Ana içeriğe atla

Benim Peygamberim (صلى الله عليه و سلم)



Benim peygamberim Kureyş’ten kurutulmuş et yiyen bir kadının 23 yılda namı bütün dünyaya yayılan oğlu; beşerden bir beşer ama en üstün örnek; kişiliğiyle de ahlakıyla da üsve-i hasene olan; düşman kesilenlere bile ‘el-emin’ dedirtip güvenilir olduğunu söyletip ahlaklı olduğunu itiraf ettiren peygamber...

Benim peygamberim bütün bir toplumu baştanbaşa ihya eden, bütün insanlığa karanlıklardan aydınlıklara çıkaracak yolu gösteren peygamber…

Benim peygamberim kız çocuklarını diri diri toprağa gömenlerin toplumunda kızlarını başının üstünde taşıyan, kızlarını her seferinde ayakta karşılayıp alınlarından öpen nezaket abidesi peygamber...

Benim peygamberim bütün mahlûkata merhamet eden ve merhamet etmeyi tavsiye eden, haksızlık edeni hatta zulmedeni dahi bağışlayan, herkesi tereddütsüz kucaklayan peygamber…

Benim peygamberim yanındaki çocuğa bir kez olsun ‘öf’ demeyen, sinirlenmeyen; elinden tutan elini bırakana kadar elini çekmeyen; tebessümüyle herkesin içini açan; merhametiyle, samimiyetiyle gönüller kazanan; hiddetiyle herkesi hizaya getirip hidayet yolunu hatırlatan; ilm-i siyasetiyle, ferasetiyle herkesi etkileyip ikna eden; karşısındakini tanıyıp anlayıp ona göre hareket eden; hiç görmeden sevilen, özlenen, hayranlık duyulan peygamber…

Benim peygamberim arkadaşı Ebu Bekr(ra) ile Medine'ye hicretinde Medinelilerin bakıp hangisinin peygamber olduğunu anlayamadığı, tevazu abidesi peygamber...

Benim peygamberim Medine'ye yaptırdığı ilk mescidin inşasında bir işçi gibi çalışan, kerpiç taşıyan; ashabı ile müzakeresinde sahabisinin fikri ile hendek kazılması kararı alınınca aç karnına rağmen kürek vuran, toprak kazan, sırtında toprak taşıyan peygamber…

Benim peygamberim cehaletin yerine hikmeti, delaletin yerine hidayeti, ilkelliğin yerine medeniyeti, zulmün yerine adaleti, tefrikaların yerine birliği ve beraberliği, düşmanlık ve hasedin yerine kardeşliği, korkuların yerine emniyeti, bencilliğin yerine özgeciliği, ahlaksızlıkların yerine türlü türlü erdemleri, cahiliyyenin zilletinin yerine İslâm'ın izzetini getiren...

Benim peygamberim Mekke'de çoban, kervanı başında tüccar, Kâbe'nin inşasında hâkem, Mescid-i Nebevi'nin inşaatında işçi, Medine'de devlet adamı, Bedir'de komutan, suffada muallim...

Benim peygamberim çocukla çocuk, baba gibi baba, eş gibi eş, arkadaş gibi arkadaş… Benim peygamberim, canım peygamberim… صلى الله عليه و سلم

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Öğütler XXIX

  Sevgili oğlum, Henüz küçücükken sen, her şeyini ben yapayım isterdim. Seni kimseye bırakmayayım, her halini ben göreyim, ben hep yanında olayım... Ben koruyayım, ben kollayayım... Ben yeteyim, ben yetişeyim, ben yetiştireyim… Sana dair hiçbir anı kaçırmayayım. Düşününce, ‘oyuncağını uyurken bile yanından ayırmak istemeyen çocuk gibi’ belki. Sonra büyüdüm. Seninle büyüdüm ben de… Ve şimdi kız kardeşin büyüyor. Sen yürümeyi öğrenirken ben bırakmayı, sen konuşmayı öğrenirken ben susmayı, sen kendini bulurken ben yavaşça seni serbest bırakmayı öğrendim. Ve şimdi; ‘ben olmasam da yanınızda güzel insanlar olsun’ yanınızda istiyorum. Ben yanınızda olmasam da güvende olun. Ben kimim ki? Bazen ben yanınızda olsam bile koruyamam ki... Sevgili oğlum, çiçek kızım, Ben toprak olsam, siz güzel çiçeklerim; zamanla havaya, ışığa, gökyüzüne yöneleceksiniz. Topraktan bağımsız büyüyeceksiniz, yalnızca kökünüz kalacak bende. Ben bir koza olsam, siz mucize bir tırtıl; benden çıkıp kanatlanıp u...

Bahçemde Çiçekler Açtı

  Bahçemde çiçekler açtı, yüreğime bahar geldi. İçim renklendi, gönlüm şenlendi. Gözlerim yeşerdi, kalbim tazelendi. Yumuşadım, anladım, öğrendim. Büyütmedim büyüdüm. Benim istediğim zaman benim istediğim şekilde açmadı. Rabbimin istediği zaman, Rabbimin istediği şekilde, onun istediği renkte, onun istediği şekilde… Bahçemde iki çiçek açtı. Yerini sevdi mi? Işığı iyi mi? Toprağı ne zaman değişecek? Hangi gübre verilecek? Hep tedirgindim… Hassasiyetle sakındım börtüden böcekten. Rüzgârdan korudum, ayazda kalmasın diye ya örttüm ya örtü oldum kimi zaman. Güneşte kalmasın diye ya gölge buldum ya da gölge oldum. Güneşin, ışığın, suyun bile fazlasından sakındım. Nice kez korktum soldurursam diye… Bakımıyla, çapasıyla, budamasıyla yorulduğum da çok oldu. Üstüm başım toprağa bulandı, kirlendi de çoğu zaman. Kimi zaman belimi de büktü, ağrıttı. Kimi zaman kimi dalı, kimi yaprağı ellerime kopuverdi de nasıl içim gitti, zor dayandım.  Bazen çok suladım, bazen susuz bıraktım. Oysaki kend...

Dava Kardeşliği

Yan yana, sırt sırta, omuz omuza, dua duaya... Yürek yüreğe... Sen, ben yok! ‘Biz’ varız ve ‘dava’mız... Ve yol gösteren sevdamız... Biriz, beraberiz! Kardeşiz! Kan bağıyla değilse de gönül bağıyla... Bazen sevinçle, bazen kederle... Bazen umutla, bazen hüsranla... ‘Daha iyisi’, ‘en iyisi’ telaşıyla... Söz verdik! Vicdan rahatlatmaya değil samimiyetle yaşamaya... Sözleştik! Ucundan tutarak değil; adanarak, adayarak... Mevzu derin, menzil uzak, vakit dar, azık az... Vakit dar! Zaman kaçmasın, durduralım. Yıllar geçmesin, yakalayalım. Gülmelerle, eğlenmelerle, hatta sevmelerle oyalanmayalım. Havadan sudan konuşmayalım. Ne kalacak hepsinden geriye? Ne kalır bizden geriye? Seherler uyumak için değil, kalkalım. Gündüzler yetmiyorsa geceleri yaşayalım. Yaşayalım; yaşamaksa en uzununa talip olalım daha çok salih amel için, daha salih ameller biriktirmek için... Ve ölümse de en yiğitçesine, en şehitçesine hem de tereddütsüz talip olalım hiç ölmemek için... Randevu defterimiz hep dolu olsun....