Akrebi, yelkovanı, saatleri tutamıyoruz oğlum. Günleri, ayları, takvimleri tutamıyoruz. Güller soluyor, yapraklar düşüyor, dallar kuruyor. Uçsuz bucaksız sandığımız dünya aslında bir avuç. Geçmiyor zannettiğimiz zaman; su... Âlem bir yöne akıp gidiyor her şeye rağmen. Bizi beklemiyor ne akrep ne de yelkovan. Ve günlük koşturmacalarımızdan, telaşlarımızdan fırsat bulamadığımız daha doğrusu fırsat oluşturmadığımız her şey birikiyor, yüzleşmek için bir bir önümüze çıkmak üzere... Fecirler geçiyor, seherler geçiyor, geceler geçip gidiyor. Farkına varsak da varmasak da çıkış kapısına yaklaşıyoruz. Hem de yolun sonu yürüyene de yürümeyene aynı oğlum. Lakin yolun sonunda yürümeyenler kaybediyor, yürüyenler kazanıyor. Sen yürümekten vazgeçmeyesin yol boyu. Yoldan vazgeçmeyesin. Yol bu oğlum; çok yürüyeceksin, çok yorulacaksın. Çok üzgünüm; annenden duymadığın sözcükler duyacaksın ilerde. Çok, çok üzgünüm; babanın anlatmadığı kötülükler öğreneceksin. Daha önce hiç görmediğin şeyler de göreceksin. Geçmiyor, geçmeyecek sandığın saatlere sıkışacaksın bazen. Dünya üzerine üzerine gelecek belki… Dünyalık kavgalar arasında kalbine üşüşen korkular, endişeler, üzerine sinen dünya kokusu… Sen bu düzeni kanıksamayan bir garip olasın. Bu düzene alışamayan bir garip yolcu olasın. Dünya arkandan yırtsa da gömleğini, iffet yakışır sana. Sakla sen göz bebeklerini, tesettür yakışır göz kapaklarına. Ellerin de gözlerin de düşlerin de kirlenmesin oğlum. Yüreğin kirlenmesin. Başta da sonda da tertemiz kalıp kazananlardan olasın. Başta da sonda da tahir kalasın.
Musa'nın annesinin yüreği gibi bir boşluk içinde yüreğim…
Rabbim seni bir Musa kılsın. Rabbim eline asa versin, yanına bir Harun göndersin.
Musa'nın annesinin yüreği gibi bir boşluk içinde yüreğim…
Rabbim seni bir Musa kılsın. Rabbim eline asa versin, yanına bir Harun göndersin.

Yorumlar
Yorum Gönder