Ana içeriğe atla

Bir Şehadetin Ardından


İsmail Haniye'ye...
"Her nefis ölümü tadacaktır" gereği bir gün gelecekti o ölüm, bugün geldi.
"Nasıl yaşarsanız öyle ölürsünüz" gereği bir gün olacaktı bu, bugün oldu.

Ölse de ölmeyen o adam; bir ümmetin yükünü sırtına yüklenmiş adamdı. Bir neslin kurtuluş yollarını açan, yolu en önde adımlayan adamdı. Zulmün ve zulüm kokan dünyanın karşısında dimdik duran adamdı.
Mü'minlerin yiğitlerindendi, ahdine sadakat gösterenlerindendi.
Adamdı.

Bir gün gelecekti ecel vakti, bulacaktı ölüm, bugün buldu.
Şimdi sorulacak soru; bize ne zaman gelir ecel? Bizi nasıl bulur ölüm?

Niceleri Allah için kan dökerken; payına sadece gözyaşı dökmek düşenlerken biz...
Ve gözyaşı dökmenin bile hakkını veremeyenlerken biz...
Lanet okuyup, ‘kahrolsun!’lar haykırmaktan başka şey yapamazken biz...
Ama bağırmaktan sesi bile kısılmayanlardan; öfkelenip bağırmanın da hakkını veremeyenlerdenken...
Nice zulme, nice zalime yalnızca şahit olurken uykusu bile kaçmayanlardanken...
Kıldığımız gıyabi cenaze namazları kâfi gelir mi?
Şahitliklerimizde durduğumuz yer, şehadetimize şahit olmaya yeter mi?

Yine de tertemiz şehadetler düşlüyoruz umutla, duayla...
Kudüs çok uzağımızda, Mescid-i Aksa hep mahzun, yalnızca Gazze direnişte...
Bizse hep hüzünlü(!), hep öfkeli(!).. Hepsi bu…

Yine de zaferin Allah'tan olduğuna inancımız tam. Gücün Allah’ın olduğuna imanımız tam.
Bir gün gelecek... Bazılarımız yine şehadete yürürken geride kalanlar öfkelenecek, bilenecek, güçlenecek...
Gözleri babasının katline şahit olan binlerce çocuk büyüyecek ve ayağa kalkacak o gün…
Zindanlarla, işkencelerle, ölümlerle yılmayanlar bir gün kıyamımıza öncü olacak.
O gün gelecek, ebabiller bile gelecek; Mü’min’ce bir intikam alacak bu ümmet.
Cümle şehitler, sadıklar, salihler, mücahidler yolu açacak ve dünyayı da cennetleştirip cennetlere yol alacak bu ümmet...

O gün gelene kadar biz neredeyiz? O gün nerede olacağız?



Temmuz, 2024
Kosova

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Öğütler XXIX

  Sevgili oğlum, Henüz küçücükken sen, her şeyini ben yapayım isterdim. Seni kimseye bırakmayayım, her halini ben göreyim, ben hep yanında olayım... Ben koruyayım, ben kollayayım... Ben yeteyim, ben yetişeyim, ben yetiştireyim… Sana dair hiçbir anı kaçırmayayım. Düşününce, ‘oyuncağını uyurken bile yanından ayırmak istemeyen çocuk gibi’ belki. Sonra büyüdüm. Seninle büyüdüm ben de… Ve şimdi kız kardeşin büyüyor. Sen yürümeyi öğrenirken ben bırakmayı, sen konuşmayı öğrenirken ben susmayı, sen kendini bulurken ben yavaşça seni serbest bırakmayı öğrendim. Ve şimdi; ‘ben olmasam da yanınızda güzel insanlar olsun’ yanınızda istiyorum. Ben yanınızda olmasam da güvende olun. Ben kimim ki? Bazen ben yanınızda olsam bile koruyamam ki... Sevgili oğlum, çiçek kızım, Ben toprak olsam, siz güzel çiçeklerim; zamanla havaya, ışığa, gökyüzüne yöneleceksiniz. Topraktan bağımsız büyüyeceksiniz, yalnızca kökünüz kalacak bende. Ben bir koza olsam, siz mucize bir tırtıl; benden çıkıp kanatlanıp u...

Bahçemde Çiçekler Açtı

  Bahçemde çiçekler açtı, yüreğime bahar geldi. İçim renklendi, gönlüm şenlendi. Gözlerim yeşerdi, kalbim tazelendi. Yumuşadım, anladım, öğrendim. Büyütmedim büyüdüm. Benim istediğim zaman benim istediğim şekilde açmadı. Rabbimin istediği zaman, Rabbimin istediği şekilde, onun istediği renkte, onun istediği şekilde… Bahçemde iki çiçek açtı. Yerini sevdi mi? Işığı iyi mi? Toprağı ne zaman değişecek? Hangi gübre verilecek? Hep tedirgindim… Hassasiyetle sakındım börtüden böcekten. Rüzgârdan korudum, ayazda kalmasın diye ya örttüm ya örtü oldum kimi zaman. Güneşte kalmasın diye ya gölge buldum ya da gölge oldum. Güneşin, ışığın, suyun bile fazlasından sakındım. Nice kez korktum soldurursam diye… Bakımıyla, çapasıyla, budamasıyla yorulduğum da çok oldu. Üstüm başım toprağa bulandı, kirlendi de çoğu zaman. Kimi zaman belimi de büktü, ağrıttı. Kimi zaman kimi dalı, kimi yaprağı ellerime kopuverdi de nasıl içim gitti, zor dayandım.  Bazen çok suladım, bazen susuz bıraktım. Oysaki kend...

Dava Kardeşliği

Yan yana, sırt sırta, omuz omuza, dua duaya... Yürek yüreğe... Sen, ben yok! ‘Biz’ varız ve ‘dava’mız... Ve yol gösteren sevdamız... Biriz, beraberiz! Kardeşiz! Kan bağıyla değilse de gönül bağıyla... Bazen sevinçle, bazen kederle... Bazen umutla, bazen hüsranla... ‘Daha iyisi’, ‘en iyisi’ telaşıyla... Söz verdik! Vicdan rahatlatmaya değil samimiyetle yaşamaya... Sözleştik! Ucundan tutarak değil; adanarak, adayarak... Mevzu derin, menzil uzak, vakit dar, azık az... Vakit dar! Zaman kaçmasın, durduralım. Yıllar geçmesin, yakalayalım. Gülmelerle, eğlenmelerle, hatta sevmelerle oyalanmayalım. Havadan sudan konuşmayalım. Ne kalacak hepsinden geriye? Ne kalır bizden geriye? Seherler uyumak için değil, kalkalım. Gündüzler yetmiyorsa geceleri yaşayalım. Yaşayalım; yaşamaksa en uzununa talip olalım daha çok salih amel için, daha salih ameller biriktirmek için... Ve ölümse de en yiğitçesine, en şehitçesine hem de tereddütsüz talip olalım hiç ölmemek için... Randevu defterimiz hep dolu olsun....