İlk önce dünyanın en zarif yüzüyle tanışacaksın oğlum. Çok uzaklardan gelmiş bir özel misafir gibi karşılanacak, öylesine bir özenle ağırlanacaksın. Üzerine titreyecek herkes bin bir 'hürmet'le. Tenine dokunmaya, öpmeye bile kıyamayanlar pamuklara saracak seni. Kimyasal değmiş her şeyden bile, soğuktan sıcaktan bile sakınacaklar tenini. Uykuların bölünmesin diye, sen huzursuz olma diye yapılacak bütün planlar. Bin bir özenle seçilecek yediğin içtiğin her şey de... Kimi masallardan, kimi hikâyelerden bile sakınacaklar o tertemiz zihnini. Duymayacaksın dünyaya ait nice kelimeyi, bilmeyeceksin nice kavramın mealini... Sen zarar görme diye pervane olacak herkes etrafında, ellerinden tutup minicik adımlarına uyacaklar sen düşme diye. Fakat dünya böyle bir yer değil oğlum… Yaşadıkça öğreneceksin en sahicisini. Düşeceksin kalkacaksın, düşeceksin kalkacaksın, düşeceksin kalkacaksın… Yol boyunca ayakta kalanlardan olmaya çabalamanı, seni ayakta tutacak şeylere tutunmanı, dünya...
Bâki kalacak birkaç hoş sadâ... Ölüp gittiğimde ardımda bir mezar taşından fazlasını bırakmak istiyorum zîrâ...