Çeyrek asrı aşkınca zamandır hiç görmediğim, hiç bilmediğim yeni bir gözlükle, farklı bir gözle bakıyorum dünyaya. Bütün kötülerden ve kötülüklerden uzak kalma ve uzak tutma çabalarımın ikinci yılının az ertesinde, hayretine hayret ederken yüreğimin tazelenişine de hayretler ediyorum. Her ana heyecanlanışında ve o heyecanının gerçekçiliğinde kendimi bulurken, kaybettiğim nice şeyi daha aramaya koyuluyorum. Her türlü duygunun samimiyetiyle ve diriliğiyle yeniden yeniden dirilirken, insanı insanlıktan çıkaranın ne olduğunu tefekkür ediyorum senle tekrar tekrar. Hayretsizlik, heyecansızlık, samimiyetsizlik, yapmacıklık… Benim sana öğrettiklerimi herkese herkes öğretebilir de; seninle öğrendiklerimi, senin bana öğrettiklerini kimseden öğrenememişim çeyrek asırdan fazlaca zamandır. Kim kimden daha çok öğreniyor kimse bilmiyor. Kim kimi büyütüyor kimse bilmiyor. Olanı biteni temaşa etmek sık sık, her şeyi umursamak, insanca şeyleri dertlenmek, kâinata hayret etmek, ufacık şeyler...
Bâki kalacak birkaç hoş sadâ... Ölüp gittiğimde ardımda bir mezar taşından fazlasını bırakmak istiyorum zîrâ...