Ana içeriğe atla

Boşluk bırakma!

çölde giden adam ile ilgili görsel sonucu

İnsanın boş bıraktığı yeri şeytan ıskalamıyor. Boş ve batıl hayatlar insanın Allah’ı, Allah’a vereceği hesabı unuttuğu yerde ortaya çıkıyor. Hesabı unutmayanın boşluğu da, başıboşluğu da yoktur. Hesabın idraksızlığı ile gelen boş vermişlik, başıboşluk, ‘boşver’ felsefesi ve ‘banane!’cilik; ‘emr-i bi’l ma’ruf ve nehy’i anil münker’e aldırış etmeyen, çağa dair üzerindeki sorumluluğu hissetmeyen, hiçbir şeyi dert etmeyen avare bir gençlik ile nesilleri ve toplumları heba ediyor.  İslam’la dolmadığı, insanların İslam’a doymadığı yerde hayat; cahilane tortuların, şeytani ve şehvani duyguların, nice bidat ve hurafelerin kuşattığı bir hal alıyor. Boşlukların bedeli ağır, sonuçları dayanılmaz oluyor. Dünün ve dündekilerin boşlukları bugün bizlerin sorumluluğunu arttırmışken, bugün hemen harekete geçersek yarınlar kurtarılabilecekken; bugünlerin boşluğu harekete geçmeyip boşverenleri de yarınları da helak eder. Üzerimize çok iş düştüğünü bilmeli, sorumluluklarımızın zamanımızdan çok olduğunu fark etmeli, ‘ibnü-l-vakt’ olmalı, az zamana çok iş sığdırma niyetiyle işe koyulmalıyız. Kurtarıcı beklemekten geçip, kurtarıcı olmak için elimizi taşın altına sokmalıyız. Giden iyilerin yerini doldurmak, bizden öncekilerin yarım bıraktığı işleri tamamlamak; bugünün ihyasına, yarınların inşasına, insanların salahına, insanlığın felahına katkı sağlamak zorundayız. Bize bahşedilen hayat sahih niyetlerle, salih amellerle dolmayı bekliyor. Küçük adımların büyük laflardan kıymetli olduğunu bilerek, etkili ama gerçekçi plan ve projelerle, elimizi uzattığımızda yetişebildiğimiz kadarını hedef belirleyerek yola çıkmak zorundayız. Boşluk bırakmamak, boş durmamak, bir an evvel yola çıkmak zorundayız. 

“İnsanların hesap zamanı yaklaştı, fakat onlar hâla gaflet içinde yüz çeviriyorlar.”
Enbiya Suresi/1

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Öğütler XXIX

  Sevgili oğlum, Henüz küçücükken sen, her şeyini ben yapayım isterdim. Seni kimseye bırakmayayım, her halini ben göreyim, ben hep yanında olayım... Ben koruyayım, ben kollayayım... Ben yeteyim, ben yetişeyim, ben yetiştireyim… Sana dair hiçbir anı kaçırmayayım. Düşününce, ‘oyuncağını uyurken bile yanından ayırmak istemeyen çocuk gibi’ belki. Sonra büyüdüm. Seninle büyüdüm ben de… Ve şimdi kız kardeşin büyüyor. Sen yürümeyi öğrenirken ben bırakmayı, sen konuşmayı öğrenirken ben susmayı, sen kendini bulurken ben yavaşça seni serbest bırakmayı öğrendim. Ve şimdi; ‘ben olmasam da yanınızda güzel insanlar olsun’ yanınızda istiyorum. Ben yanınızda olmasam da güvende olun. Ben kimim ki? Bazen ben yanınızda olsam bile koruyamam ki... Sevgili oğlum, çiçek kızım, Ben toprak olsam, siz güzel çiçeklerim; zamanla havaya, ışığa, gökyüzüne yöneleceksiniz. Topraktan bağımsız büyüyeceksiniz, yalnızca kökünüz kalacak bende. Ben bir koza olsam, siz mucize bir tırtıl; benden çıkıp kanatlanıp u...

Bahçemde Çiçekler Açtı

  Bahçemde çiçekler açtı, yüreğime bahar geldi. İçim renklendi, gönlüm şenlendi. Gözlerim yeşerdi, kalbim tazelendi. Yumuşadım, anladım, öğrendim. Büyütmedim büyüdüm. Benim istediğim zaman benim istediğim şekilde açmadı. Rabbimin istediği zaman, Rabbimin istediği şekilde, onun istediği renkte, onun istediği şekilde… Bahçemde iki çiçek açtı. Yerini sevdi mi? Işığı iyi mi? Toprağı ne zaman değişecek? Hangi gübre verilecek? Hep tedirgindim… Hassasiyetle sakındım börtüden böcekten. Rüzgârdan korudum, ayazda kalmasın diye ya örttüm ya örtü oldum kimi zaman. Güneşte kalmasın diye ya gölge buldum ya da gölge oldum. Güneşin, ışığın, suyun bile fazlasından sakındım. Nice kez korktum soldurursam diye… Bakımıyla, çapasıyla, budamasıyla yorulduğum da çok oldu. Üstüm başım toprağa bulandı, kirlendi de çoğu zaman. Kimi zaman belimi de büktü, ağrıttı. Kimi zaman kimi dalı, kimi yaprağı ellerime kopuverdi de nasıl içim gitti, zor dayandım.  Bazen çok suladım, bazen susuz bıraktım. Oysaki kend...

Dava Kardeşliği

Yan yana, sırt sırta, omuz omuza, dua duaya... Yürek yüreğe... Sen, ben yok! ‘Biz’ varız ve ‘dava’mız... Ve yol gösteren sevdamız... Biriz, beraberiz! Kardeşiz! Kan bağıyla değilse de gönül bağıyla... Bazen sevinçle, bazen kederle... Bazen umutla, bazen hüsranla... ‘Daha iyisi’, ‘en iyisi’ telaşıyla... Söz verdik! Vicdan rahatlatmaya değil samimiyetle yaşamaya... Sözleştik! Ucundan tutarak değil; adanarak, adayarak... Mevzu derin, menzil uzak, vakit dar, azık az... Vakit dar! Zaman kaçmasın, durduralım. Yıllar geçmesin, yakalayalım. Gülmelerle, eğlenmelerle, hatta sevmelerle oyalanmayalım. Havadan sudan konuşmayalım. Ne kalacak hepsinden geriye? Ne kalır bizden geriye? Seherler uyumak için değil, kalkalım. Gündüzler yetmiyorsa geceleri yaşayalım. Yaşayalım; yaşamaksa en uzununa talip olalım daha çok salih amel için, daha salih ameller biriktirmek için... Ve ölümse de en yiğitçesine, en şehitçesine hem de tereddütsüz talip olalım hiç ölmemek için... Randevu defterimiz hep dolu olsun....