Ana içeriğe atla

Öğütler III - "Abdullah'a..."

  


Adının ne olduğunun bir önemi yok oğlum, Abdullah'sın sen. Allah'a kulluk minvalinde Abdullah'ca bir ömür yaşa. Bir ömrü Abdullah vasfıyla yaşa. Her işi Abdullah olarak yap, her işe Abdullah olarak başla.

Adının ne olduğunun bir önemi yok oğlum, Muhammedîsin sen, Muhammed'sin. Muhammedî olarak yaşa oğlum, Muhammedî olarak terk et bu dünyayı... O'nun örnekliğiyle yerde de gökte de övülmüş bir ad kalsın senden geriye...

Adının ne olduğunun bir önemi yok oğlum, İbrahimî'sin sen... Tek başına ümmet, ateşin bile serinlik olduğu, yakmadığı İbrahim'sin sen. Allah'ın halili ol. Dünyada insanı perişan eden nice ateşlerden beri ol ve ahirette o büyük ateşten emin ol. 

Adının ne olduğunun bir önemi yok oğlum, adaletinle Ömer'sin sen. Ömer'ce adilsin, Ömer'ce asilsin. Fırat kıyısındaki kuzuya, karşı dağlardaki aç kuşlara Ömer'sin. Kudüs'e Ömer'sin.

Adının ne olduğunun bir önemi yok oğlum, edebinle, iffetinle Osman'sın sen. Meleklerin bile hâyâ ettiği Osman... Bu dünyada cennet karşılığında en kârlı alışverişleri yapabilen, nur sahibi, nurlu Osman...

Adının ne olduğunun bir önemi yok oğlum, zühd ve takvanla Ebu Zerr'sin sen. Zulmün karşısına tek başına da olsa çıkansın. Bedeli ne olursa olsun doğruyu söylemekten geri durmayansın. Malla, mülkle, şanla, şöhretle gözü boyanmayansın, dünyalara köle olmayansın.

Adının ne olduğunun bir önemi yok oğlum, babasına müjde, anasına mucize Yahya'sın sen. Kitaba sımsıkı sarılan, Allah'tan sakınan, doğduğu gün, öleceği gün ve diriltileceği gün selâmlanan Yahya... 

Adının ne olduğunun bir önemi yok oğlum, Tahir'sin sen. Temiz, tertemiz... Her türlü ayıptan ve günahtan arınmış... 

Adının ne olduğunun bir önemi yok oğlum, dostluğun, sadakatin, cömertliğinle Ebu Bekir; ilmin, cesaretinle Ali; heybetinle Hamza; yiğitliğin, yürekliliğinle Şamil... Lakin her şeyin başında ve her şeyin sonunda Abdullah'sın sen oğlum; Abdullah...

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Öğütler XXIX

  Sevgili oğlum, Henüz küçücükken sen, her şeyini ben yapayım isterdim. Seni kimseye bırakmayayım, her halini ben göreyim, ben hep yanında olayım... Ben koruyayım, ben kollayayım... Ben yeteyim, ben yetişeyim, ben yetiştireyim… Sana dair hiçbir anı kaçırmayayım. Düşününce, ‘oyuncağını uyurken bile yanından ayırmak istemeyen çocuk gibi’ belki. Sonra büyüdüm. Seninle büyüdüm ben de… Ve şimdi kız kardeşin büyüyor. Sen yürümeyi öğrenirken ben bırakmayı, sen konuşmayı öğrenirken ben susmayı, sen kendini bulurken ben yavaşça seni serbest bırakmayı öğrendim. Ve şimdi; ‘ben olmasam da yanınızda güzel insanlar olsun’ yanınızda istiyorum. Ben yanınızda olmasam da güvende olun. Ben kimim ki? Bazen ben yanınızda olsam bile koruyamam ki... Sevgili oğlum, çiçek kızım, Ben toprak olsam, siz güzel çiçeklerim; zamanla havaya, ışığa, gökyüzüne yöneleceksiniz. Topraktan bağımsız büyüyeceksiniz, yalnızca kökünüz kalacak bende. Ben bir koza olsam, siz mucize bir tırtıl; benden çıkıp kanatlanıp u...

Bahçemde Çiçekler Açtı

  Bahçemde çiçekler açtı, yüreğime bahar geldi. İçim renklendi, gönlüm şenlendi. Gözlerim yeşerdi, kalbim tazelendi. Yumuşadım, anladım, öğrendim. Büyütmedim büyüdüm. Benim istediğim zaman benim istediğim şekilde açmadı. Rabbimin istediği zaman, Rabbimin istediği şekilde, onun istediği renkte, onun istediği şekilde… Bahçemde iki çiçek açtı. Yerini sevdi mi? Işığı iyi mi? Toprağı ne zaman değişecek? Hangi gübre verilecek? Hep tedirgindim… Hassasiyetle sakındım börtüden böcekten. Rüzgârdan korudum, ayazda kalmasın diye ya örttüm ya örtü oldum kimi zaman. Güneşte kalmasın diye ya gölge buldum ya da gölge oldum. Güneşin, ışığın, suyun bile fazlasından sakındım. Nice kez korktum soldurursam diye… Bakımıyla, çapasıyla, budamasıyla yorulduğum da çok oldu. Üstüm başım toprağa bulandı, kirlendi de çoğu zaman. Kimi zaman belimi de büktü, ağrıttı. Kimi zaman kimi dalı, kimi yaprağı ellerime kopuverdi de nasıl içim gitti, zor dayandım.  Bazen çok suladım, bazen susuz bıraktım. Oysaki kend...

Dava Kardeşliği

Yan yana, sırt sırta, omuz omuza, dua duaya... Yürek yüreğe... Sen, ben yok! ‘Biz’ varız ve ‘dava’mız... Ve yol gösteren sevdamız... Biriz, beraberiz! Kardeşiz! Kan bağıyla değilse de gönül bağıyla... Bazen sevinçle, bazen kederle... Bazen umutla, bazen hüsranla... ‘Daha iyisi’, ‘en iyisi’ telaşıyla... Söz verdik! Vicdan rahatlatmaya değil samimiyetle yaşamaya... Sözleştik! Ucundan tutarak değil; adanarak, adayarak... Mevzu derin, menzil uzak, vakit dar, azık az... Vakit dar! Zaman kaçmasın, durduralım. Yıllar geçmesin, yakalayalım. Gülmelerle, eğlenmelerle, hatta sevmelerle oyalanmayalım. Havadan sudan konuşmayalım. Ne kalacak hepsinden geriye? Ne kalır bizden geriye? Seherler uyumak için değil, kalkalım. Gündüzler yetmiyorsa geceleri yaşayalım. Yaşayalım; yaşamaksa en uzununa talip olalım daha çok salih amel için, daha salih ameller biriktirmek için... Ve ölümse de en yiğitçesine, en şehitçesine hem de tereddütsüz talip olalım hiç ölmemek için... Randevu defterimiz hep dolu olsun....