Ana içeriğe atla

Öğütler XXIII


Sevgili oğlum,
Biz baktığımızdan daha fazlasını görmek zorundayız. Çünkü olayların içyüzünü de fark etmek zorundayız. Hikmet denir buna; feraset de denir. Biz ferasetli, hikmetli olmak zorundayız. Ve feraset, hikmet dilemek zorundayız. Çünkü, “Allah, dileyene hikmet verir ve kime hikmet verilmişse, ona büyük servet verilmiştir. Ama akıl sahipleri dışında kimse bunu düşünüp anlayamaz.” (Bakara/269)
Ve biz, bize öğretildiği gibi, bol bol dua etmek zorundayız, “Rabbim! Bana ilim ve hikmet ver; beni sâlihler kullarının arasına kat!” (Şuara/83)
Ve biliyor musun, biliyor olmak hiç mühim değil; biz bildiklerimizle amel ediyor olmak zorundayız. Çünkü, "Bildikleriyle amel edene bilmedikleri öğretilir."
Ve idrak de denir buna. İdrak etmek, idrak sahibi olmak zorundayız. Kalbimizin de beynimizin de aklımızın da irademizin de hakkını vermek zorundayız.

Sevgili oğlum
,
Bir yerlerde birileri biz dersler çıkaralım diye türlü türlü imtihanlardan geçebilir. Bir yerlerde birileri biz ders alalım diye hastalıklarla imtihan oluyor olabilir. Hatta bir yerlerde birileri bize ders olsun diye can verebilir. Birilerinin imtihanları bir o kadar da bizim imtihanımızdır demektir bu. Biz baktığımızdan daha fazlasını görmek zorundayız.

Sevgili oğlum,
‘Biz’ ‘biz’den büyüğüz. Yüreğimiz geniş. Coğrafyamız geniş. İmtihanlarımız geniş. Bizde ateş düştüğü yeri yakmaz. Nice acılara kulak kesilmeyen bizden değildir. Nice acılarla yüreği yanmayan bizden değildir. Başka başka acılarda kursağında o yumruyu hissetmeyen bizden değildir. Belki ‘başkaları’nın acılarında boğazı kurumayan, yüzü gözü ıslanmayan bizden değildir. Hissetmeyen bizden değildir.

Sevgili oğlum,
Düşün.
Dua et.
Fehmet.
İdrak et.
Hisset.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Öğütler XXIX

  Sevgili oğlum, Henüz küçücükken sen, her şeyini ben yapayım isterdim. Seni kimseye bırakmayayım, her halini ben göreyim, ben hep yanında olayım... Ben koruyayım, ben kollayayım... Ben yeteyim, ben yetişeyim, ben yetiştireyim… Sana dair hiçbir anı kaçırmayayım. Düşününce, ‘oyuncağını uyurken bile yanından ayırmak istemeyen çocuk gibi’ belki. Sonra büyüdüm. Seninle büyüdüm ben de… Ve şimdi kız kardeşin büyüyor. Sen yürümeyi öğrenirken ben bırakmayı, sen konuşmayı öğrenirken ben susmayı, sen kendini bulurken ben yavaşça seni serbest bırakmayı öğrendim. Ve şimdi; ‘ben olmasam da yanınızda güzel insanlar olsun’ yanınızda istiyorum. Ben yanınızda olmasam da güvende olun. Ben kimim ki? Bazen ben yanınızda olsam bile koruyamam ki... Sevgili oğlum, çiçek kızım, Ben toprak olsam, siz güzel çiçeklerim; zamanla havaya, ışığa, gökyüzüne yöneleceksiniz. Topraktan bağımsız büyüyeceksiniz, yalnızca kökünüz kalacak bende. Ben bir koza olsam, siz mucize bir tırtıl; benden çıkıp kanatlanıp u...

Bahçemde Çiçekler Açtı

  Bahçemde çiçekler açtı, yüreğime bahar geldi. İçim renklendi, gönlüm şenlendi. Gözlerim yeşerdi, kalbim tazelendi. Yumuşadım, anladım, öğrendim. Büyütmedim büyüdüm. Benim istediğim zaman benim istediğim şekilde açmadı. Rabbimin istediği zaman, Rabbimin istediği şekilde, onun istediği renkte, onun istediği şekilde… Bahçemde iki çiçek açtı. Yerini sevdi mi? Işığı iyi mi? Toprağı ne zaman değişecek? Hangi gübre verilecek? Hep tedirgindim… Hassasiyetle sakındım börtüden böcekten. Rüzgârdan korudum, ayazda kalmasın diye ya örttüm ya örtü oldum kimi zaman. Güneşte kalmasın diye ya gölge buldum ya da gölge oldum. Güneşin, ışığın, suyun bile fazlasından sakındım. Nice kez korktum soldurursam diye… Bakımıyla, çapasıyla, budamasıyla yorulduğum da çok oldu. Üstüm başım toprağa bulandı, kirlendi de çoğu zaman. Kimi zaman belimi de büktü, ağrıttı. Kimi zaman kimi dalı, kimi yaprağı ellerime kopuverdi de nasıl içim gitti, zor dayandım.  Bazen çok suladım, bazen susuz bıraktım. Oysaki kend...

Dava Kardeşliği

Yan yana, sırt sırta, omuz omuza, dua duaya... Yürek yüreğe... Sen, ben yok! ‘Biz’ varız ve ‘dava’mız... Ve yol gösteren sevdamız... Biriz, beraberiz! Kardeşiz! Kan bağıyla değilse de gönül bağıyla... Bazen sevinçle, bazen kederle... Bazen umutla, bazen hüsranla... ‘Daha iyisi’, ‘en iyisi’ telaşıyla... Söz verdik! Vicdan rahatlatmaya değil samimiyetle yaşamaya... Sözleştik! Ucundan tutarak değil; adanarak, adayarak... Mevzu derin, menzil uzak, vakit dar, azık az... Vakit dar! Zaman kaçmasın, durduralım. Yıllar geçmesin, yakalayalım. Gülmelerle, eğlenmelerle, hatta sevmelerle oyalanmayalım. Havadan sudan konuşmayalım. Ne kalacak hepsinden geriye? Ne kalır bizden geriye? Seherler uyumak için değil, kalkalım. Gündüzler yetmiyorsa geceleri yaşayalım. Yaşayalım; yaşamaksa en uzununa talip olalım daha çok salih amel için, daha salih ameller biriktirmek için... Ve ölümse de en yiğitçesine, en şehitçesine hem de tereddütsüz talip olalım hiç ölmemek için... Randevu defterimiz hep dolu olsun....