Bazen bağırmak isterim ama soluğum yetmez. Bazen koşmak isterim ama ayaklarım gitmez. Bazen çabalarım ama sonu gelmez... Ama bilirim; isterim, yeter. Görmezden gelmem asla, sırtımı dönmem, yüzümü çevirmem. Ve asla boşveremem. Yüreğimin sayfalara sığmadığı, ahvalimi sözcüklerin almadığı, halimi kalemlerin yazamadığı o anlarda kimi zaman susar, kimi zaman da uzun cümleler kurarım inatla... Belki bütün cümleleri beyhude kuracağım; belki onca anlamsız gürültünün arasında kaybolacak cılız sesim... Ne suskunluğum ses getirecek, ne de kelimelerimin sesi işitilecek belki... Ama bilirim; bütün inişlerin ve yokuşların, bütün yolların ve sonların, bütün darların ve inşirahların sonunda kelimelerin şahitliğine muhtacım ben. Kelimelere dökmeyip sarıp sarmalayıp sakınıp sakladığım hissiyatlarımın kıymeti de nicedir bilirim ama, yalnızca yaşamanın derdine düşmüş milyonların yüreğine değecek birkaç kelam bırakmak sükut edip bir kenara çekilmekten evlâdır. ... Hani iman ettik; bu emaneti...
Bâki kalacak birkaç hoş sadâ... Ölüp gittiğimde ardımda bir mezar taşından fazlasını bırakmak istiyorum zîrâ...