Sadace bir karpuz değilmiş bir karpuz.
Yalnızca bir sapan taşı değilmiş bir sapan taşı.
Bir çocuktan öteymiş bir çocuk.
Yalnızca bir Kubbe değilmiş bir Kubbe.
Ve yalnızca bir şehir değilmiş bir şehir.
Hatırlattı her karpuz; Gazze, Kudüs, Mescid-i Aksa! Burası bize Rabbimizin emri, peygamberimizin emaneti; siz kimsiniz de bizi buradan uzaklaştırmaya çalışıyorsunuz? İnandığımız bir şeyi savunmak için sizin izninize ihtiyacımız yok. Bizi durduramazsınız, yıldıramazsınız, engellemeyezsiniz, yok edemezsiniz.
“Müslümanlar gerektiğinde Bedir ordusu gibi bir ordu olmaya hazır!” diye bağırdı o sapan taşları. Biz Bedir’e inanıyoruz. Biz az’ları çok kılana, gücün asıl sahibi olana iman ediyoruz. Biz hepimiz elindeki taşla Calut’u yere serecek Davud’uz. Atacağımız bir taşla gelecek olan hükümranlığa inanıyoruz. İçimizden birinin atacağı bir taşla sonunuzun geleceğine inanıyoruz.
Yiğitlik ve cesaret, izzet ve vakar nasıl olurmuş, gösterdi o çocuklar. Siz korkaksınız! Siz ancak okulları, ibadethaneleri, hastaneleri bombalarınıza adres yaparsınız. Siz ancak çocukları, kundaktaki bebekleri hedef alırsınız. Ama biz yine de korkmuyoruz, kaçmıyoruz. Bizim küçücük çocuklarımız bile sizin koca koca adamlarınızdan daha izzetli, vakarlı… Bizim küçücük çocuklarımız sizin askerlerinizden bile daha yürekli, daha cesaretli. Siz peygamberine “Sen ve Rabbin gidin savaşın” diyen, peygamberini bile yarı yolda bırakan halksınız. Bizse ölmeye de yaşamaya da Allah için varız. Allah için savaşmaya da varız. Rabbimizin huzuruna çıkmaya hazırız. Bizde ölenler yüzlerini güldürecek yere yol alıyor ve geride kalanlar da teslimiyetle sırada...
Mukaddesat ne demekmiş, kutsiyet nasıl olurmuş, nasıl canlar verilirmiş bir kutsal uğruna gösterdi bize Kubbet’üs Sahra. Referansı milattan öncelere dayanan ve 1400 yıl önce tescillenen, tarih boyunca perçinlenen yer bizim için Mescid-i Aksa. Siz ancak bir yeri kafanıza göre çevirip üzerine de bayrak dikip ‘bizim’ demeyi bilirsiniz... Siz ancak çalmayı, işgal edip el koymayı yapamıyorsanız da yakmayı, yıkmayı bilirsiniz.
“Komutanı Muhammed olan ümmet size boyun eğmez!” diye haykırdı Gazze. Rasulullah’ın emanetine nasıl sahip çıkılırmış gösterdi. Zulüm işkence de etseniz, boykot edip aç da bıraksanız boyun eğmeyiz, ashab gibi… Biz ashabın izindeyiz. Biz Ömer’lerin, Selahaddin’lerin yolundayız. Bizi burada tutan Kur’an’ımızdır ve bizi ayakta tutan imanımızdır. Mescid-i Aksa bizim vazgeçilmezimizdir. Ve Kudüs terk edilmeyecek mevzimizdir. Burası bizim coğrafyamızdır, bizim diyarımızdır. Bu topraklar bizimdir, Kudüs bizimdir, Mescid-i Aksa bizimdir! Ve bizim olan her şey için bütün ümmet adına Gazze nöbette, direnişte... Gazze bütün ümmet adına orada, hepimizden önde, en önde...
Yalnızca bir sapan taşı değilmiş bir sapan taşı.
Bir çocuktan öteymiş bir çocuk.
Yalnızca bir Kubbe değilmiş bir Kubbe.
Ve yalnızca bir şehir değilmiş bir şehir.
Hatırlattı her karpuz; Gazze, Kudüs, Mescid-i Aksa! Burası bize Rabbimizin emri, peygamberimizin emaneti; siz kimsiniz de bizi buradan uzaklaştırmaya çalışıyorsunuz? İnandığımız bir şeyi savunmak için sizin izninize ihtiyacımız yok. Bizi durduramazsınız, yıldıramazsınız, engellemeyezsiniz, yok edemezsiniz.
“Müslümanlar gerektiğinde Bedir ordusu gibi bir ordu olmaya hazır!” diye bağırdı o sapan taşları. Biz Bedir’e inanıyoruz. Biz az’ları çok kılana, gücün asıl sahibi olana iman ediyoruz. Biz hepimiz elindeki taşla Calut’u yere serecek Davud’uz. Atacağımız bir taşla gelecek olan hükümranlığa inanıyoruz. İçimizden birinin atacağı bir taşla sonunuzun geleceğine inanıyoruz.
Yiğitlik ve cesaret, izzet ve vakar nasıl olurmuş, gösterdi o çocuklar. Siz korkaksınız! Siz ancak okulları, ibadethaneleri, hastaneleri bombalarınıza adres yaparsınız. Siz ancak çocukları, kundaktaki bebekleri hedef alırsınız. Ama biz yine de korkmuyoruz, kaçmıyoruz. Bizim küçücük çocuklarımız bile sizin koca koca adamlarınızdan daha izzetli, vakarlı… Bizim küçücük çocuklarımız sizin askerlerinizden bile daha yürekli, daha cesaretli. Siz peygamberine “Sen ve Rabbin gidin savaşın” diyen, peygamberini bile yarı yolda bırakan halksınız. Bizse ölmeye de yaşamaya da Allah için varız. Allah için savaşmaya da varız. Rabbimizin huzuruna çıkmaya hazırız. Bizde ölenler yüzlerini güldürecek yere yol alıyor ve geride kalanlar da teslimiyetle sırada...
Mukaddesat ne demekmiş, kutsiyet nasıl olurmuş, nasıl canlar verilirmiş bir kutsal uğruna gösterdi bize Kubbet’üs Sahra. Referansı milattan öncelere dayanan ve 1400 yıl önce tescillenen, tarih boyunca perçinlenen yer bizim için Mescid-i Aksa. Siz ancak bir yeri kafanıza göre çevirip üzerine de bayrak dikip ‘bizim’ demeyi bilirsiniz... Siz ancak çalmayı, işgal edip el koymayı yapamıyorsanız da yakmayı, yıkmayı bilirsiniz.
“Komutanı Muhammed olan ümmet size boyun eğmez!” diye haykırdı Gazze. Rasulullah’ın emanetine nasıl sahip çıkılırmış gösterdi. Zulüm işkence de etseniz, boykot edip aç da bıraksanız boyun eğmeyiz, ashab gibi… Biz ashabın izindeyiz. Biz Ömer’lerin, Selahaddin’lerin yolundayız. Bizi burada tutan Kur’an’ımızdır ve bizi ayakta tutan imanımızdır. Mescid-i Aksa bizim vazgeçilmezimizdir. Ve Kudüs terk edilmeyecek mevzimizdir. Burası bizim coğrafyamızdır, bizim diyarımızdır. Bu topraklar bizimdir, Kudüs bizimdir, Mescid-i Aksa bizimdir! Ve bizim olan her şey için bütün ümmet adına Gazze nöbette, direnişte... Gazze bütün ümmet adına orada, hepimizden önde, en önde...

Yorumlar
Yorum Gönder