Güzel Yavrum Yaşanacak bu hayat; insanız ve dünyadayız. Yüreğimiz sınırlar ötesinde atsa da ancak olduğumuz yerdeyiz biz. Hayatta bitmeyecek bu fitne fesatın arasında; hiç bitmeyen bir kargaşada, karmaşada; dümenini zalimler ele geçirmişçesine ilerleyen bu dünya gemisinde yaşıyoruz. Yüreğimiz yangın yeri, başımız dumanlı… Biz ki, bir ağlama sesi duyunca içi gidenleriz. Biz ki, gözyaşı görünce, silemezsek eğer, içi içini yiyenleriz. Biz ki, bir bebeği incitmeye kıyamayız; azıcık soğuksa elimiz, hafifçe sevip okşamaya bile çekiniriz. Biz ki, bir çiçeği yanlışlıkla susuz bıraksak içimiz gider. Biz ki, bir hayvana ufacık bir zarar verecek olsak bilmeden, üzülürüz. Biz, bunca sevgiyi, merhameti; nice umutları, yarınları, dünyaları sığdırırken yüreğimize; nasıl sığamıyoruz dünyalara? Bütün dünyalara kol kanat germek arzumuza rağmen bu dünya nasıl kıyıyor, nasıl kırıyor kolumuzu kanadımızı? Nasıl kolsuz kanatsız kalıyoruz? Nasıl o silmek istediğimiz gözyaşlarında boğuluyor gibi oluyoruz?...
Bâki kalacak birkaç hoş sadâ... Ölüp gittiğimde ardımda bir mezar taşından fazlasını bırakmak istiyorum zîrâ...