Ana içeriğe atla

Hanzala'ya...


Ey Hanzala! Ayağı çıplak, elbisesi yamalı çocuk...
Dünyanın yükünü yalınayaklarıyla omuzlarına yüklenmiş çocuk...
Ey yüzünü dönmeyen; yüz ifadesini bilmediğimiz, hüznünü göremediğimiz çocuk!
Bakma sen büyüklerin yaptıklarına...
Küsme bize; uzat elini, tut ellerimizi...
Dön yüzünü; af diliyoruz, affet bizi...

Biz de bu dünyadan, bu düzenden yorulduk çocuk!
Kalbimizin sızlamasından, ağrımasından yorulduk.
Vicdanımızı yoklamaktan, bunca yükle ağırlaşan kalbimizi taşımaktan yorulduk.
Vicdansızlıkların şahidi olmaktan yorulduk.
Gürültülere kapılıp kalbinin sesini duyamayanlardan yorulduk.
Reel politiğin adamı olanlardan, dengelere sığınanlardan yorulduk.
Güçlüden yana taraf olanlardan, sesi çok çıkana inananlardan yorulduk.
Hak ile batılın şu kıyamete kadar bitmeyecek kavgasında arada kalmaktan yorulduk.
Öfkelerin, nefretlerin, zulümlerin şahidi olmaktan yorulduk çocuk!
Hiçbir şey değişmiyorken, hiçbir şeyi değiştiremiyorken konuşmaktan yorulduk.
Bütün konuşmaların, yazmaların çizmelerin hepsinin boşa çıktığını bilmekten yorulduk.
Susanlardan ve bazen de susanlardan olmaktan yorulduk.
Her şey olup bitiverirken uzaktan izlemekten yorulduk.

Kahramanlığına hayranız çocuk! Yiğitliğine hayranız... En az ceplerimize doldurduğumuz taşlarla cesaretlenecek kadar, tanklara tekbirlerle taş atabilecek kadar Hanzala olmak istiyoruz. Kurşunlara adres olma pahasına korkusuzca taş atmak istiyoruz. Ya da hiç olmazsa biz de küsmek istiyoruz herkese, her şeye... Arkamızı dönmek istiyoruz dünyaya ve dönüp bakmamak bir daha...

Sen bir kez yüzünü dönsen, masumiyetini bir kerecik göstersen, duyarlılığımız kendine gelir mi dersin? İmanını örnek kılsan bize, inanmayı öğretsen ve de başkaldırmayı... Kederine ortak etsen bizi, acılarını paylaşsan bizimle... Temizlenir miyiz, kapkara kesilmiş kalplerimizi yıkar mı gözyaşlarımız?

Taş atmayı öğret bize Hanzala! İnanarak... Sadece taş atarak bile olsa zalimin karşısında olmayı öğret. Onların bütün sermayelerine, silahlarına karşı; Allah'a güvenebilmeyi, yalnız Allah'a güvenmeyi öğret... Bir iyilik yap bize Hanzala! Yardım et bize... Dön yüzünü, affet bizi, tut elimizi, doğrult belimizi, dirilt kalplerimizi...

Başka çocuklar da küsmesin istiyoruz Hanzala gibi... Üzülmesin, gülüşleri sönmesin, bize arkasını dönmesin, bakışlarını gizlemesin istiyoruz. Yüzünü asmasın, boynu büyük kalmasın istiyoruz... Bir iyilik yap bize Hanzala! Ümmetin çocukları bizi de ümmetten bilsin istiyoruz. Biz de sizin gibiyiz, biz de sizinleyiz, biz de ümmetteniz...

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Öğütler XXIX

  Sevgili oğlum, Henüz küçücükken sen, her şeyini ben yapayım isterdim. Seni kimseye bırakmayayım, her halini ben göreyim, ben hep yanında olayım... Ben koruyayım, ben kollayayım... Ben yeteyim, ben yetişeyim, ben yetiştireyim… Sana dair hiçbir anı kaçırmayayım. Düşününce, ‘oyuncağını uyurken bile yanından ayırmak istemeyen çocuk gibi’ belki. Sonra büyüdüm. Seninle büyüdüm ben de… Ve şimdi kız kardeşin büyüyor. Sen yürümeyi öğrenirken ben bırakmayı, sen konuşmayı öğrenirken ben susmayı, sen kendini bulurken ben yavaşça seni serbest bırakmayı öğrendim. Ve şimdi; ‘ben olmasam da yanınızda güzel insanlar olsun’ yanınızda istiyorum. Ben yanınızda olmasam da güvende olun. Ben kimim ki? Bazen ben yanınızda olsam bile koruyamam ki... Sevgili oğlum, çiçek kızım, Ben toprak olsam, siz güzel çiçeklerim; zamanla havaya, ışığa, gökyüzüne yöneleceksiniz. Topraktan bağımsız büyüyeceksiniz, yalnızca kökünüz kalacak bende. Ben bir koza olsam, siz mucize bir tırtıl; benden çıkıp kanatlanıp u...

Bahçemde Çiçekler Açtı

  Bahçemde çiçekler açtı, yüreğime bahar geldi. İçim renklendi, gönlüm şenlendi. Gözlerim yeşerdi, kalbim tazelendi. Yumuşadım, anladım, öğrendim. Büyütmedim büyüdüm. Benim istediğim zaman benim istediğim şekilde açmadı. Rabbimin istediği zaman, Rabbimin istediği şekilde, onun istediği renkte, onun istediği şekilde… Bahçemde iki çiçek açtı. Yerini sevdi mi? Işığı iyi mi? Toprağı ne zaman değişecek? Hangi gübre verilecek? Hep tedirgindim… Hassasiyetle sakındım börtüden böcekten. Rüzgârdan korudum, ayazda kalmasın diye ya örttüm ya örtü oldum kimi zaman. Güneşte kalmasın diye ya gölge buldum ya da gölge oldum. Güneşin, ışığın, suyun bile fazlasından sakındım. Nice kez korktum soldurursam diye… Bakımıyla, çapasıyla, budamasıyla yorulduğum da çok oldu. Üstüm başım toprağa bulandı, kirlendi de çoğu zaman. Kimi zaman belimi de büktü, ağrıttı. Kimi zaman kimi dalı, kimi yaprağı ellerime kopuverdi de nasıl içim gitti, zor dayandım.  Bazen çok suladım, bazen susuz bıraktım. Oysaki kend...

Dava Kardeşliği

Yan yana, sırt sırta, omuz omuza, dua duaya... Yürek yüreğe... Sen, ben yok! ‘Biz’ varız ve ‘dava’mız... Ve yol gösteren sevdamız... Biriz, beraberiz! Kardeşiz! Kan bağıyla değilse de gönül bağıyla... Bazen sevinçle, bazen kederle... Bazen umutla, bazen hüsranla... ‘Daha iyisi’, ‘en iyisi’ telaşıyla... Söz verdik! Vicdan rahatlatmaya değil samimiyetle yaşamaya... Sözleştik! Ucundan tutarak değil; adanarak, adayarak... Mevzu derin, menzil uzak, vakit dar, azık az... Vakit dar! Zaman kaçmasın, durduralım. Yıllar geçmesin, yakalayalım. Gülmelerle, eğlenmelerle, hatta sevmelerle oyalanmayalım. Havadan sudan konuşmayalım. Ne kalacak hepsinden geriye? Ne kalır bizden geriye? Seherler uyumak için değil, kalkalım. Gündüzler yetmiyorsa geceleri yaşayalım. Yaşayalım; yaşamaksa en uzununa talip olalım daha çok salih amel için, daha salih ameller biriktirmek için... Ve ölümse de en yiğitçesine, en şehitçesine hem de tereddütsüz talip olalım hiç ölmemek için... Randevu defterimiz hep dolu olsun....