Ana içeriğe atla

ÇOCUĞUMA MEKTUPLAR - III



Mutfağa gidiyordum yeni kaynattığım meyve suyunun mis mis kokusu; salona gidiyordum çiçek çiçek kokular... سبحان الله dedim. Meyvelerin de çiçeklerin de yeşili, pembesi, kırmızısı, beyazı... renk cümbüşleri... صبغة الله dedim.  Kokular, meyveler, çiçekler, renkler derken yaratılmışlıklarını düşündüm. Ve yaratılmışlığımı... Ben de yoktum, doğdum, yokluğum unutuldu. Ve sen... Sen de yoksun, gün olacak varlığının kalp atışları duyulacak, gün olacak bilinçli bilinçsiz çıkardığın sesler ve gün olacak ağır aksak adımlarının peşine koşar adımlarını koyarak sesini duyuracaksın. Belki yıllar sonra, tutununca/tutulunca hayat denen telaşeye, yokluğunun bahsi bile geçmeyecek. Meyvelerden de, çiçeklerden de güzel bir mucizeye şahitlik etmek bu. Çünkü yaratılmışların en güzelidir insan. Ama ne demiştik, kul olduğun kadar kıymetlisin, kulluğunun farkında olabildiğin kadar değerlisin. Mucizesin sen; mucizevisin her insan gibi... İsterim ki fark edebil ve kulluğunu âli tut her zaman. İsterim ki akledebil; meyvelere de, çiçeklere de, renklere de bakış açın hep tertemiz kalsın, سبحان الله ile, صبغة الله ile, şükürlerle olsun. Koca koca insanların şükretmeyi bilmediği bu dünyada, minik diline öyle yakışır ki şükür sözcükleri... Şükredecek ne çok şey var ama göremiyor şükürlerini birkaç hayale, birkaç arzuya sığdıranlar. Şükür bilmeyen insanlara tertemiz yüreğinden gelen şükürlerle örnek olsan... Şükür nimete bereket getirir; nimeti görebilene. Şükür nimeti arttırır, öyle diyor Rabbimiz. Bazen olgunlaşmış ya da olgunlaşmaya durmuş bir meyve, bazen çiçek açmış ağaçlar, bazen ötüşen, uçuşan kuşlar... Bütün bunları görebilmek, duyabilmek, anlayabilmek... Yetmez mi? Birbirimiz için, birlikteliğimiz için, Rabbimizi bildiğimiz için şükretmeli değil miyiz? Şükredebildiğimiz için bile Rabbimize teşekkür etmeli değil miyiz?

Renkleri de öğreneceğiz seninle; meyvelerden, çiçeklerden, böceklerden, gökyüzünden... Daha da önemlisi, her birine “Allah’ın boyası” demeyi öğreneceğiz, “Allah’tan daha güzel boyası olan kim vardır ki?” Ve şükredeceğiz, hepsi için... Görebildiğimiz için, hissedebildiğimiz için, şükredebildiğimiz için... الحمد لله

Unutabiliriz de bazen, çünkü dünya böyle bir yer. Unuttuğumuzda birbirimize hatırlatmalıyız. Ben sana ya da sen bana... Anlaştık mı? Bak, birbirimizin varlığı için de şükretmeye bir neden daha...

Her zaman zirvede tutma derdinde olacağımız kulluğumuz, hiç unutmayıp her anımızı hesabını vereceğimizi bilerek yaşamamızı sağlayacak ahiret bilincimiz ve dilimizden düşürmeyeceğimiz şükürlerimiz... Anlaştık.


*******

"Allah’ın boyası... Allah'tan daha güzel boyası olan kim vardır?! Biz yalnızca O’na kulluk edenleriz." Bakara Suresi - 138 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Öğütler XXIX

  Sevgili oğlum, Henüz küçücükken sen, her şeyini ben yapayım isterdim. Seni kimseye bırakmayayım, her halini ben göreyim, ben hep yanında olayım... Ben koruyayım, ben kollayayım... Ben yeteyim, ben yetişeyim, ben yetiştireyim… Sana dair hiçbir anı kaçırmayayım. Düşününce, ‘oyuncağını uyurken bile yanından ayırmak istemeyen çocuk gibi’ belki. Sonra büyüdüm. Seninle büyüdüm ben de… Ve şimdi kız kardeşin büyüyor. Sen yürümeyi öğrenirken ben bırakmayı, sen konuşmayı öğrenirken ben susmayı, sen kendini bulurken ben yavaşça seni serbest bırakmayı öğrendim. Ve şimdi; ‘ben olmasam da yanınızda güzel insanlar olsun’ yanınızda istiyorum. Ben yanınızda olmasam da güvende olun. Ben kimim ki? Bazen ben yanınızda olsam bile koruyamam ki... Sevgili oğlum, çiçek kızım, Ben toprak olsam, siz güzel çiçeklerim; zamanla havaya, ışığa, gökyüzüne yöneleceksiniz. Topraktan bağımsız büyüyeceksiniz, yalnızca kökünüz kalacak bende. Ben bir koza olsam, siz mucize bir tırtıl; benden çıkıp kanatlanıp u...

Bahçemde Çiçekler Açtı

  Bahçemde çiçekler açtı, yüreğime bahar geldi. İçim renklendi, gönlüm şenlendi. Gözlerim yeşerdi, kalbim tazelendi. Yumuşadım, anladım, öğrendim. Büyütmedim büyüdüm. Benim istediğim zaman benim istediğim şekilde açmadı. Rabbimin istediği zaman, Rabbimin istediği şekilde, onun istediği renkte, onun istediği şekilde… Bahçemde iki çiçek açtı. Yerini sevdi mi? Işığı iyi mi? Toprağı ne zaman değişecek? Hangi gübre verilecek? Hep tedirgindim… Hassasiyetle sakındım börtüden böcekten. Rüzgârdan korudum, ayazda kalmasın diye ya örttüm ya örtü oldum kimi zaman. Güneşte kalmasın diye ya gölge buldum ya da gölge oldum. Güneşin, ışığın, suyun bile fazlasından sakındım. Nice kez korktum soldurursam diye… Bakımıyla, çapasıyla, budamasıyla yorulduğum da çok oldu. Üstüm başım toprağa bulandı, kirlendi de çoğu zaman. Kimi zaman belimi de büktü, ağrıttı. Kimi zaman kimi dalı, kimi yaprağı ellerime kopuverdi de nasıl içim gitti, zor dayandım.  Bazen çok suladım, bazen susuz bıraktım. Oysaki kend...

Dava Kardeşliği

Yan yana, sırt sırta, omuz omuza, dua duaya... Yürek yüreğe... Sen, ben yok! ‘Biz’ varız ve ‘dava’mız... Ve yol gösteren sevdamız... Biriz, beraberiz! Kardeşiz! Kan bağıyla değilse de gönül bağıyla... Bazen sevinçle, bazen kederle... Bazen umutla, bazen hüsranla... ‘Daha iyisi’, ‘en iyisi’ telaşıyla... Söz verdik! Vicdan rahatlatmaya değil samimiyetle yaşamaya... Sözleştik! Ucundan tutarak değil; adanarak, adayarak... Mevzu derin, menzil uzak, vakit dar, azık az... Vakit dar! Zaman kaçmasın, durduralım. Yıllar geçmesin, yakalayalım. Gülmelerle, eğlenmelerle, hatta sevmelerle oyalanmayalım. Havadan sudan konuşmayalım. Ne kalacak hepsinden geriye? Ne kalır bizden geriye? Seherler uyumak için değil, kalkalım. Gündüzler yetmiyorsa geceleri yaşayalım. Yaşayalım; yaşamaksa en uzununa talip olalım daha çok salih amel için, daha salih ameller biriktirmek için... Ve ölümse de en yiğitçesine, en şehitçesine hem de tereddütsüz talip olalım hiç ölmemek için... Randevu defterimiz hep dolu olsun....