Ana içeriğe atla

Öğütler XX

Ben seninle güçlendim oğlum; eskiden güç yetiremediklerimin belki daha fazlasına bugün güç yetirebilecek kadar…
Seninle hızlandım oğlum; eskiden yetişemediklerime bugün yetişebilecek kadar… Hızlandım; az zamana çok iş sığdırabilmeyi, işlerimi koşa koşa halledebilmeyi öğrendim.
Ve seninle yavaşladım oğlum, durup düşünecek kadar… Tefekkür edecek, bir karıncayla oyalanacak, bir arıyla sohbet edebilecek kadar…
Yavaşladım; seni beklemeyi, acele etmemeyi; temaşa etmeyi, kâinata hayret etmeyi, her minik güzellikte heyecanlanmayı öğrendim.
Heyecanınla heyecanlandım.
Büyümene hayret ettim, öğrenmene hayret ettim.
Hatta hayretine hayret ettim kimi zaman…
Seninle öğrendim oğlum, nice bilmediğimi, bilirim sandıklarımı…
Ben de seninle büyüdüm oğlum. Kimi zaman seni güldürmeye güç yetirememem, seni iyileştirememem, acılarını dindirememem, istediğini elde etmene yardım edememem büyütüyor beni. Kul olduğumu, acizliğimi hatırlatıyor.
Acziyetimi hatırlıyorum; Rabbime yöneliyorum. Senin de Rabbin, benim de Rabbime… Seni yaratan; bana emanet edene…
Kalbime üşüşen korkularla, endişelerle ama hemen de peşine geliveren umutla, tevekkülle büyüyorum oğlum. Seninle büyüyorum.
Seninleyken hep koşarak, hiç durmayarak, koruyarak, kollayarak yorulmuyorum ama sen uyuyunca dinleniyorum, düşünsene…
Sen ağlarken dünyayı durdurma isteği, ne yapacağını bilememe hali, düşünsene…
Sen düşünce, sen zarar görünce benim canımın yanması…
Sen yerken ben doyabiliyorum gibi bir his kimi zaman...

Ve ben…
Dünyayı çiçeklendirmek isterim, senin için…
Temizlemek, tertemiz yapmak her bir köşesini; senin için… Taş çıkmasın yoluna, çamur bulanmasın üstüne başına diye...
Güneş açsın dört bir yanda, bahar gelsin tüm dünyaya isterim.
Senin yoluna çıkabilecek her çocuğa dokunmak, hepsine sarılmak, hepsinin başını okşamak, hepsine kol kanat germek isterim.
İçimize dönmek, Rabbimize yönelmek; fıtrata çağırmak herkesi, ahdimizi hatırlatmak herkese…
Acıları dindirmek, yaraları sarmak, uyuyanları uyandırmak gücüm yettiğince…
Bütün kötüleri ve bütün kötülükleri bertaraf etmek isterim.
Güven ve umut tohumları ekmek isterim her yana. Yakub(as)’un gözyaşlarıyla sulamak, Musa(as)’nın annesinin duasıyla büyütmek…
“Emin bir belde”de “emin insanlar”la birlikte yaşamak isterim seninle…
Güç yetiremesek de kendimizden başlayalım olur mu? Hepsine güç yetirebilecek olanın bizimle olduğuna imanla…

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Öğütler XXIX

  Sevgili oğlum, Henüz küçücükken sen, her şeyini ben yapayım isterdim. Seni kimseye bırakmayayım, her halini ben göreyim, ben hep yanında olayım... Ben koruyayım, ben kollayayım... Ben yeteyim, ben yetişeyim, ben yetiştireyim… Sana dair hiçbir anı kaçırmayayım. Düşününce, ‘oyuncağını uyurken bile yanından ayırmak istemeyen çocuk gibi’ belki. Sonra büyüdüm. Seninle büyüdüm ben de… Ve şimdi kız kardeşin büyüyor. Sen yürümeyi öğrenirken ben bırakmayı, sen konuşmayı öğrenirken ben susmayı, sen kendini bulurken ben yavaşça seni serbest bırakmayı öğrendim. Ve şimdi; ‘ben olmasam da yanınızda güzel insanlar olsun’ yanınızda istiyorum. Ben yanınızda olmasam da güvende olun. Ben kimim ki? Bazen ben yanınızda olsam bile koruyamam ki... Sevgili oğlum, çiçek kızım, Ben toprak olsam, siz güzel çiçeklerim; zamanla havaya, ışığa, gökyüzüne yöneleceksiniz. Topraktan bağımsız büyüyeceksiniz, yalnızca kökünüz kalacak bende. Ben bir koza olsam, siz mucize bir tırtıl; benden çıkıp kanatlanıp u...

Bahçemde Çiçekler Açtı

  Bahçemde çiçekler açtı, yüreğime bahar geldi. İçim renklendi, gönlüm şenlendi. Gözlerim yeşerdi, kalbim tazelendi. Yumuşadım, anladım, öğrendim. Büyütmedim büyüdüm. Benim istediğim zaman benim istediğim şekilde açmadı. Rabbimin istediği zaman, Rabbimin istediği şekilde, onun istediği renkte, onun istediği şekilde… Bahçemde iki çiçek açtı. Yerini sevdi mi? Işığı iyi mi? Toprağı ne zaman değişecek? Hangi gübre verilecek? Hep tedirgindim… Hassasiyetle sakındım börtüden böcekten. Rüzgârdan korudum, ayazda kalmasın diye ya örttüm ya örtü oldum kimi zaman. Güneşte kalmasın diye ya gölge buldum ya da gölge oldum. Güneşin, ışığın, suyun bile fazlasından sakındım. Nice kez korktum soldurursam diye… Bakımıyla, çapasıyla, budamasıyla yorulduğum da çok oldu. Üstüm başım toprağa bulandı, kirlendi de çoğu zaman. Kimi zaman belimi de büktü, ağrıttı. Kimi zaman kimi dalı, kimi yaprağı ellerime kopuverdi de nasıl içim gitti, zor dayandım.  Bazen çok suladım, bazen susuz bıraktım. Oysaki kend...

Dava Kardeşliği

Yan yana, sırt sırta, omuz omuza, dua duaya... Yürek yüreğe... Sen, ben yok! ‘Biz’ varız ve ‘dava’mız... Ve yol gösteren sevdamız... Biriz, beraberiz! Kardeşiz! Kan bağıyla değilse de gönül bağıyla... Bazen sevinçle, bazen kederle... Bazen umutla, bazen hüsranla... ‘Daha iyisi’, ‘en iyisi’ telaşıyla... Söz verdik! Vicdan rahatlatmaya değil samimiyetle yaşamaya... Sözleştik! Ucundan tutarak değil; adanarak, adayarak... Mevzu derin, menzil uzak, vakit dar, azık az... Vakit dar! Zaman kaçmasın, durduralım. Yıllar geçmesin, yakalayalım. Gülmelerle, eğlenmelerle, hatta sevmelerle oyalanmayalım. Havadan sudan konuşmayalım. Ne kalacak hepsinden geriye? Ne kalır bizden geriye? Seherler uyumak için değil, kalkalım. Gündüzler yetmiyorsa geceleri yaşayalım. Yaşayalım; yaşamaksa en uzununa talip olalım daha çok salih amel için, daha salih ameller biriktirmek için... Ve ölümse de en yiğitçesine, en şehitçesine hem de tereddütsüz talip olalım hiç ölmemek için... Randevu defterimiz hep dolu olsun....