Abid değilim. Bazı zamanlar samimi tövbelerim, damla damla gözyaşlarım; bazı zamanlar zor vakit ayırdığım farzlarım, aksattığım nafilelerim var. Bazen avuç dolusu içten dualarım var ama çoğu zaman içi bomboş avuçlarımın… Gece karanlıklarında gözyaşlarımın şahidi bir seccadem yok.
Zahid değilim, dünya ile arama mesafe koyabilir miyim, önüme serilen dünyalıkları tereddüt etmeden reddedebilir miyim emin değilim. Yüreğimi tertemiz tutabilir miyim, dünyayı ucundan tutarak yaşayabilir miyim; gerekirse her şeyden, herkesten kaçıp bir mağaraya sığınabilir miyim bilmiyorum.
Mücahid değilim. Sadece içimin savaşlarını bilirim. Ve en çok içimin savaşlarında mücadeledeyim. Bazen koşa koşa, bazen adım adım; bazen düşe kalka... Yaşamak istediğimi yaşayamıyorum çoğu zaman. Yoğunluklarım, yorgunluklarım koşturmalarıma galebe çalıyor. Menzile doğru sefirim ama varışı görememek umutlarımı yıkıyor, yıldırıyor beni.
Âlim hiç değilim, bildiklerim çok azı bilmediklerimin. Hep eksik…
Aktivist değilim meydanlarda… Elime geçen bir baltayla putları kırabilir miyim bilmiyorum. Put kıran bir baltam; zalimi bulan, zulmü on ikiden vuran bir taşım yok. Firavunlara kafa tutabilir miyim, Nemrutlara meydan okuyabilir miyim bilmiyorum. Tüm mazlumlar ve tüm masumlar için kıyama kalkmak istesem de sadece namazlarda kıyamdayım. Bir şeyler ayaklarıma bağ oluyor, ayağa kalkıp zulme karşı koymak için, zalime kafa tutmak için koşamıyorum.
Haksızca çok konuşanları, hakikatsizce boş konuşanları susturmak için gürültü de çıkaramıyorum çoğu zaman. Yine de sesim çıkıyor bazen, biraz hatibim. Ama bazen defalarca kez anlatsam da hiç anlaşılamayabilirim bazense örnek olabildiğim kadar anlaşılabilirim. Bazen de konuşmadan da konuşabilirim. Kimi zamansa sesimi birilerine duyurmaya çalışırken bağırmaktan bitap da düşebilirim. Yine de söylemeden edemediklerim her zaman kıymetli mi, hayırlı mı emin değilim. Hayırsızsa söylemeden durabilir miyim bilmiyorum.
Biraz okurum, biraz yazarım. Çok okuduğumda yazamam, çok yazdığımda pek okuyamam. Bazen okusam da anlayamam. Bazen yazsam da anlatamam. Anlattıklarımı yaşayabiliyor muyum, okuduklarım yaşantıma değiyor mu, yazdıklarımı yaşayabiliyor muyum bilmiyorum.
Biraz öğretmenim. Sevdirmeye, hidayete çağırmaya, vesile olmaya niyetle...
Ve biraz öğrenciyim; hakka, hakikate öğrenciyim. Gökyüzüne öğrenciyim…
Biraz da anneyim. Allah’tan aldığım en kutsal emanet bilirim.
Ama her şeyin ötesinde kulum ben Rabbim! En çok kulum… Seni razı etmek için yapabileceği her şeyi yapmaya çalışan biriyim. Hepsinden biraz biraz yapmaya çalışan, hepsi olmayı arzulayan, bazen birazı olabilse de bazen hiçbiri olamayan bir aciz kulum. Ama en iyi olmaya çalışmak, yaptığımı iyi yapmak, iyiliklere koşmak, hayırlarda yarışmak, mazlumların elinden tutmak gibi dertlerim var. Başkasının derdiyle de dertlenirim. Ve uyandığım gibi uyandırmak da isterim.
Mü’min’im ben Rabbim! Yalnız sana kul olacak bir imanım var. Kulluğumla başım dimdik… Alnım secdede iken başım göklerde…
Ben senin kulunum Rabbim!
Senden geldim, sana döneceğim. En azından geldiğim gibi dönmeyi dilerim… Temiz, tertemiz bir sayfa; kararmamış bir kalp ile…
Ve Sana döndüğümde abidlerle, zahidlerle, mücahidlerle, âlimlerle beraber olmayı dilerim.

Yorumlar
Yorum Gönder