Ana içeriğe atla

ÖĞÜTLER XXVIII


Sevgili oğlum,
Rabbimden bana emanet gelişinin geride kalan üç yılının sonunda, zaten emaneti taşıyıp taşıyamadığımdan emin olamamamın tedirginliğinin yanında ve etki alanımın dışına çıkıyor oluşunun tedirginliğinin yanında; daha da tedirgin ediyor beni senin de sorumluluklarının artışını düşünmek...
3 yıldır beraber yürüdüğümüz yolda, artık elimi tutmadan da yürüyebilen hatta başka başka yolcuların da elini tutup yürütebilecek bir yolcusun.

Sevgili oğlum,
3 yıldır beraber yürüyoruz. Sen masum, sen tertemiz, sen safi, sen tahir…
Ama biz, hiç de hak etmediğimiz ikramlarla ağırlanıyoruz şu dünya konağında.
Gözlerimizi aydın eden müjdeler alıyoruz. Gözlerimizi aydın eden ama omuzlarımıza ağır yükler de yükleyen…

Yol boyunca bir koşup bir duruyoruz. Bir yavaşlayıp bir hızlanıyoruz. İnsanca yürüyoruz.
Üzüldüğümüze üzüldüklerimiz de oluyor. H/iç bilmeden sevindiklerimiz de…
Kimi yükleri taşıyamayıp, yorgunluğunun acısını sağdan soldan çıkardığımız anlar da oluyor; insanca.
Belki dilimizin tutulmadığı sözlerle, belki sabrı ıskalayarak, içinde bulunduğumuz imtihanı kaybetme eşiğine geldiğimiz anlar da oluyor; insanız.
Neyse ki yaratanı insana aşina…
Neyse ki tövbe temizler, Allah affeder de…
Belki en çok dosdoğru örnekliğe ve hüsn-ü şehadete ihtiyaç duyduğumuz şu dünyada, şahit olanlarda kalan izleri silmenin bir yolu yok ne yazık ki.

Sevgili oğlum,
iliklerime dek, hücre hücre hissediyorum bir kez daha;
hiç de hak etmediğimiz ikramlarla, saymaya dahi güç yetiremeyeceğimiz nimetlerle ağırlanıyoruz şu dünya konağında.
Omuzlarımızdaki yük günden güne artıyor.
İsyanla, nisyanla, daha nicesiyle güçsüz düşmek değil; teslimiyetle, imanla, sabırla, duayla, umutla güçlenmek gerek ...

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Öğütler XXIX

  Sevgili oğlum, Henüz küçücükken sen, her şeyini ben yapayım isterdim. Seni kimseye bırakmayayım, her halini ben göreyim, ben hep yanında olayım... Ben koruyayım, ben kollayayım... Ben yeteyim, ben yetişeyim, ben yetiştireyim… Sana dair hiçbir anı kaçırmayayım. Düşününce, ‘oyuncağını uyurken bile yanından ayırmak istemeyen çocuk gibi’ belki. Sonra büyüdüm. Seninle büyüdüm ben de… Ve şimdi kız kardeşin büyüyor. Sen yürümeyi öğrenirken ben bırakmayı, sen konuşmayı öğrenirken ben susmayı, sen kendini bulurken ben yavaşça seni serbest bırakmayı öğrendim. Ve şimdi; ‘ben olmasam da yanınızda güzel insanlar olsun’ yanınızda istiyorum. Ben yanınızda olmasam da güvende olun. Ben kimim ki? Bazen ben yanınızda olsam bile koruyamam ki... Sevgili oğlum, çiçek kızım, Ben toprak olsam, siz güzel çiçeklerim; zamanla havaya, ışığa, gökyüzüne yöneleceksiniz. Topraktan bağımsız büyüyeceksiniz, yalnızca kökünüz kalacak bende. Ben bir koza olsam, siz mucize bir tırtıl; benden çıkıp kanatlanıp u...

Bahçemde Çiçekler Açtı

  Bahçemde çiçekler açtı, yüreğime bahar geldi. İçim renklendi, gönlüm şenlendi. Gözlerim yeşerdi, kalbim tazelendi. Yumuşadım, anladım, öğrendim. Büyütmedim büyüdüm. Benim istediğim zaman benim istediğim şekilde açmadı. Rabbimin istediği zaman, Rabbimin istediği şekilde, onun istediği renkte, onun istediği şekilde… Bahçemde iki çiçek açtı. Yerini sevdi mi? Işığı iyi mi? Toprağı ne zaman değişecek? Hangi gübre verilecek? Hep tedirgindim… Hassasiyetle sakındım börtüden böcekten. Rüzgârdan korudum, ayazda kalmasın diye ya örttüm ya örtü oldum kimi zaman. Güneşte kalmasın diye ya gölge buldum ya da gölge oldum. Güneşin, ışığın, suyun bile fazlasından sakındım. Nice kez korktum soldurursam diye… Bakımıyla, çapasıyla, budamasıyla yorulduğum da çok oldu. Üstüm başım toprağa bulandı, kirlendi de çoğu zaman. Kimi zaman belimi de büktü, ağrıttı. Kimi zaman kimi dalı, kimi yaprağı ellerime kopuverdi de nasıl içim gitti, zor dayandım.  Bazen çok suladım, bazen susuz bıraktım. Oysaki kend...

Dava Kardeşliği

Yan yana, sırt sırta, omuz omuza, dua duaya... Yürek yüreğe... Sen, ben yok! ‘Biz’ varız ve ‘dava’mız... Ve yol gösteren sevdamız... Biriz, beraberiz! Kardeşiz! Kan bağıyla değilse de gönül bağıyla... Bazen sevinçle, bazen kederle... Bazen umutla, bazen hüsranla... ‘Daha iyisi’, ‘en iyisi’ telaşıyla... Söz verdik! Vicdan rahatlatmaya değil samimiyetle yaşamaya... Sözleştik! Ucundan tutarak değil; adanarak, adayarak... Mevzu derin, menzil uzak, vakit dar, azık az... Vakit dar! Zaman kaçmasın, durduralım. Yıllar geçmesin, yakalayalım. Gülmelerle, eğlenmelerle, hatta sevmelerle oyalanmayalım. Havadan sudan konuşmayalım. Ne kalacak hepsinden geriye? Ne kalır bizden geriye? Seherler uyumak için değil, kalkalım. Gündüzler yetmiyorsa geceleri yaşayalım. Yaşayalım; yaşamaksa en uzununa talip olalım daha çok salih amel için, daha salih ameller biriktirmek için... Ve ölümse de en yiğitçesine, en şehitçesine hem de tereddütsüz talip olalım hiç ölmemek için... Randevu defterimiz hep dolu olsun....