Ana içeriğe atla


Kimlerle yarışıyorsun sen ey nefsim?
Sahi, kimlerle yarışıyorsun? Nicelerinin elinin tersiyle ittiği dünyayla içli dışlı yaşıyorsun. Asrın alışılmışlarına alışıyor musun? Dünyalıklarla oyalanıyor musun? Çağın beklentilerine uyuyor musun? Ve yarıştıkların kimler, cennet yolunda? Dünyalara sığmayan, cennetlere koşan adamlar… Dünyaya aldanmamış, Allah’ın dinine adanmış yiğitler… En önde mücadele eden, en güzel yerlere en önden gidenler… Bütün dünyalıkları elinin tersiyle itip 'Allah için vazgeçmeyi' bilen, Allah için hicret edenler… Allah için vermeyi yaşayan, Allah için paylaşan, ensar olanlar… Ateşin düştüğü yerde olan ama yanmadığı gibi ateşi de söndüren İbrahimler, İbrahimiler… Gözlerini şikâyetsiz yumup teslim olan İsmailler, İsmaililer… Gözü kapalı ‘O diyorsa doğrudur’ diyen Ebu Bekirler… Uhudlarda her yanda döne döne çarpışan Nesibeler…

Kimlerle yarışıyorsun sen ey nefsim? Farkında mısın? Yeterli çaban var mı bu yarışta? Elinden bütün gelenin hepsi sahi bu kadar mı? İbrahim’in ateşini söndürmeye giden karınca senden gayretli mi? Kâbe’ye yönelince adım atmayan filler senden zeki mi? Ebrehelere taş taşıyan ebabiller senden kuvvetli mi? Kehf ashabına yoldaş olan köpek senden önde mi? Gölge yaparak gezen bulut, ağlayan hurma kütüğü… İbrahim’i yakmayan ateş, Kızıldeniz’i ikiye yaran asa… Mağaranın kapısına ağını ören örümcek, girişine yuva yapan güvercin… Hepsi senden daha mı akıllı? Sen kimsin, neredesin, nereye yolcusun, neye talipsin? Yarıştıkların kimler?

Bütün tembelliklerinden, üşengeçliklerinden temizlen,
Tefekkür et, düşün en derinden ve hisset kalbinden,
Daha hızlı koşmaya; uyanıp uyarıp uyandırmaya niyetlen,
Halinle, kalbinle, derdinle, niyetinle, zikrinle, fikrinle tazelen,
Dirilip diriltmek üzere ayağa kalk yerinden,
Besmeleyle ve sağlam adımlarla çık yola yeniden...

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Öğütler XXIX

  Sevgili oğlum, Henüz küçücükken sen, her şeyini ben yapayım isterdim. Seni kimseye bırakmayayım, her halini ben göreyim, ben hep yanında olayım... Ben koruyayım, ben kollayayım... Ben yeteyim, ben yetişeyim, ben yetiştireyim… Sana dair hiçbir anı kaçırmayayım. Düşününce, ‘oyuncağını uyurken bile yanından ayırmak istemeyen çocuk gibi’ belki. Sonra büyüdüm. Seninle büyüdüm ben de… Ve şimdi kız kardeşin büyüyor. Sen yürümeyi öğrenirken ben bırakmayı, sen konuşmayı öğrenirken ben susmayı, sen kendini bulurken ben yavaşça seni serbest bırakmayı öğrendim. Ve şimdi; ‘ben olmasam da yanınızda güzel insanlar olsun’ yanınızda istiyorum. Ben yanınızda olmasam da güvende olun. Ben kimim ki? Bazen ben yanınızda olsam bile koruyamam ki... Sevgili oğlum, çiçek kızım, Ben toprak olsam, siz güzel çiçeklerim; zamanla havaya, ışığa, gökyüzüne yöneleceksiniz. Topraktan bağımsız büyüyeceksiniz, yalnızca kökünüz kalacak bende. Ben bir koza olsam, siz mucize bir tırtıl; benden çıkıp kanatlanıp u...

Bahçemde Çiçekler Açtı

  Bahçemde çiçekler açtı, yüreğime bahar geldi. İçim renklendi, gönlüm şenlendi. Gözlerim yeşerdi, kalbim tazelendi. Yumuşadım, anladım, öğrendim. Büyütmedim büyüdüm. Benim istediğim zaman benim istediğim şekilde açmadı. Rabbimin istediği zaman, Rabbimin istediği şekilde, onun istediği renkte, onun istediği şekilde… Bahçemde iki çiçek açtı. Yerini sevdi mi? Işığı iyi mi? Toprağı ne zaman değişecek? Hangi gübre verilecek? Hep tedirgindim… Hassasiyetle sakındım börtüden böcekten. Rüzgârdan korudum, ayazda kalmasın diye ya örttüm ya örtü oldum kimi zaman. Güneşte kalmasın diye ya gölge buldum ya da gölge oldum. Güneşin, ışığın, suyun bile fazlasından sakındım. Nice kez korktum soldurursam diye… Bakımıyla, çapasıyla, budamasıyla yorulduğum da çok oldu. Üstüm başım toprağa bulandı, kirlendi de çoğu zaman. Kimi zaman belimi de büktü, ağrıttı. Kimi zaman kimi dalı, kimi yaprağı ellerime kopuverdi de nasıl içim gitti, zor dayandım.  Bazen çok suladım, bazen susuz bıraktım. Oysaki kend...

Dava Kardeşliği

Yan yana, sırt sırta, omuz omuza, dua duaya... Yürek yüreğe... Sen, ben yok! ‘Biz’ varız ve ‘dava’mız... Ve yol gösteren sevdamız... Biriz, beraberiz! Kardeşiz! Kan bağıyla değilse de gönül bağıyla... Bazen sevinçle, bazen kederle... Bazen umutla, bazen hüsranla... ‘Daha iyisi’, ‘en iyisi’ telaşıyla... Söz verdik! Vicdan rahatlatmaya değil samimiyetle yaşamaya... Sözleştik! Ucundan tutarak değil; adanarak, adayarak... Mevzu derin, menzil uzak, vakit dar, azık az... Vakit dar! Zaman kaçmasın, durduralım. Yıllar geçmesin, yakalayalım. Gülmelerle, eğlenmelerle, hatta sevmelerle oyalanmayalım. Havadan sudan konuşmayalım. Ne kalacak hepsinden geriye? Ne kalır bizden geriye? Seherler uyumak için değil, kalkalım. Gündüzler yetmiyorsa geceleri yaşayalım. Yaşayalım; yaşamaksa en uzununa talip olalım daha çok salih amel için, daha salih ameller biriktirmek için... Ve ölümse de en yiğitçesine, en şehitçesine hem de tereddütsüz talip olalım hiç ölmemek için... Randevu defterimiz hep dolu olsun....