Doğdun, günlerimi heyecanlandıran, düşlerime nice umut
dolduran, gözümü de gönlümü de aydın kılan bir doğumla doğdun oğlum. Lakin hüznüme
hüzün derdime de dert katan, omuzlarımı çökertip saçlarımı ağartan bir doğumla
doğdun.
Fısk dolu, fesat dolu, fıtratından fersah fersah uzaklaşmış
insanlarla dolu bir çağa doğdun oğlum, ne yazık ki... Sen ne kadar 'tahir'sen,
o kadar kirli bu dünya da. Sen ne kadar masumsan o kadar günahkâr… Bütün
kötülükleri bu çağa sığdırmışlar gibi...
Ta yüreğimi tutuşturan bir ateşin içine doğdun oğlum. Ellerime
bırakılan kıymetli bir emanetle alevlerin ortasında kalakalmış gibi bakıyorum
olan bitene. Maruz kaldığı dumandan yaşarmış gözlerle bakıyorum sana.
'Üf'lemekle sönmüyor, gözlerimin yaşları yetmiyor, ateşi söndürecek gücüm yok benim. 'Gücün sahibi'ne açılan ellerimde
dualarım var sadece. Üflememe kuvvet diliyorum. Ateşi söndürmeye taşıdığım damlalara bereket diliyorum.
Kendimi emin kılmak ve ehlimi de korumak, seni korumak diliyorum. Nihayetinde, yakıtı taş ve
insan olan o ateşten emniyet diliyorum.
Gücüm yetmeyecek, yetişemeyeceğim, ateşi söndüremeyeceğim. Alevler
dört bir yanını saracak oğlum. Tertemiz zihnini tahrif edecek bu çağ. Masumiyetine
savaş açacak bu dünya. Üstüne üstüne gelecek nice alevler, nice dalgalar, nice tufanlar...
Gönülden itaat eden bir kul ol ki ateş sahibi nemrutlardan korunasın
oğlum. Allah ile bağını güçlü tut ki kurtulasın, İslam’a tutun ki ayakta kalasın.
Bebeklik masumluğunla, çocukluk saflığınla kal isterim daim. 'Tahir' kal
isterim her daim…
Yorumlar
Yorum Gönder