Ana içeriğe atla

Öğütler XXXVI (Okul)


Sevgili oğlum…
Miniciktin, mini minicik… Geceler, gündüzler boyu kucağımda… Önce kucağıma sığmamaya başladın. Eskisi gibi saramaz, sarılamaz, koruyamaz oldum. Gün geçtikçe büyüdün, büyüdün, büyüdün... Önce emeklemeyi sonra yürümeyi öğrendin. Hep el ele yürüdük ilk başlarda. Sonra bensiz de yürümeyi öğrendin. Ve işte şimdi yuvana da sığmaz oldun…

Canım oğlum…
Geldin, gönlümün en güzel köşesine kondun kuş gibi. Kuş gibiydin, narin bir serçe gibi. Kalbin de kuş gibiydi, merhametli. Ben de yavrularını besleyen anne kuş gibi besledim seni. Sen büyüdün, geliştin; ben izledim… Bana nereden geldiğimi, ne hallerden geçtiğimi, nasıl aciz olduğumu hatırlattın hep. Hayret ettim, dua ettim, şükrettim. Derken kanatlanma vaktin geldi, uçmayı öğrendin. Uçup gitme vaktin geldi…

Güzel oğlum…
Ben bir bahçıvan, sen nadide bir gül gibi dört yıldır... Bir bahçıvanın gül yetiştirme çabası gibi bir çabaydı seni yetiştirmek. Yerli yerince, vakitlice, mevsimince, yeterince... Yeşeren her bir sürgünde yeni heyecan; açan her bir yaprakta, her bir goncada yeni yeni heyecanlar… Bazen elime batan dikenler... Bahçe sahibine de hesap verecek olma sorumluluğu bir yandan… Ama hep, doyulmak bilmeyen, kokla kokla da bitmeyen mis bir koku…

Sevgili oğlum, canım oğlum, güzel oğlum.
Acizliğim yerinde. Hayretlerim sürüyor. Dualarım devam ediyor.
Şimdi sen sığmasan bile; yuvan aynı yerinde… Bensiz yürüsen, uzaklara da gitsen; yol belli, yön belli, menzil belli… Nihayeti –dua ile- hep beraber…
Güller açmış açmış kocaman olmuş, tomurcuğa durmuş, şimdi kokusu uzaklara da varıyormuş, başka başka yerlere yayılıyormuş. Ama bahçıvan hâlâ işinin başında...


..................................................
Allah'ım... Allah'ım...
Ayağı hiç takılmasın Allah'ım.
Kuş yolunu şaşırmasın Allah'ım.
Gül hiç solmasın Allah'ım.
Gül kokularına kötü kokular karışmasın Allah'ım.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Öğütler XXIX

  Sevgili oğlum, Henüz küçücükken sen, her şeyini ben yapayım isterdim. Seni kimseye bırakmayayım, her halini ben göreyim, ben hep yanında olayım... Ben koruyayım, ben kollayayım... Ben yeteyim, ben yetişeyim, ben yetiştireyim… Sana dair hiçbir anı kaçırmayayım. Düşününce, ‘oyuncağını uyurken bile yanından ayırmak istemeyen çocuk gibi’ belki. Sonra büyüdüm. Seninle büyüdüm ben de… Ve şimdi kız kardeşin büyüyor. Sen yürümeyi öğrenirken ben bırakmayı, sen konuşmayı öğrenirken ben susmayı, sen kendini bulurken ben yavaşça seni serbest bırakmayı öğrendim. Ve şimdi; ‘ben olmasam da yanınızda güzel insanlar olsun’ yanınızda istiyorum. Ben yanınızda olmasam da güvende olun. Ben kimim ki? Bazen ben yanınızda olsam bile koruyamam ki... Sevgili oğlum, çiçek kızım, Ben toprak olsam, siz güzel çiçeklerim; zamanla havaya, ışığa, gökyüzüne yöneleceksiniz. Topraktan bağımsız büyüyeceksiniz, yalnızca kökünüz kalacak bende. Ben bir koza olsam, siz mucize bir tırtıl; benden çıkıp kanatlanıp u...

Bahçemde Çiçekler Açtı

  Bahçemde çiçekler açtı, yüreğime bahar geldi. İçim renklendi, gönlüm şenlendi. Gözlerim yeşerdi, kalbim tazelendi. Yumuşadım, anladım, öğrendim. Büyütmedim büyüdüm. Benim istediğim zaman benim istediğim şekilde açmadı. Rabbimin istediği zaman, Rabbimin istediği şekilde, onun istediği renkte, onun istediği şekilde… Bahçemde iki çiçek açtı. Yerini sevdi mi? Işığı iyi mi? Toprağı ne zaman değişecek? Hangi gübre verilecek? Hep tedirgindim… Hassasiyetle sakındım börtüden böcekten. Rüzgârdan korudum, ayazda kalmasın diye ya örttüm ya örtü oldum kimi zaman. Güneşte kalmasın diye ya gölge buldum ya da gölge oldum. Güneşin, ışığın, suyun bile fazlasından sakındım. Nice kez korktum soldurursam diye… Bakımıyla, çapasıyla, budamasıyla yorulduğum da çok oldu. Üstüm başım toprağa bulandı, kirlendi de çoğu zaman. Kimi zaman belimi de büktü, ağrıttı. Kimi zaman kimi dalı, kimi yaprağı ellerime kopuverdi de nasıl içim gitti, zor dayandım.  Bazen çok suladım, bazen susuz bıraktım. Oysaki kend...

Dava Kardeşliği

Yan yana, sırt sırta, omuz omuza, dua duaya... Yürek yüreğe... Sen, ben yok! ‘Biz’ varız ve ‘dava’mız... Ve yol gösteren sevdamız... Biriz, beraberiz! Kardeşiz! Kan bağıyla değilse de gönül bağıyla... Bazen sevinçle, bazen kederle... Bazen umutla, bazen hüsranla... ‘Daha iyisi’, ‘en iyisi’ telaşıyla... Söz verdik! Vicdan rahatlatmaya değil samimiyetle yaşamaya... Sözleştik! Ucundan tutarak değil; adanarak, adayarak... Mevzu derin, menzil uzak, vakit dar, azık az... Vakit dar! Zaman kaçmasın, durduralım. Yıllar geçmesin, yakalayalım. Gülmelerle, eğlenmelerle, hatta sevmelerle oyalanmayalım. Havadan sudan konuşmayalım. Ne kalacak hepsinden geriye? Ne kalır bizden geriye? Seherler uyumak için değil, kalkalım. Gündüzler yetmiyorsa geceleri yaşayalım. Yaşayalım; yaşamaksa en uzununa talip olalım daha çok salih amel için, daha salih ameller biriktirmek için... Ve ölümse de en yiğitçesine, en şehitçesine hem de tereddütsüz talip olalım hiç ölmemek için... Randevu defterimiz hep dolu olsun....