Ana içeriğe atla

Öğütler XII

 


Adımlarım adımlarına denkleştiğinden beri daha anlamlı yürüyor gibiyim oğlum, daha sağlam basıyor ayaklarım. Boyum boyuna eriştiğinden beri daha dik, dimdik hissediyorum. Başın omzuma yaslanır olduğundan beri daha iyi duyumsuyorum kalbimi. Gözlerim gözlerinle tanıştığından beri daha müştak yaşıyorum bu hayatı da. Daha anlamlı... Ömrümün en güzel anlarına terfi etti gibi hayatım seninle. Senden önce, hiç bu kadar güçlü hissetmemiştim kendimi oğlum, hem de şimdi nice nice endişeyi sıralayabilirken kalbim…

Nuh’a yanıyorum, Yakub’a ağlıyorum, İbrahim’e şaşıyorum, Hacer’e sarılıyorum; çünkü anlıyorum...  Seninle oğlum. Hem de anlayamıyorum; nasıl bakmış oğluna Nuh, nasıl dayanmış yüreği? Nasıl beklemiş Yakub Yusuf’unun yolunu? Nasıl bilemiş İbrahim bıçağını? Ve nasıl razı gelmiş Hacer İsmail’ine vedaya/İsmail’ini fedaya? Anlayamıyorum, af dileyerek… Avuçlar dolusu ah, avuçlar dolusu af… Ellerime daha anlamlı dualar, kalbime daha anlamlı umutlar dolar oldu sayende... Geceleri sabahlara ulasak da yahut güneşle uyansak da kimi zaman, yaşamaya değer bu umutla… Kalbi kuş kalbi gibi olanlar cennete girecek müjdesine seviniyorum bir yandan da seninle… Kuş kalbi kalbin, yüreğime kanatlar taktı, kanatlanır oldu kalbim...

Tek kişilik anıya, tek kişilik plana yer kalmadı ömrümde… Yorgunluklarım omzuma yük değil, uykusuzluklarım dert değil. Ya bencillik bilemez oldum sayende yahut seni de ben bildim oğlum. Daha çok düşünür, daha gerçek düşünür oldum. 
Düşmeni istemem ama sana düşme de demem oğlum; burası dünya, biz de insan… Beraber düşelim düşeceksek, birlikte tutunup kalkalım.

Adımlarım adımlarında, adın dualarımda, dualarım avuçlarımda… Her gün her gün yeni yeni umutlar, sevdalar, hayaller, heyecanlar dolduruyorum ellerime. Her sabah yeniden, yeniden, yeniden... Seninle oğlum. Elhamdulillah. Rabbenâ takabbel minnâ... 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Öğütler XXIX

  Sevgili oğlum, Henüz küçücükken sen, her şeyini ben yapayım isterdim. Seni kimseye bırakmayayım, her halini ben göreyim, ben hep yanında olayım... Ben koruyayım, ben kollayayım... Ben yeteyim, ben yetişeyim, ben yetiştireyim… Sana dair hiçbir anı kaçırmayayım. Düşününce, ‘oyuncağını uyurken bile yanından ayırmak istemeyen çocuk gibi’ belki. Sonra büyüdüm. Seninle büyüdüm ben de… Ve şimdi kız kardeşin büyüyor. Sen yürümeyi öğrenirken ben bırakmayı, sen konuşmayı öğrenirken ben susmayı, sen kendini bulurken ben yavaşça seni serbest bırakmayı öğrendim. Ve şimdi; ‘ben olmasam da yanınızda güzel insanlar olsun’ yanınızda istiyorum. Ben yanınızda olmasam da güvende olun. Ben kimim ki? Bazen ben yanınızda olsam bile koruyamam ki... Sevgili oğlum, çiçek kızım, Ben toprak olsam, siz güzel çiçeklerim; zamanla havaya, ışığa, gökyüzüne yöneleceksiniz. Topraktan bağımsız büyüyeceksiniz, yalnızca kökünüz kalacak bende. Ben bir koza olsam, siz mucize bir tırtıl; benden çıkıp kanatlanıp u...

Bahçemde Çiçekler Açtı

  Bahçemde çiçekler açtı, yüreğime bahar geldi. İçim renklendi, gönlüm şenlendi. Gözlerim yeşerdi, kalbim tazelendi. Yumuşadım, anladım, öğrendim. Büyütmedim büyüdüm. Benim istediğim zaman benim istediğim şekilde açmadı. Rabbimin istediği zaman, Rabbimin istediği şekilde, onun istediği renkte, onun istediği şekilde… Bahçemde iki çiçek açtı. Yerini sevdi mi? Işığı iyi mi? Toprağı ne zaman değişecek? Hangi gübre verilecek? Hep tedirgindim… Hassasiyetle sakındım börtüden böcekten. Rüzgârdan korudum, ayazda kalmasın diye ya örttüm ya örtü oldum kimi zaman. Güneşte kalmasın diye ya gölge buldum ya da gölge oldum. Güneşin, ışığın, suyun bile fazlasından sakındım. Nice kez korktum soldurursam diye… Bakımıyla, çapasıyla, budamasıyla yorulduğum da çok oldu. Üstüm başım toprağa bulandı, kirlendi de çoğu zaman. Kimi zaman belimi de büktü, ağrıttı. Kimi zaman kimi dalı, kimi yaprağı ellerime kopuverdi de nasıl içim gitti, zor dayandım.  Bazen çok suladım, bazen susuz bıraktım. Oysaki kend...

Dava Kardeşliği

Yan yana, sırt sırta, omuz omuza, dua duaya... Yürek yüreğe... Sen, ben yok! ‘Biz’ varız ve ‘dava’mız... Ve yol gösteren sevdamız... Biriz, beraberiz! Kardeşiz! Kan bağıyla değilse de gönül bağıyla... Bazen sevinçle, bazen kederle... Bazen umutla, bazen hüsranla... ‘Daha iyisi’, ‘en iyisi’ telaşıyla... Söz verdik! Vicdan rahatlatmaya değil samimiyetle yaşamaya... Sözleştik! Ucundan tutarak değil; adanarak, adayarak... Mevzu derin, menzil uzak, vakit dar, azık az... Vakit dar! Zaman kaçmasın, durduralım. Yıllar geçmesin, yakalayalım. Gülmelerle, eğlenmelerle, hatta sevmelerle oyalanmayalım. Havadan sudan konuşmayalım. Ne kalacak hepsinden geriye? Ne kalır bizden geriye? Seherler uyumak için değil, kalkalım. Gündüzler yetmiyorsa geceleri yaşayalım. Yaşayalım; yaşamaksa en uzununa talip olalım daha çok salih amel için, daha salih ameller biriktirmek için... Ve ölümse de en yiğitçesine, en şehitçesine hem de tereddütsüz talip olalım hiç ölmemek için... Randevu defterimiz hep dolu olsun....