Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Aralık, 2016 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Umutlara Tutunmak

... Biriktirdiğim özgür düşlere saklıyorum sevdiğim çiçeklerle rengârenk şekerleri ve çiçeklerden de şekerlerden de daha güzel o çocuk gülüşlerini. En güzel çocuklar biliyor sevmeyi de sevinmeyi de... Çocuklarla seviniyorum. Çocukları sevmeye tutunuyorum, ellerine tutunuyorum. En çok da çıplak ayaklı çocukların ellerinden tutuyorum düşlerimde... Bir çocuğun gülüşünde baharı buluyorum, bir diğerin de bayram ediyorum. İçimi ısıtıyor sevinçleri, tebessüm tebessüm gülen gözleri... Kurduğum hayalleri büyütüyorum üzerlerine düşe düşe, nazlaya nazlaya. Hepsi en az dualarım kadar özgür, en az dualarım kadar güçlü... Hiçbir çocuk irkilmiyor bile uykusunda, bombalar bölmüyor uykuları. Kimseler vurulmuyor, enkazlarda kalmıyor kimsecikler. Yalnızca mutluluktan gözyaşları da... İçimde taşıyorum çocukların hedef olduğu bütün savaşları. Yüreğime sığdırıveriyorum hepsini; kimsecikler görmesin, bilmesin, hissetmesin diye... Dua dua yapıştırmak istiyorum kırılan bütün kalpleri. Kimsenin ahını kimseye y...

Kale'm

Sanki kalem değmeyeli, daha bir kirlendi yüreğim, daha bir ağırlaştı yüklerim.   Kalemini de özlermiş insan…   Yığıldıkça yazılmayan mısralar ve yakılmayan ağıtlar,   sanki daha bir büküldü belim, birikti öfkelerim... Ey kalemin Rabbi! Ey kalemin sahibi!   Ey benim Rabbim, benim sahibim! Bir ikindi arefesi, zemheriler geçmeden,   günlerim bitmeden, nefeslerim tükenmeden,   iş işten geçmeden... Karanlık dayanmadan, sıradaki coğrafya kana bulanmadan,   bir şehir daha düşmeden, bir çocuk daha ölmeden...   Bir kalem ve satır satır yazdıkları… Andolsun! Kalemim;   sesim, sözüm, gücüm acizliğim, naifliğim vazgeçmeyişim, hakikati dillendirişim elim yetişmediğinde bilediğim   duadaki dilim, yüreğim derdim, kederim, öfkem…   Kalemim;   asr-ı saadette kalan yanım kınayıcının kınamasına aldırmayışım… Kalemim; kurşun bulamadığım yerde sıktığım kılıç tutamadığım yerde kuşan...

yorulduk

Bir kalp taşımaktan yorulduk Rabbim! Kalbimizin sızlamasından, ağrımasından yorulduk. Kalbini kullanmayanlardan da yorulduk. İmtihanların içinde gelen imtihanlardan,  her imtihanla vicdanımızı korkarak yoklamaktan yorulduk. Nihayetinin ölüme çıktığını bildiğimiz yolları adımlamaktan yorulduk. Çırpınışlarımıza sıkışmaktan, geceyle gündüzün bitmek bilmeyen kavgasında arada kalmaktan, akreple yelkovanın kovalamacasına yetişememekten, yatağa uzanınca aklımızdan gitmeyen endişelerden yorulduk. Batıl ortamlardan, dünya kokan mekânlardan, zevklere dalıp giden insanlardan yorulduk. Akabelerden, bedirlerden, zaferlerden uzak olmaktan, O’nlardan uzakta avuçlarımızda tuttuğumuz korla yanmamaya çalışmaktan, yolu yalnız adımlamaktan yorulduk. En çok da öfkelerin, nefretlerin, ihanetlerin, zulümlerin şahidi olmaktan yorulduk. Zulümleri durduramamaktan, zalimin karşısına çıkamamaktan, ses çıkaramamaktan yorulduk. Yine yine konuşuyor olmaktan, konuşmaktan yorulduk. Ve bazen de susmaktan... Bırakm...