
En hayırlı neslin ebedi diyara göçmesinin ardından asırlar geçti. En hayırlı ikinci nesilden ve en hayırlı üçüncü nesilden sonra da asırlar geçti.
Bütün hayırlar asırlarca geride mi kaldı şimdi? Bütün erdemler sahabede, tabiinde mi kaldı? Bütün fazilet çok uzaklarda mı şimdilerde? Yanlış bir asıra mı doğduk, biz de yanlışlardan mı olduk, yoksa bu asırı biz mi yanlış kıldık; yanlışladık?
Hesap soracak kimse yok; bizden başka.
Namluyu doğrultacak kimse yok, kendimizden başka.
İçimizde sanki fail; hepimiz belki...
Dağların, taşların kaçtığı o yükün cahil emanetçisi olduysak; biz.
Uhud’da ganimet derdine düştüysek; biz...
O ağacın altındaki biatı kaçırdıysak; biz...
Tebük’ten geri kalmışsak mazeretsiz, tövbesiz; biz...
Ne kadar vaktimiz boşa geçti ise o kadar biz...
Ne kadar eğlendiysek, ne kadar ertelediysek o kadar biz...
En hayırlı neslin ebedi diyara göçmesinin ardından asırlar geçti. Hasret kalınan duruş, özlenen izzet, kaybedilen vakar bizimle bu çağda. Gençliğin başıboşluğu, sokakların yangını, hak etmeyenlerin iktidarı, bizden görünenlerin münafıklığı bizimle... Dahası? Tembelliğimiz, uyuşukluğumuz, bitmek tükenmek bilmeyen bahanelerimiz... Anlaşılmayan kavramlar, karışan kafalar, susan vicdanlar... Ayarı bozulan, çizgisi şaşan her şeyde zulüm... İsraf ettiğimiz hüznümüz, saçıp savurduğumuz öfkemiz, hakkını veremediğimiz duygularımız, harcadığımız heyecanlarımız...
Oyalanıyoruz. Yorulmayı, yıpranmayı göze alamıyoruz. Elimizi taşın altına koyamıyoruz. Tabii, işin kolayı dururken neden?! ... Oysa, kimi zaman sağımızda, kimi zaman solumuzda şeytan; alıkoyuyor bizi her türlü yerinde hasletten, halden, hareketten. Fark etmiyoruz.
En hayırlı neslin ebedi diyara göçmesinin ardından asırlar geçti. Dağ gibi Ömerlerimiz heybetini yitirmiş, yerle bir olmuş; nasıl olmuşsa Fatımalarımız felaket doğurmuş, yazık olmuş. Lakin hissediyorsak iyi; bir umut... Hâlâ alışmamışsak bir umut... Hayretimiz yerindeyse bir umut daha... Ve umursuyorsak bir büyük umut daha... Başka ne gelir elden? Yürekten hissedecek, her seferinde ilk kez karşılaşıyormuşçasına hayret edecek, umursayacağız. Umursayacak ve kafa yoracağız. Sıradan bir eleştiri için değil, kötüleme, ötekileştirme için değil asla. Anlamak ve anlamlandırmak için... Kafa yorup anlayacağız. Umutlarımız anlamalara, anlamlandırmalara varacak; anlamlandırmalarımız çabalara... Ve çabalarsak umduğumuzu bulacağız.
En hayırlı neslin ebedi diyara göçmesinin ardından asırlar geçti. O en hayırlı nesil çabalamıştı. Kimi zaman uykuları kaçmıştı kimi zaman uykuya ayıracak vakit bulamamıştı. Çabalamıştı; koşmuştu, yorulmuştu, yıpranmıştı. Çabalayacağız. Çabalarsak umduğumuzu bulacağız. Ya da belki ummadığımız yerden rızıklanacağız; çabalarsak...
Yorumlar
Yorum Gönder