Mısır’da başlayan ama Mısır’da bitmeyen, hiç bitmeyen hikâyenin benzerini bir daha kimse yazamadı, sen gittiğinden beri daha da kirlendi bu dünya üstad! Gençliğimiz, hayallerimiz, telaşelerimiz kirlendi. Mücadelemiz kirlendi. Anlamsız acılarımız ve gereksiz oyalanmalarımız alıkoydu bizi. Uykular sardı dört bir yanımızı. Değil geceleri, gündüzleri de uyur olduk biz... “Üstadım kızım öldü, davam değil.” diyen ihvana selam olsun. Söylesene, bizim davamız mı ölmüş üstad? Sen nasıl diri tuttun davanı? Sen mi tercih ettin konuşmayı değil de koşturmayı? Sen mi seçtin sloganları, platformları, bildirileri, eylemleri değil de hakiki mücadeleleri? Yürekten ettiğin duaların, içten secdelerin, samimiyeti teslimiyetin mi bilmediklerine galip geldi? Öylesine ağır yükler yüklenirken omuzlarına, yorulmadın mı sen hiç? O erken yaşında nereden aldın o azmi? Durup bir dinlenmedin mi hiç? Kaç kişi ile çıkmıştın yola? Kaç yaşındaydın? Kaç saatti senin günlerin? Bir haftanda kaç gün vardı senin?
Ahdine, sözüne ve vaadine vefanla; şartlar ne olursa olsun çabanla; özgürlük, bağımsızlık ve hakimiyetten daha azına razı olmayışınla; işin vaktinden çoktu. İddian neyse idealin oydu ve sevdan neyse duan onaydı. Söylemlerinin önüne geçen eylemlerin; kıyamsız geçmeyen geceler boyu gayretlerin ve uykularını bölen dertlerin belki de daha yaşarken habercisiydi şehadetinin... Yazarak değil yaşayaraktı senin destanın. Mazlumların hesabını sormaya ayaklandın. Ayağa kalktın ve ayağa kaldırdın. Umutların tükendiği yerlere yeni umutlar taşıdın. Yeni mücadeleler ateşledin; yeni direnişler, yeniden dirilişler filizledin. Hakikate adadığın ömrünü noktalayan şehadetinle, hak yola adanmış yürekleri şehitlikten aşağısının paklamayacağının öğretmeni oldun. Gençliğini mücadeleyle yaşayanların hiç yaşlanmadığının öğretmeni oldun. Hayat boyu dertlenerek bedelini ödediğin şehadetin, ‘canını cennet karşılığında satma’nın mealiydi. İzzetli dertlenmelerin ölümsüzlüğünün öğretmeni oldun. Ölünden korktular üstad! Bir insanın ölüsünden bile korkulur mu? Neden korkulur bir insanın ölüsünden? Korktular... Mısır’da başlasa da Mısır’da bitmeyen hikâyenle öğrendik en şanlı yaşayışları daha da şahlandıracak ölümlerin var olduğunu.
Kahire şahit, Mısır şahit!
Müslüman kardeşlerin şahit! Ümmet şahit! Biz şahidiz!
Hep koştun, hep koşturdun... Öylece koştun şehadete... Öylece koştun cennete...

...
“Bizim davamızda kimse kendi için yaşamaz, Herkes kardeşi
için yaşar. Menfaati öldürmenin en kolay yolu budur.” Prof. Dr. Necmettin
Erbakan
Kendisi için değil kardeşi için yaşayanlar, kendini değil
davasını önceleyenler, dertlerini davasıyla yüceltenler, hareket noktasını idealleri
kılıp yola çıkanlar, bu yolda kardeş bildikleriyle çıkarsız paslaşanlar ve
paylaşanlardır dava adamları... Dili kalbini destekleyen; zorlukla, engelle
karşılaşınca vazgeçmeyen; bilakis mücadele azmini arttırıp ileri atılandır. Yaşamaya
ve yaşatmaya sevdalı olan, fedakârlıklardan kaçmayan; zorluklardan korkmayan; koşturmalara,
yorulmalara, uykusuzluklara talip olan...
Yorumlar
Yorum Gönder