Ana içeriğe atla

Öğütler XVI

Akrebi, yelkovanı, saatleri tutamıyoruz oğlum. Günleri, ayları, takvimleri tutamıyoruz. Güller soluyor, yapraklar düşüyor, dallar kuruyor. Uçsuz bucaksız sandığımız dünya aslında bir avuç. Geçmiyor zannettiğimiz zaman; su... Âlem bir yöne akıp gidiyor her şeye rağmen. Bizi beklemiyor ne akrep ne de yelkovan. Ve günlük koşturmacalarımızdan, telaşlarımızdan fırsat bulamadığımız daha doğrusu fırsat oluşturmadığımız her şey birikiyor, yüzleşmek için bir bir önümüze çıkmak üzere... Fecirler geçiyor, seherler geçiyor, geceler geçip gidiyor. Farkına varsak da varmasak da çıkış kapısına yaklaşıyoruz. Hem de yolun sonu yürüyene de yürümeyene aynı oğlum. Lakin yolun sonunda yürümeyenler kaybediyor, yürüyenler kazanıyor. Sen yürümekten vazgeçmeyesin yol boyu. Yoldan vazgeçmeyesin. Yol bu oğlum; çok yürüyeceksin, çok yorulacaksın. Çok üzgünüm; annenden duymadığın sözcükler duyacaksın ilerde. Çok, çok üzgünüm; babanın anlatmadığı kötülükler öğreneceksin. Daha önce hiç görmediğin şeyler de göreceksin. Geçmiyor, geçmeyecek sandığın saatlere sıkışacaksın bazen. Dünya üzerine üzerine gelecek belki… Dünyalık kavgalar arasında kalbine üşüşen korkular, endişeler, üzerine sinen dünya kokusu… Sen bu düzeni kanıksamayan bir garip olasın. Bu düzene alışamayan bir garip yolcu olasın. Dünya arkandan yırtsa da gömleğini, iffet yakışır sana. Sakla sen göz bebeklerini, tesettür yakışır göz kapaklarına. Ellerin de gözlerin de düşlerin de kirlenmesin oğlum. Yüreğin kirlenmesin. Başta da sonda da tertemiz kalıp kazananlardan olasın. Başta da sonda da tahir kalasın.
Musa'nın annesinin yüreği gibi bir boşluk içinde yüreğim…
Rabbim seni bir Musa kılsın. Rabbim eline asa versin, yanına bir Harun göndersin.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Öğütler XXIX

  Sevgili oğlum, Henüz küçücükken sen, her şeyini ben yapayım isterdim. Seni kimseye bırakmayayım, her halini ben göreyim, ben hep yanında olayım... Ben koruyayım, ben kollayayım... Ben yeteyim, ben yetişeyim, ben yetiştireyim… Sana dair hiçbir anı kaçırmayayım. Düşününce, ‘oyuncağını uyurken bile yanından ayırmak istemeyen çocuk gibi’ belki. Sonra büyüdüm. Seninle büyüdüm ben de… Ve şimdi kız kardeşin büyüyor. Sen yürümeyi öğrenirken ben bırakmayı, sen konuşmayı öğrenirken ben susmayı, sen kendini bulurken ben yavaşça seni serbest bırakmayı öğrendim. Ve şimdi; ‘ben olmasam da yanınızda güzel insanlar olsun’ yanınızda istiyorum. Ben yanınızda olmasam da güvende olun. Ben kimim ki? Bazen ben yanınızda olsam bile koruyamam ki... Sevgili oğlum, çiçek kızım, Ben toprak olsam, siz güzel çiçeklerim; zamanla havaya, ışığa, gökyüzüne yöneleceksiniz. Topraktan bağımsız büyüyeceksiniz, yalnızca kökünüz kalacak bende. Ben bir koza olsam, siz mucize bir tırtıl; benden çıkıp kanatlanıp u...

Bahçemde Çiçekler Açtı

  Bahçemde çiçekler açtı, yüreğime bahar geldi. İçim renklendi, gönlüm şenlendi. Gözlerim yeşerdi, kalbim tazelendi. Yumuşadım, anladım, öğrendim. Büyütmedim büyüdüm. Benim istediğim zaman benim istediğim şekilde açmadı. Rabbimin istediği zaman, Rabbimin istediği şekilde, onun istediği renkte, onun istediği şekilde… Bahçemde iki çiçek açtı. Yerini sevdi mi? Işığı iyi mi? Toprağı ne zaman değişecek? Hangi gübre verilecek? Hep tedirgindim… Hassasiyetle sakındım börtüden böcekten. Rüzgârdan korudum, ayazda kalmasın diye ya örttüm ya örtü oldum kimi zaman. Güneşte kalmasın diye ya gölge buldum ya da gölge oldum. Güneşin, ışığın, suyun bile fazlasından sakındım. Nice kez korktum soldurursam diye… Bakımıyla, çapasıyla, budamasıyla yorulduğum da çok oldu. Üstüm başım toprağa bulandı, kirlendi de çoğu zaman. Kimi zaman belimi de büktü, ağrıttı. Kimi zaman kimi dalı, kimi yaprağı ellerime kopuverdi de nasıl içim gitti, zor dayandım.  Bazen çok suladım, bazen susuz bıraktım. Oysaki kend...

Dava Kardeşliği

Yan yana, sırt sırta, omuz omuza, dua duaya... Yürek yüreğe... Sen, ben yok! ‘Biz’ varız ve ‘dava’mız... Ve yol gösteren sevdamız... Biriz, beraberiz! Kardeşiz! Kan bağıyla değilse de gönül bağıyla... Bazen sevinçle, bazen kederle... Bazen umutla, bazen hüsranla... ‘Daha iyisi’, ‘en iyisi’ telaşıyla... Söz verdik! Vicdan rahatlatmaya değil samimiyetle yaşamaya... Sözleştik! Ucundan tutarak değil; adanarak, adayarak... Mevzu derin, menzil uzak, vakit dar, azık az... Vakit dar! Zaman kaçmasın, durduralım. Yıllar geçmesin, yakalayalım. Gülmelerle, eğlenmelerle, hatta sevmelerle oyalanmayalım. Havadan sudan konuşmayalım. Ne kalacak hepsinden geriye? Ne kalır bizden geriye? Seherler uyumak için değil, kalkalım. Gündüzler yetmiyorsa geceleri yaşayalım. Yaşayalım; yaşamaksa en uzununa talip olalım daha çok salih amel için, daha salih ameller biriktirmek için... Ve ölümse de en yiğitçesine, en şehitçesine hem de tereddütsüz talip olalım hiç ölmemek için... Randevu defterimiz hep dolu olsun....