Kudüs’ü özledim Rabbim!
Peygamberimin ‘Mescid-i Aksa’ya gidin!’ hadisini duydukça daha da özledim.
Yüzlerce yıllık kutsal Yahudi postallarıyla çiğnendikçe daha da,
ümmet ‘hiçbir şey yapamama yükü’nün altında ezildikçe daha da,
Burak Duvarı ‘Ağlama Duvarı’ denilip incindikçe daha da
ve Kudüs’ün çocukları haksızca incitildikçe daha da çok özledim.
Mücahidlik, murabıtlık sırası küçücük çocuklara geldikçe daha da
ve küçücük çocuklar ‘şehit’ oldukça daha da çok özledim.
Yüreğimi intifadaca bir öfke sardı da daha çok özledim.
Kudüs’e gitmek istiyorum Rabbim!
Payıma sadece özlemek düşmesin istiyorum.
Sınır tanımamak, sınırları da tanımamak; gitmek istiyorum.
Sokaklarını adımlamak istiyorum.
Helalleşmek istiyorum her bir köşe başıyla, konuşmak istiyorum her bir taşıyla.
Zeytindağı’ndan şehre bakmak ve af dilemek istiyorum her bir karışından...
Hıtta kapısından boyun eğerek, af dileyerek avluya girmek istiyorum.
Mescid-i Aksa’da her bir mescidde saf tutmak istiyorum.
Her vakit kıyama kalkmak, secdelere varmak; kunutlarda el açmak istiyorum.
Zulmedenlerine karşı durmak, mazlumlarına kucak açmak istiyorum.
Çocuklarının başını okşamak, ağlayanlarının gözyaşını silmek istiyorum.
Murabıtlarıyla ribat tutmak; nöbetten sonra zeytin ağaçlarının arasında saklambaç oynamak istiyorum.
Yorulunca bir gölgeye çekilip soluklanmak istiyorum.
Kuşlarının zikrine eşlik etmek istiyorum.
Zekeriya’nın mihrabında Meryemce yapılan dualara âmin demek istiyorum.
Sımsıkı tutunmak istiyorum bir hurma dalına ve öylece bütün sancılarım bir müjdeyle geçsin gitsin istiyorum.
Sofralarca indirilen ‘hesapsız rızık’lara şahit olmak istiyorum.
Bereketinden ben de nasiplenmek istiyorum.
Vallahi Rabbim! Turist olarak değil; bir meczup gibi, bir misafir gibi, bir yolcu gibi, bir mücahid gibi, bir abid gibi, bir kul gibi...
Kudüs’ü özledim Rabbim!
Zaten biliyorsun sen. Sen zaten her şeyi biliyorsun…

Yorumlar
Yorum Gönder