Mutfağa gidiyordum yeni kaynattığım meyve suyunun mis mis kokusu; salona gidiyordum çiçek çiçek kokular... سبحان الله dedim. Meyvelerin de çiçeklerin de yeşili, pembesi, kırmızısı, beyazı... renk cümbüşleri... صبغة الله dedim. Kokular, meyveler, çiçekler, renkler derken yaratılmışlıklarını düşündüm. Ve yaratılmışlığımı... Ben de yoktum, doğdum, yokluğum unutuldu. Ve sen... Sen de yoksun, gün olacak varlığının kalp atışları duyulacak, gün olacak bilinçli bilinçsiz çıkardığın sesler ve gün olacak ağır aksak adımlarının peşine koşar adımlarını koyarak sesini duyuracaksın. Belki yıllar sonra, tutununca/tutulunca hayat denen telaşeye, yokluğunun bahsi bile geçmeyecek. Meyvelerden de, çiçeklerden de güzel bir mucizeye şahitlik etmek bu. Çünkü yaratılmışların en güzelidir insan. Ama ne demiştik, kul olduğun kadar kıymetlisin, kulluğunun farkında olabildiğin kadar değerlisin. Mucizesin sen; mucizevisin her insan gibi... İsterim ki fark edebil ve kulluğunu âli tut her zaman. İsterim k...
Bâki kalacak birkaç hoş sadâ... Ölüp gittiğimde ardımda bir mezar taşından fazlasını bırakmak istiyorum zîrâ...