin oğlum… Hayatımın içinde bir hayat barındırmanın farkında; heyecanında, sorumluluğunda, buradayım. ‘Mucize’ nedir? Kendi ellerine bile yabancıyken insan, nasıl o ellere hükümran olduğunu, o ellerle hükümran olduğunu sanır zamanla? En ufak bir gürültüden bile ürperecek nahiflikteki bir insan, nasıl anlamsız gürültüler koparır hale gelir bu evrende? Bir aciz insan nasıl unutur aczini, nasıl bilmez kendini? Masumiyet abide...

Öğütler X

  Ayın dünyayı son tavafı [1] ndan beri gözlerinin ışığı gözlerime doluyor oğlum. Her gün, her sabah, bu sabah; aylardır; bir koca yıldır…  Elhamdulillah. Ve gözlerinin ışığı yüreğime doluyor.  Hayat veren şey [2] e yöneliyorum secd secd...  Gözlerinin ışığı gözlerime doluyor oğlum. Kirlenmemişliğinin, tertemizliğinin yansıması… Günah bilmeyen gözlerin ışık saçıyor oğlum. Sahi, ne zaman sönüyordu o ışık tam olarak? Ne söndürüyordu o ışığı?  Bulayım, bileyim de uzak tutayım istiyorum seni. Ve  yüreği bomboş sabahlayan ana [3]   gibi Allah’a emanet ediyorum. Gözlerini Allah’a emanet ediyorum. Dilini ve kalbini Allah’a emanet ediyorum. Sadık bir dil, selim bir kalp, müstakim bir ahlak diliyorum. Kendisinden daha fakih olana tebliğ eden [4]  olma duamsın; ilimle beraber hilim ve vakar diliyorum. Dünyanın her türlü fitnesinden emin olmanı diliyorum. O’na hizmet izzetinde bir hayat ve o izzetin lezzetiyle bir ölüm diliyorum. Tertemiz bir hayat...
Gözyaşının hiçbir ateşi söndürmediğini öğrendik, kaç zaman evvel kim bilir. Söndürecek gücün olmadığında alevlerden kaçıp uzaklaşmamanın yakmaktan, yanmaktan başka bir işe yaramadığını da… Yanmasak da alevlerin etrafında dönüp durmak is kokmak, kül yutmak, duman koklamak ve nefessiz kalmaktan başka bir şey de değildi, biliyorduk. Yine de, yine nefessiz kaldık onca isin, dumanın arasında… İbrahim’in ateşine su taşıyan karıncanın hikayesi zihnimizin bir köşesindeydi. Ve hiçbir kötü hiçbir iyiye galebe çalamaz, kötülük de iyiliği yenemez; en iyi bilen bizdik. Hiçbir niyet boşa gitmez, hiçbir çaba boşa olmaz, en iyi bilendik… Ve biliyorduk; yaşam damarımızı, imanımızı, inancımızı, umutlarımızı kurutan yangındı asıl yangın. Hislerimizi yakıp kavuran, umudumuzu kurutan, kötülükleri kanıksatan, acılara alıştıran,  kalplerimizi hissizleştiren,   bedenimizi tembelleştiren,  yarınlarımızı harcayan yangındı… ... Vakit, karınca umudunun hatrına yola çıkma vakti o halde. Yola çık...