Ana içeriğe atla

ÖĞÜTLER XXIX


Sevgili oğlum;
Dünya hayatı koşturmayla, arayıp durmayla geçen bir yol hali… Herkes bir şey için yaratılmıştır; Rabbimizin bir muradı vardır muhakkak herkes için.
Taşınacak suyu arayacağız, kırılacak odunu, tütmesi gereken ocağı… ‘Yaşamak’ suçu üzerimizde kalmasın diye… Sorup duracağız; “Hangi suyun sakasıyız?”.

Sevgili oğlum;
Düşmekten korkmayacağız, adımlamaktan yorulmayacağız, mükerreren denemekten vazgeçmeyeceğiz; arayacağız.
Bilmem kaçıncı adımı atsak bilmem kaçıncı kapıyı tıklatsak da... Umutla umutsuzluk arası bir yerde de olsak; rüzgârın önünde bir yaprak gibi savrulurcasına gelgitler de yaşasak, Allah'a sığınacağız.
Bir labirentin içinde hapsolmuş da çıkışı arar gibi bir o yana bir bu yana koşup dursak da, tekrar tekrar Allah'a sığınacağız.
Şu köşeyi dönüverince, o duvarın arkasına varıverince oracıkta bulacak gibi yürekten bir hisle Allah'a sığınacağız.
Ne için yaratıldıysak onu bulmanın peşinde koşacağız; ne yapmalıysak en iyisini yapacağız.

Sevgili oğlum;
Aramadan bulamayız. Aramazsak bulamayız. Ama bazen bulmayı umduğumuz yerde olmayabilir aradıklarımız. Aradığımız yerde bulamayabiliriz. Ama muhakkak buluruz; Safa’dan Merve’ye, Merve’den Safa’ya koşturan Hacer’in, aradığını yanıbaşındaki İsmail’inin ayağının altında buluvermesi gibi...
Biraz daha çabalarsak umduğumuzu buluruz. Yeter ki adımlarımız, sa’ylerimiz şahit olsun. Yeter ki koşmaktan nefes nefese kalışlarımız şahit olsun. Yeter ki kaçan uykularımız şahit olsun.

Sevgili oğlum;
Her zaman çabalayacağız. Ancak çabalarsak umduğumuzu bulacağız. Nihayetinde belki de hiç ummadığımız yerden rızıklanacağız... “Allah hesapsız rızık verendir.”


"Şimdi tekrar ne yapsam dedirtme bana Ya Rabbi
taşınacak suyu göster, kırılacak odunu
kaldı bu silinmez yaşamak suçu üzerimde
bileyim hangi suyun sakasıyım ya Rabbelalemin
tütmesi gereken ocak nerde?" İSMET ÖZEL

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Öğütler XXIX

  Sevgili oğlum, Henüz küçücükken sen, her şeyini ben yapayım isterdim. Seni kimseye bırakmayayım, her halini ben göreyim, ben hep yanında olayım... Ben koruyayım, ben kollayayım... Ben yeteyim, ben yetişeyim, ben yetiştireyim… Sana dair hiçbir anı kaçırmayayım. Düşününce, ‘oyuncağını uyurken bile yanından ayırmak istemeyen çocuk gibi’ belki. Sonra büyüdüm. Seninle büyüdüm ben de… Ve şimdi kız kardeşin büyüyor. Sen yürümeyi öğrenirken ben bırakmayı, sen konuşmayı öğrenirken ben susmayı, sen kendini bulurken ben yavaşça seni serbest bırakmayı öğrendim. Ve şimdi; ‘ben olmasam da yanınızda güzel insanlar olsun’ yanınızda istiyorum. Ben yanınızda olmasam da güvende olun. Ben kimim ki? Bazen ben yanınızda olsam bile koruyamam ki... Sevgili oğlum, çiçek kızım, Ben toprak olsam, siz güzel çiçeklerim; zamanla havaya, ışığa, gökyüzüne yöneleceksiniz. Topraktan bağımsız büyüyeceksiniz, yalnızca kökünüz kalacak bende. Ben bir koza olsam, siz mucize bir tırtıl; benden çıkıp kanatlanıp u...

Bahçemde Çiçekler Açtı

  Bahçemde çiçekler açtı, yüreğime bahar geldi. İçim renklendi, gönlüm şenlendi. Gözlerim yeşerdi, kalbim tazelendi. Yumuşadım, anladım, öğrendim. Büyütmedim büyüdüm. Benim istediğim zaman benim istediğim şekilde açmadı. Rabbimin istediği zaman, Rabbimin istediği şekilde, onun istediği renkte, onun istediği şekilde… Bahçemde iki çiçek açtı. Yerini sevdi mi? Işığı iyi mi? Toprağı ne zaman değişecek? Hangi gübre verilecek? Hep tedirgindim… Hassasiyetle sakındım börtüden böcekten. Rüzgârdan korudum, ayazda kalmasın diye ya örttüm ya örtü oldum kimi zaman. Güneşte kalmasın diye ya gölge buldum ya da gölge oldum. Güneşin, ışığın, suyun bile fazlasından sakındım. Nice kez korktum soldurursam diye… Bakımıyla, çapasıyla, budamasıyla yorulduğum da çok oldu. Üstüm başım toprağa bulandı, kirlendi de çoğu zaman. Kimi zaman belimi de büktü, ağrıttı. Kimi zaman kimi dalı, kimi yaprağı ellerime kopuverdi de nasıl içim gitti, zor dayandım.  Bazen çok suladım, bazen susuz bıraktım. Oysaki kend...

Dava Kardeşliği

Yan yana, sırt sırta, omuz omuza, dua duaya... Yürek yüreğe... Sen, ben yok! ‘Biz’ varız ve ‘dava’mız... Ve yol gösteren sevdamız... Biriz, beraberiz! Kardeşiz! Kan bağıyla değilse de gönül bağıyla... Bazen sevinçle, bazen kederle... Bazen umutla, bazen hüsranla... ‘Daha iyisi’, ‘en iyisi’ telaşıyla... Söz verdik! Vicdan rahatlatmaya değil samimiyetle yaşamaya... Sözleştik! Ucundan tutarak değil; adanarak, adayarak... Mevzu derin, menzil uzak, vakit dar, azık az... Vakit dar! Zaman kaçmasın, durduralım. Yıllar geçmesin, yakalayalım. Gülmelerle, eğlenmelerle, hatta sevmelerle oyalanmayalım. Havadan sudan konuşmayalım. Ne kalacak hepsinden geriye? Ne kalır bizden geriye? Seherler uyumak için değil, kalkalım. Gündüzler yetmiyorsa geceleri yaşayalım. Yaşayalım; yaşamaksa en uzununa talip olalım daha çok salih amel için, daha salih ameller biriktirmek için... Ve ölümse de en yiğitçesine, en şehitçesine hem de tereddütsüz talip olalım hiç ölmemek için... Randevu defterimiz hep dolu olsun....