Sevgili oğlum…
Miniciktin, mini minicik… Geceler, gündüzler boyu kucağımda… Önce kucağıma sığmamaya başladın. Eskisi gibi saramaz, sarılamaz, koruyamaz oldum. Gün geçtikçe büyüdün, büyüdün, büyüdün... Önce emeklemeyi sonra yürümeyi öğrendin. Hep el ele yürüdük ilk başlarda. Sonra bensiz de yürümeyi öğrendin. Ve işte şimdi yuvana da sığmaz oldun…
Canım oğlum…
Geldin, gönlümün en güzel köşesine kondun kuş gibi. Kuş gibiydin, narin bir serçe gibi. Kalbin de kuş gibiydi, merhametli. Ben de yavrularını besleyen anne kuş gibi besledim seni. Sen büyüdün, geliştin; ben izledim… Bana nereden geldiğimi, ne hallerden geçtiğimi, nasıl aciz olduğumu hatırlattın hep. Hayret ettim, dua ettim, şükrettim. Derken kanatlanma vaktin geldi, uçmayı öğrendin. Uçup gitme vaktin geldi…
Güzel oğlum…
Ben bir bahçıvan, sen nadide bir gül gibi dört yıldır... Bir bahçıvanın gül yetiştirme çabası gibi bir çabaydı seni yetiştirmek. Yerli yerince, vakitlice, mevsimince, yeterince... Yeşeren her bir sürgünde yeni heyecan; açan her bir yaprakta, her bir goncada yeni yeni heyecanlar… Bazen elime batan dikenler... Bahçe sahibine de hesap verecek olma sorumluluğu bir yandan… Ama hep, doyulmak bilmeyen, kokla kokla da bitmeyen mis bir koku…
Sevgili oğlum, canım oğlum, güzel oğlum.
Acizliğim yerinde. Hayretlerim sürüyor. Dualarım devam ediyor.
Şimdi sen sığmasan bile; yuvan aynı yerinde… Bensiz yürüsen, uzaklara da gitsen; yol belli, yön belli, menzil belli… Nihayeti –dua ile- hep beraber…
Güller açmış açmış kocaman olmuş, tomurcuğa durmuş, şimdi kokusu uzaklara da varıyormuş, başka başka yerlere yayılıyormuş. Ama bahçıvan hâlâ işinin başında...
..................................................
Allah'ım... Allah'ım...
Ayağı hiç takılmasın Allah'ım.
Kuş yolunu şaşırmasın Allah'ım.
Gül hiç solmasın Allah'ım.
Gül kokularına kötü kokular karışmasın Allah'ım.

Yorumlar
Yorum Gönder