Ana içeriğe atla

"Ben bu Ramazan..."

ramazan ile ilgili görsel sonucu


Ben bu Ramazan, niyet tazeleyeceğim. Neden yaşadığım, ne için yaşıyor olduğum, neyi neden ve nasıl yaptığım... hepsini gözden geçireceğim. Belki en başından çizgiler çekeceğim ve yeni bir çerçeve çizeceğim hayat yoluma. Tüm yılı Ramazan gibi yaşamak için sıvayacağım kollarımı.

Ben bu Ramazan, kendime döneceğim. Hatalarımı arayacağım ve bulacağım. Ve hatalarımı düzelterek, kendimi düzelteceğim. Olup biten her şeyde bir hikmet arayarak, hepsinden bir tecrübe de alarak, Rabbimin bana verdiği potansiyeli, her fırsatta O’nun için ve O’nun istediği gibi kullanmaya niyet edeceğim. Asil ve kutsal o hedefimi yenileyeceğim.

Ben bu Ramazan, zihnimi hak için, hakikat için meşgul edeceğim. Düşüncelerimi bile israf etmeyeceğim; faydasız ve boş bütün işlerden yüz çevirircesine... Yıllar boyu beni meşgul edenleri, günlerimi işgal edenleri düşüneceğim; hepsinin muhasebesini yapacağım. İrademin gücünün farkına varacağım ve bundan böyle, yapmam gereken işleri ertelemeyerek hatta vaktinden önce bitirerek zaman sermayeme sahip çıkma kararı alacağım.

Ben bu Ramazan, her işimde kendime “Allah ne yaparsam razı olur?” sorusunu sorarak ve gereğini yaparak kulluğumu doğrultacağım. Ramazan’ın hayatıma yeni bir sayfa açmak ve yaşamıma yeni bir yön vermek için bir fırsat olduğunu unutmayacağım....

Ben bu Ramazan, ihtilaflı tartışmalara katılmayacağım, konuşulması fayda vermeyenleri konuşmayacağım, cevaplanamayan sorulara cevap aramayacağım; soracaksam Allah Rasulü'nün izniyle, Kur’an’la yıkanmış kalbime soracağım soracaklarımı... Başkasına değil kendime bakacağım.

Ben bu Ramazan, beni hayra yöneltecek iyi insanlarla aramdaki mesafeyi yanlış insanlarla arama taşıyarak sıfıra yaklaştırırken iyi ve doğru insan olmaya gayret edeceğim, onlarla birlikte. Emrolunduğum gibi dosdoğru olacağım ve salihlerle; rükû edenlerle rükûda, secde edenlerle secdede...

Ben bu Ramazan, Allah’ın verdiklerini Allah için sarf eden bir hayat modeli oturtma gayretiyle infak edeceğim Rabbimin “infak et” dediklerini. Verdikçe yenilerini getiren berekete inanarak vereceğim verdiklerimi. Ömer(ra)’in Ebu Bekir(ra)’le yarışını nefsime telkin ede ede harcayacağım harcadıklarımı. Rabbimin hepsini “Allah’a verilmiş bir borç” saydığını hakkel yakîn ile bileceğim. Nefsimin bir köşesine saklanmış çokluk hazzını, mal hırsını emrim altına alacağım.

Ben bu Ramazan, asr-ı saadette yaşarcasına, asr-ı saadeti yaşatırcasına sadeleşeceğim. ‘Az’la yetinmeyi öğreneceğim. İçten sade, samimi, gösterişsiz... Yemeğimle, giyimimle, davetlerimle, misafirlerimle, ikramlarımla Allah Rasulünün takvasını, ashabının zühdünü hedefleyeceğim. Ve bu Ramazan, fakirlerle, gariplerle, yetimlerle paylaşılmayan iftar sofralarının nasipsizliğini aklımdan çıkarmayacağım.

Ben bu Ramazan, ruhumu da bedenimi de sadece helâl ve temiz olanlara yönelerek besleyeceğim. İlk insan Âdem peygamberi cennetten çıkaran ‘bir lokma’yı gözümüzde küçülten kafelere, marketlere, paketlere, ambalajlara, reklamlara aldanmayacağım. Ben bu Ramazan, sahurla kapattığım ağzımı, her şeye açmayacağım iftarla.

Ben bu Ramazan, ayağa kaldırmayan ezandan, huzursuz, huşusuz namazdan, samimi bir duada kuruyup akmayan gözyaşından uzak olacağım. Hızlıca dilime doladığım dualarla, hızlıca tekrarladığım zikirlerle ruhu olmayan namazlar değil, ne dediğimi bilerek ve bunun bana ne dediğini düşünerek ruhuma dokunan namazlar kılacağım; namazlarımı yaşayacağım.  Bu Ramazan, hayatıma aldığım gece kıyamlarını bir ömür yaşatmaya çabalayacağım.

Ben bu Ramazan, orucu elime, ayağıma, dilime, gözüme, kulağıma, aklıma, kalbime tutturacağım. Orucumu geçici bir aç kalış ya da sıradan bir diyet kılmaktan haya edeceğim. Her bir uzvuma tutturarak anlamına varma, hikmetini anlama derdinde olacağım.

Ben bu Ramazan, Kur’an’ı, ilk kez nazil oluyormuşçasına bir heyecanla okuyacağım. Ben okudukça tek tek inecek ayetler kalbime...

Ben bu Ramazan, bu Ramazan’ın arınmışlardan olmak için son şans, son fırsat olabileceğini ve azrail’in her an kapıda bekliyor olabileceğini aklımdan çıkarmayacağım. 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Öğütler XXIX

  Sevgili oğlum, Henüz küçücükken sen, her şeyini ben yapayım isterdim. Seni kimseye bırakmayayım, her halini ben göreyim, ben hep yanında olayım... Ben koruyayım, ben kollayayım... Ben yeteyim, ben yetişeyim, ben yetiştireyim… Sana dair hiçbir anı kaçırmayayım. Düşününce, ‘oyuncağını uyurken bile yanından ayırmak istemeyen çocuk gibi’ belki. Sonra büyüdüm. Seninle büyüdüm ben de… Ve şimdi kız kardeşin büyüyor. Sen yürümeyi öğrenirken ben bırakmayı, sen konuşmayı öğrenirken ben susmayı, sen kendini bulurken ben yavaşça seni serbest bırakmayı öğrendim. Ve şimdi; ‘ben olmasam da yanınızda güzel insanlar olsun’ yanınızda istiyorum. Ben yanınızda olmasam da güvende olun. Ben kimim ki? Bazen ben yanınızda olsam bile koruyamam ki... Sevgili oğlum, çiçek kızım, Ben toprak olsam, siz güzel çiçeklerim; zamanla havaya, ışığa, gökyüzüne yöneleceksiniz. Topraktan bağımsız büyüyeceksiniz, yalnızca kökünüz kalacak bende. Ben bir koza olsam, siz mucize bir tırtıl; benden çıkıp kanatlanıp u...

Bahçemde Çiçekler Açtı

  Bahçemde çiçekler açtı, yüreğime bahar geldi. İçim renklendi, gönlüm şenlendi. Gözlerim yeşerdi, kalbim tazelendi. Yumuşadım, anladım, öğrendim. Büyütmedim büyüdüm. Benim istediğim zaman benim istediğim şekilde açmadı. Rabbimin istediği zaman, Rabbimin istediği şekilde, onun istediği renkte, onun istediği şekilde… Bahçemde iki çiçek açtı. Yerini sevdi mi? Işığı iyi mi? Toprağı ne zaman değişecek? Hangi gübre verilecek? Hep tedirgindim… Hassasiyetle sakındım börtüden böcekten. Rüzgârdan korudum, ayazda kalmasın diye ya örttüm ya örtü oldum kimi zaman. Güneşte kalmasın diye ya gölge buldum ya da gölge oldum. Güneşin, ışığın, suyun bile fazlasından sakındım. Nice kez korktum soldurursam diye… Bakımıyla, çapasıyla, budamasıyla yorulduğum da çok oldu. Üstüm başım toprağa bulandı, kirlendi de çoğu zaman. Kimi zaman belimi de büktü, ağrıttı. Kimi zaman kimi dalı, kimi yaprağı ellerime kopuverdi de nasıl içim gitti, zor dayandım.  Bazen çok suladım, bazen susuz bıraktım. Oysaki kend...

Dava Kardeşliği

Yan yana, sırt sırta, omuz omuza, dua duaya... Yürek yüreğe... Sen, ben yok! ‘Biz’ varız ve ‘dava’mız... Ve yol gösteren sevdamız... Biriz, beraberiz! Kardeşiz! Kan bağıyla değilse de gönül bağıyla... Bazen sevinçle, bazen kederle... Bazen umutla, bazen hüsranla... ‘Daha iyisi’, ‘en iyisi’ telaşıyla... Söz verdik! Vicdan rahatlatmaya değil samimiyetle yaşamaya... Sözleştik! Ucundan tutarak değil; adanarak, adayarak... Mevzu derin, menzil uzak, vakit dar, azık az... Vakit dar! Zaman kaçmasın, durduralım. Yıllar geçmesin, yakalayalım. Gülmelerle, eğlenmelerle, hatta sevmelerle oyalanmayalım. Havadan sudan konuşmayalım. Ne kalacak hepsinden geriye? Ne kalır bizden geriye? Seherler uyumak için değil, kalkalım. Gündüzler yetmiyorsa geceleri yaşayalım. Yaşayalım; yaşamaksa en uzununa talip olalım daha çok salih amel için, daha salih ameller biriktirmek için... Ve ölümse de en yiğitçesine, en şehitçesine hem de tereddütsüz talip olalım hiç ölmemek için... Randevu defterimiz hep dolu olsun....