Ana içeriğe atla

Öğütler I



Dünya insanların bildikleriyle amel etmedikleri bir yer oğlum... İnandıkları gibi yaşamadıkları, söylediklerini yapmadıkları bir yer… Dürüstlüğün ve emniyetin kalmadığı bir yer dünya… Buralarda dil, ne yazık ki, her zaman kalbin tercümanı olmaz oğlum. Bize düşen kalbimizi de dilimizi de korumak buralardan ve kalplerin de dillerin de tertemiz olduğu yere sağ salim varmak... 
Yolumuza nice taşlar çıksa da, ayağımıza dikenler batsa da, kimileri kalbimizi ziyan da etse, belki yolu da şaşırsak bazen, kalbinin tertemizliğini rota edin. Bir vav misali o secde halini unutmadan, acziyet günlerini hatırından çıkarmadan, çocukluk saflığını kaybetmeden yürü, var sen menzile! Bize düşen elimizden de dilimizden de bütün insanların emin ve emniyette olmasıdır unutma.

Korkarım, dünyadan ben de beri değilim oğlum… Biliyorum kitaplarda yazan gibi olmayacak her şey, her zaman doğru olanı yapamayacağım, belki sana dair nice pişmanlıklar da yaşayacağım, ama dünyalık güzellikler uğruna menzili şaşırmayacağım. Göz yummayacağım kitabımızda olmayan hiçbir şeye. Elimi geri çekmeyeceğim; dilimi, hiç olmazsa kalbimi susturmayacağım. Biliyorum her ihtiyacına yetişemeyeceğim ben ama isterim ki kimi zaman sen bana İbrahim ol, kimi zaman ben sana… Kimi zaman sen İsmail ol, ben Hacer. Biz hep Nuh’un kurtuluş gemisine binenlerden olalım. Biz hep Muhammedi olalım, dünyaya rağmen, dünyanın üstümüze üstümüze gelen isine pasına rağmen, üstümüze üstümüze sıçrayan kirine rağmen... Her şeye rağmen…

Dünya insanların ölümlerden bile ders almadıkları bir yer oğlum... Kimsecikler farkında değil gidenlerin ibret, gelenlerin ise emanet olduğunun. Kimsecikler farkında değil, dünyaya çocuk getiren herkes yalnızca bir aracı, emanetçi… Ve dünyaya gelen herkes gaybdan bir haber gibi, ötelerden bir haber gibi gelir oğlum. Bir mucizeyi haykıra haykıra gelir, “Allahuekber!”, “Allahuekber!” diye diye Hakk’ın azametini haykırırcasına gelir…

Gelişin hikmet, gelişin ibret… Gelişin bir haykırış, duyayım isterim. Gelişinle uyanış, diriliş olasın; uyanayım, dirileyim isterim. Elimde emanetlerle kaldığım yerden devam etmeye çalışırken hayata, elif gibi doğrulayım, eliften başlayıp her şeyi en başından birlikte, tekrar yazalım hayat defterimize isterim.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Öğütler XXIX

  Sevgili oğlum, Henüz küçücükken sen, her şeyini ben yapayım isterdim. Seni kimseye bırakmayayım, her halini ben göreyim, ben hep yanında olayım... Ben koruyayım, ben kollayayım... Ben yeteyim, ben yetişeyim, ben yetiştireyim… Sana dair hiçbir anı kaçırmayayım. Düşününce, ‘oyuncağını uyurken bile yanından ayırmak istemeyen çocuk gibi’ belki. Sonra büyüdüm. Seninle büyüdüm ben de… Ve şimdi kız kardeşin büyüyor. Sen yürümeyi öğrenirken ben bırakmayı, sen konuşmayı öğrenirken ben susmayı, sen kendini bulurken ben yavaşça seni serbest bırakmayı öğrendim. Ve şimdi; ‘ben olmasam da yanınızda güzel insanlar olsun’ yanınızda istiyorum. Ben yanınızda olmasam da güvende olun. Ben kimim ki? Bazen ben yanınızda olsam bile koruyamam ki... Sevgili oğlum, çiçek kızım, Ben toprak olsam, siz güzel çiçeklerim; zamanla havaya, ışığa, gökyüzüne yöneleceksiniz. Topraktan bağımsız büyüyeceksiniz, yalnızca kökünüz kalacak bende. Ben bir koza olsam, siz mucize bir tırtıl; benden çıkıp kanatlanıp u...

Bahçemde Çiçekler Açtı

  Bahçemde çiçekler açtı, yüreğime bahar geldi. İçim renklendi, gönlüm şenlendi. Gözlerim yeşerdi, kalbim tazelendi. Yumuşadım, anladım, öğrendim. Büyütmedim büyüdüm. Benim istediğim zaman benim istediğim şekilde açmadı. Rabbimin istediği zaman, Rabbimin istediği şekilde, onun istediği renkte, onun istediği şekilde… Bahçemde iki çiçek açtı. Yerini sevdi mi? Işığı iyi mi? Toprağı ne zaman değişecek? Hangi gübre verilecek? Hep tedirgindim… Hassasiyetle sakındım börtüden böcekten. Rüzgârdan korudum, ayazda kalmasın diye ya örttüm ya örtü oldum kimi zaman. Güneşte kalmasın diye ya gölge buldum ya da gölge oldum. Güneşin, ışığın, suyun bile fazlasından sakındım. Nice kez korktum soldurursam diye… Bakımıyla, çapasıyla, budamasıyla yorulduğum da çok oldu. Üstüm başım toprağa bulandı, kirlendi de çoğu zaman. Kimi zaman belimi de büktü, ağrıttı. Kimi zaman kimi dalı, kimi yaprağı ellerime kopuverdi de nasıl içim gitti, zor dayandım.  Bazen çok suladım, bazen susuz bıraktım. Oysaki kend...

Dava Kardeşliği

Yan yana, sırt sırta, omuz omuza, dua duaya... Yürek yüreğe... Sen, ben yok! ‘Biz’ varız ve ‘dava’mız... Ve yol gösteren sevdamız... Biriz, beraberiz! Kardeşiz! Kan bağıyla değilse de gönül bağıyla... Bazen sevinçle, bazen kederle... Bazen umutla, bazen hüsranla... ‘Daha iyisi’, ‘en iyisi’ telaşıyla... Söz verdik! Vicdan rahatlatmaya değil samimiyetle yaşamaya... Sözleştik! Ucundan tutarak değil; adanarak, adayarak... Mevzu derin, menzil uzak, vakit dar, azık az... Vakit dar! Zaman kaçmasın, durduralım. Yıllar geçmesin, yakalayalım. Gülmelerle, eğlenmelerle, hatta sevmelerle oyalanmayalım. Havadan sudan konuşmayalım. Ne kalacak hepsinden geriye? Ne kalır bizden geriye? Seherler uyumak için değil, kalkalım. Gündüzler yetmiyorsa geceleri yaşayalım. Yaşayalım; yaşamaksa en uzununa talip olalım daha çok salih amel için, daha salih ameller biriktirmek için... Ve ölümse de en yiğitçesine, en şehitçesine hem de tereddütsüz talip olalım hiç ölmemek için... Randevu defterimiz hep dolu olsun....