Ana içeriğe atla

ÖĞÜTLER XXVII


Sevgili oğlum!
Dünya bu…
Başladıklarımız bitiyor.
Olduğunu zannettiklerimiz hayal kırıklığı olarak geri dönüyor.
Buldum sandıklarımız yarı yolda bırakıyor, elde ettim sandıklarımız yok oluyor.
Hakikat sandıklarımızın maskesi er geç düşüyor.
Yeniler eskiyor.
Şevkle peşinden koştuklarımız geçmiş zamanın hikâyesinde kalıyor.
İştahla arzu ettiklerimiz an oluyor, anlamını kaybediyor.
Her şey geçip gidiyor.
“Öldüm!” sandıklarımız geçiyor.
Geçmez sandığımız saatler geçiyor.
Günler geçiyor. Aylar, yıllar, takvimler geçiyor.
Geçmiyor dediğimiz zaman öyle bir geçiyor ki, koşsak da yetişemez oluyoruz bazen.

Sevgili oğlum!
Dünya bu…
Arzularımız bitmiyor, isteklerimiz tükenmiyor.
Hiçbir zevk tatmin etmiyor.
Hiçbir varış, hiçbir kazanç kâfi gelmiyor.
Hedeflerin sonu gelmiyor.
Aradıkça dahasını arar oluyoruz.
Ama ne kadar arasak da bulamayabiliyoruz.

Sevgili oğlum!
Bilmem kaç sefer ben de “öldüm!” sandımsa da, ölmedim; hayat devam ediyor.
Geçmiyor sandığım nice zamanların üzerinden zamanlar geçti. Aylar, yıllar, takvimler geçti.
Kimi zaman ben de koştum koştum, yetişemedim.
Kimi zaman ben de o hedeften bu hedefe savruldum durdum.
Ben de, aradım aradım, bulamadım. Ama koşmaktan da aramaktan da vazgeçmedim.
Düştüm, kalktım, sevindim, üzüldüm, kırıldım, darıldım, daraldım, kayboldum.
Kâh evliya gibi kâh eşkıya gibi; sıyrıldım hepsinden…
Kâh balığın karnında gibi kâh kuyuda gibi; kurtuldum hepsinden…
Nihayetinde, ‘hepsinin de sonu var, muhakkak bir çıkışı var’ öğrendim.
Nihayetinde, dünya dün’de kalmadan evvel; bize düşen,
sabır ile, namaz ile, dua ile, tevekkül ile, tefviz ile Allah’a yönelmek:
“Allah’ım Bir’sin! ‘Sen’ Bilirsin! Gücü her şeye yeten Sen’sin!”
Sevgili oğlum!
Mucib olan kabul eder.
Fettah olan açar.
Hakk olan hakkı gösterir.
Kerim olan ikram eder.
Latif olan lütfeder.
Rezzak olan hesapsız rızık verir.
Sen O’na yönel; Sen pusulanı O’na arz et;
Reşid olan sana yolunu/yönünü gösterir.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Öğütler XXIX

  Sevgili oğlum, Henüz küçücükken sen, her şeyini ben yapayım isterdim. Seni kimseye bırakmayayım, her halini ben göreyim, ben hep yanında olayım... Ben koruyayım, ben kollayayım... Ben yeteyim, ben yetişeyim, ben yetiştireyim… Sana dair hiçbir anı kaçırmayayım. Düşününce, ‘oyuncağını uyurken bile yanından ayırmak istemeyen çocuk gibi’ belki. Sonra büyüdüm. Seninle büyüdüm ben de… Ve şimdi kız kardeşin büyüyor. Sen yürümeyi öğrenirken ben bırakmayı, sen konuşmayı öğrenirken ben susmayı, sen kendini bulurken ben yavaşça seni serbest bırakmayı öğrendim. Ve şimdi; ‘ben olmasam da yanınızda güzel insanlar olsun’ yanınızda istiyorum. Ben yanınızda olmasam da güvende olun. Ben kimim ki? Bazen ben yanınızda olsam bile koruyamam ki... Sevgili oğlum, çiçek kızım, Ben toprak olsam, siz güzel çiçeklerim; zamanla havaya, ışığa, gökyüzüne yöneleceksiniz. Topraktan bağımsız büyüyeceksiniz, yalnızca kökünüz kalacak bende. Ben bir koza olsam, siz mucize bir tırtıl; benden çıkıp kanatlanıp u...

Bahçemde Çiçekler Açtı

  Bahçemde çiçekler açtı, yüreğime bahar geldi. İçim renklendi, gönlüm şenlendi. Gözlerim yeşerdi, kalbim tazelendi. Yumuşadım, anladım, öğrendim. Büyütmedim büyüdüm. Benim istediğim zaman benim istediğim şekilde açmadı. Rabbimin istediği zaman, Rabbimin istediği şekilde, onun istediği renkte, onun istediği şekilde… Bahçemde iki çiçek açtı. Yerini sevdi mi? Işığı iyi mi? Toprağı ne zaman değişecek? Hangi gübre verilecek? Hep tedirgindim… Hassasiyetle sakındım börtüden böcekten. Rüzgârdan korudum, ayazda kalmasın diye ya örttüm ya örtü oldum kimi zaman. Güneşte kalmasın diye ya gölge buldum ya da gölge oldum. Güneşin, ışığın, suyun bile fazlasından sakındım. Nice kez korktum soldurursam diye… Bakımıyla, çapasıyla, budamasıyla yorulduğum da çok oldu. Üstüm başım toprağa bulandı, kirlendi de çoğu zaman. Kimi zaman belimi de büktü, ağrıttı. Kimi zaman kimi dalı, kimi yaprağı ellerime kopuverdi de nasıl içim gitti, zor dayandım.  Bazen çok suladım, bazen susuz bıraktım. Oysaki kend...

Dava Kardeşliği

Yan yana, sırt sırta, omuz omuza, dua duaya... Yürek yüreğe... Sen, ben yok! ‘Biz’ varız ve ‘dava’mız... Ve yol gösteren sevdamız... Biriz, beraberiz! Kardeşiz! Kan bağıyla değilse de gönül bağıyla... Bazen sevinçle, bazen kederle... Bazen umutla, bazen hüsranla... ‘Daha iyisi’, ‘en iyisi’ telaşıyla... Söz verdik! Vicdan rahatlatmaya değil samimiyetle yaşamaya... Sözleştik! Ucundan tutarak değil; adanarak, adayarak... Mevzu derin, menzil uzak, vakit dar, azık az... Vakit dar! Zaman kaçmasın, durduralım. Yıllar geçmesin, yakalayalım. Gülmelerle, eğlenmelerle, hatta sevmelerle oyalanmayalım. Havadan sudan konuşmayalım. Ne kalacak hepsinden geriye? Ne kalır bizden geriye? Seherler uyumak için değil, kalkalım. Gündüzler yetmiyorsa geceleri yaşayalım. Yaşayalım; yaşamaksa en uzununa talip olalım daha çok salih amel için, daha salih ameller biriktirmek için... Ve ölümse de en yiğitçesine, en şehitçesine hem de tereddütsüz talip olalım hiç ölmemek için... Randevu defterimiz hep dolu olsun....