Ana içeriğe atla

SÖYLEŞİ - V



İlgili resim

En hayırlı neslin ebedi diyara göçmesinin ardından asırlar geçti. En hayırlı ikinci nesilden ve en hayırlı üçüncü nesilden sonra da asırlar geçti.

Bütün hayırlar asırlarca geride mi kaldı şimdi? Bütün erdemler sahabede, tabiinde mi kaldı? Bütün fazilet çok uzaklarda mı şimdilerde? Yanlış bir asıra mı doğduk, biz de yanlışlardan mı olduk, yoksa bu asırı biz mi yanlış kıldık; yanlışladık? 

Hesap soracak kimse yok; bizden başka.
Namluyu doğrultacak kimse yok, kendimizden başka.
İçimizde sanki fail; hepimiz belki...
Dağların, taşların kaçtığı o yükün cahil emanetçisi olduysak; biz.
Uhud’da ganimet derdine düştüysek; biz...
O ağacın altındaki biatı kaçırdıysak; biz...
Tebük’ten geri kalmışsak mazeretsiz, tövbesiz; biz...
Ne kadar vaktimiz boşa geçti ise o kadar biz...
Ne kadar eğlendiysek, ne kadar ertelediysek o kadar biz...

En hayırlı neslin ebedi diyara göçmesinin ardından asırlar geçti. Hasret kalınan duruş, özlenen izzet, kaybedilen vakar bizimle bu çağda. Gençliğin başıboşluğu, sokakların yangını, hak etmeyenlerin iktidarı, bizden görünenlerin münafıklığı bizimle... Dahası? Tembelliğimiz, uyuşukluğumuz, bitmek tükenmek bilmeyen bahanelerimiz... Anlaşılmayan kavramlar, karışan kafalar, susan vicdanlar... Ayarı bozulan, çizgisi şaşan her şeyde zulüm... İsraf ettiğimiz hüznümüz, saçıp savurduğumuz öfkemiz, hakkını veremediğimiz duygularımız, harcadığımız heyecanlarımız...

Oyalanıyoruz. Yorulmayı, yıpranmayı göze alamıyoruz. Elimizi taşın altına koyamıyoruz. Tabii, işin kolayı dururken neden?! ... Oysa, kimi zaman sağımızda, kimi zaman solumuzda şeytan; alıkoyuyor bizi her türlü yerinde hasletten, halden, hareketten. Fark etmiyoruz.

En hayırlı neslin ebedi diyara göçmesinin ardından asırlar geçti. Dağ gibi Ömerlerimiz heybetini yitirmiş, yerle bir olmuş; nasıl olmuşsa Fatımalarımız felaket doğurmuş, yazık olmuş. Lakin hissediyorsak iyi; bir umut... Hâlâ alışmamışsak bir umut... Hayretimiz yerindeyse bir umut daha... Ve umursuyorsak bir büyük umut daha... Başka ne gelir elden?  Yürekten hissedecek, her seferinde ilk kez karşılaşıyormuşçasına hayret edecek, umursayacağız. Umursayacak ve kafa yoracağız. Sıradan bir eleştiri için değil, kötüleme, ötekileştirme için değil asla. Anlamak ve anlamlandırmak için... Kafa yorup anlayacağız. Umutlarımız anlamalara, anlamlandırmalara varacak; anlamlandırmalarımız çabalara... Ve çabalarsak umduğumuzu bulacağız.

En hayırlı neslin ebedi diyara göçmesinin ardından asırlar geçti. O en hayırlı nesil çabalamıştı. Kimi zaman uykuları kaçmıştı kimi zaman uykuya ayıracak vakit bulamamıştı. Çabalamıştı; koşmuştu, yorulmuştu, yıpranmıştı. Çabalayacağız. Çabalarsak umduğumuzu bulacağız. Ya da belki ummadığımız yerden rızıklanacağız; çabalarsak... 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Öğütler XXIX

  Sevgili oğlum, Henüz küçücükken sen, her şeyini ben yapayım isterdim. Seni kimseye bırakmayayım, her halini ben göreyim, ben hep yanında olayım... Ben koruyayım, ben kollayayım... Ben yeteyim, ben yetişeyim, ben yetiştireyim… Sana dair hiçbir anı kaçırmayayım. Düşününce, ‘oyuncağını uyurken bile yanından ayırmak istemeyen çocuk gibi’ belki. Sonra büyüdüm. Seninle büyüdüm ben de… Ve şimdi kız kardeşin büyüyor. Sen yürümeyi öğrenirken ben bırakmayı, sen konuşmayı öğrenirken ben susmayı, sen kendini bulurken ben yavaşça seni serbest bırakmayı öğrendim. Ve şimdi; ‘ben olmasam da yanınızda güzel insanlar olsun’ yanınızda istiyorum. Ben yanınızda olmasam da güvende olun. Ben kimim ki? Bazen ben yanınızda olsam bile koruyamam ki... Sevgili oğlum, çiçek kızım, Ben toprak olsam, siz güzel çiçeklerim; zamanla havaya, ışığa, gökyüzüne yöneleceksiniz. Topraktan bağımsız büyüyeceksiniz, yalnızca kökünüz kalacak bende. Ben bir koza olsam, siz mucize bir tırtıl; benden çıkıp kanatlanıp u...

Bahçemde Çiçekler Açtı

  Bahçemde çiçekler açtı, yüreğime bahar geldi. İçim renklendi, gönlüm şenlendi. Gözlerim yeşerdi, kalbim tazelendi. Yumuşadım, anladım, öğrendim. Büyütmedim büyüdüm. Benim istediğim zaman benim istediğim şekilde açmadı. Rabbimin istediği zaman, Rabbimin istediği şekilde, onun istediği renkte, onun istediği şekilde… Bahçemde iki çiçek açtı. Yerini sevdi mi? Işığı iyi mi? Toprağı ne zaman değişecek? Hangi gübre verilecek? Hep tedirgindim… Hassasiyetle sakındım börtüden böcekten. Rüzgârdan korudum, ayazda kalmasın diye ya örttüm ya örtü oldum kimi zaman. Güneşte kalmasın diye ya gölge buldum ya da gölge oldum. Güneşin, ışığın, suyun bile fazlasından sakındım. Nice kez korktum soldurursam diye… Bakımıyla, çapasıyla, budamasıyla yorulduğum da çok oldu. Üstüm başım toprağa bulandı, kirlendi de çoğu zaman. Kimi zaman belimi de büktü, ağrıttı. Kimi zaman kimi dalı, kimi yaprağı ellerime kopuverdi de nasıl içim gitti, zor dayandım.  Bazen çok suladım, bazen susuz bıraktım. Oysaki kend...

Dava Kardeşliği

Yan yana, sırt sırta, omuz omuza, dua duaya... Yürek yüreğe... Sen, ben yok! ‘Biz’ varız ve ‘dava’mız... Ve yol gösteren sevdamız... Biriz, beraberiz! Kardeşiz! Kan bağıyla değilse de gönül bağıyla... Bazen sevinçle, bazen kederle... Bazen umutla, bazen hüsranla... ‘Daha iyisi’, ‘en iyisi’ telaşıyla... Söz verdik! Vicdan rahatlatmaya değil samimiyetle yaşamaya... Sözleştik! Ucundan tutarak değil; adanarak, adayarak... Mevzu derin, menzil uzak, vakit dar, azık az... Vakit dar! Zaman kaçmasın, durduralım. Yıllar geçmesin, yakalayalım. Gülmelerle, eğlenmelerle, hatta sevmelerle oyalanmayalım. Havadan sudan konuşmayalım. Ne kalacak hepsinden geriye? Ne kalır bizden geriye? Seherler uyumak için değil, kalkalım. Gündüzler yetmiyorsa geceleri yaşayalım. Yaşayalım; yaşamaksa en uzununa talip olalım daha çok salih amel için, daha salih ameller biriktirmek için... Ve ölümse de en yiğitçesine, en şehitçesine hem de tereddütsüz talip olalım hiç ölmemek için... Randevu defterimiz hep dolu olsun....