Ana içeriğe atla

SÖYLEŞİ - II

İlgili resim


En hayırlı neslin ebedi diyara göçmesinin ardından asırlar geçti. Bizim payımıza da böyle bir zaman, böyle bir zamanda imtihan düştü. Öyle ki, her geçen gün umutlarımızı biraz daha tüketiyor bu çağ; heyecanlarımız günden güne yitiyor, değil mi? Umutla attığımız her adım yolda kalıyor; heyecanla kurduğumuz bütün hayaller yarım... Korkarım, uğruna mücadele ettiğimiz hakiki, kutsal değerler elimizden yitip gidiyor bazen isyanlarda, bazen nisyanlarda.

Bu çağ ki, her adımda ruhumuzu, duruşumuzu kaybetme tehlikesiyle karşı karşıyayız. Ne niyetle çıkarsak çıkalım yolun sonu aynı yere varıyor sanki. Kimileri koşa koşa gidiyor, hiç şüphesiz; kimileri dura dura, arkasına baka baka; kimileri adım adım, yavaş yavaş, korka korka... Ne çare! Bütün yollar aynı yere çıkıyor; bütün son(uç)lar aynı...

Bize öyle bir zamanda imtihan düştü ki, teknoloji gelişirken, imkânlar artarken insanlık ilerlemiyor asla! İnsanlar uzaklaşıyor sadece. Özünden, ruhundan, fıtratından uzaklaşıyor... Hayretimiz yitiyor; merhametimiz, adaletimiz, insaniyetimiz... Kalbimizin sesini duymaya engel oluyor yoğunluklarımız, yorgunluklarımız; fark ediyor musun?

Var mısın; yitip gitmemeye herkes gibi... Sönüp ölmemeye, direnmeye ve yine direnmeye... Allah'a güvenmeye... O'na güvendikçe güçlenmeye...

Var mısın; dünyaya dair bütün hesapları kapatmaya, bütün arzuları rafa kaldırmaya... Zihnindeki tüm dünyalık savaşları bitirmeye; kapkaranlık günlerde de inatla aydınlık düşler biriktirmeye, kör gecelerde de sevda dolu rüyalar görmeye...

Var mısın; bu asırda nasıl olur değil, insanlar ne diyor değil, bu çağ neyi arzular değil... Kur’an nasıl diyorsa, Allah nasıl emrediyorsa, fıtratına ne koymuşsa öyle!

Var mısın; İbrahim gibi, İsmail’ini bile kurban vermeye hazırlanmaya; Hacer’ce teslim olmaya her emre... Var mısın; ekinsiz vadileri bile göze almaya ve ekinsiz vadileri yeşertecek zemzemler çıkarmaya...

Var mısın; her şeye ve herkese rağmen, bir an düşünmeden, arkana bile bakmadan, korkmadan, endişesiz ve tereddütsüz; asrısaadet modelini yaşamak ve yaşatmak üzere...

Şöyle içten bir tekbir ilk önce: Allahuekber!

Yorumlar

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Öğütler XXIX

  Sevgili oğlum, Henüz küçücükken sen, her şeyini ben yapayım isterdim. Seni kimseye bırakmayayım, her halini ben göreyim, ben hep yanında olayım... Ben koruyayım, ben kollayayım... Ben yeteyim, ben yetişeyim, ben yetiştireyim… Sana dair hiçbir anı kaçırmayayım. Düşününce, ‘oyuncağını uyurken bile yanından ayırmak istemeyen çocuk gibi’ belki. Sonra büyüdüm. Seninle büyüdüm ben de… Ve şimdi kız kardeşin büyüyor. Sen yürümeyi öğrenirken ben bırakmayı, sen konuşmayı öğrenirken ben susmayı, sen kendini bulurken ben yavaşça seni serbest bırakmayı öğrendim. Ve şimdi; ‘ben olmasam da yanınızda güzel insanlar olsun’ yanınızda istiyorum. Ben yanınızda olmasam da güvende olun. Ben kimim ki? Bazen ben yanınızda olsam bile koruyamam ki... Sevgili oğlum, çiçek kızım, Ben toprak olsam, siz güzel çiçeklerim; zamanla havaya, ışığa, gökyüzüne yöneleceksiniz. Topraktan bağımsız büyüyeceksiniz, yalnızca kökünüz kalacak bende. Ben bir koza olsam, siz mucize bir tırtıl; benden çıkıp kanatlanıp u...

Bahçemde Çiçekler Açtı

  Bahçemde çiçekler açtı, yüreğime bahar geldi. İçim renklendi, gönlüm şenlendi. Gözlerim yeşerdi, kalbim tazelendi. Yumuşadım, anladım, öğrendim. Büyütmedim büyüdüm. Benim istediğim zaman benim istediğim şekilde açmadı. Rabbimin istediği zaman, Rabbimin istediği şekilde, onun istediği renkte, onun istediği şekilde… Bahçemde iki çiçek açtı. Yerini sevdi mi? Işığı iyi mi? Toprağı ne zaman değişecek? Hangi gübre verilecek? Hep tedirgindim… Hassasiyetle sakındım börtüden böcekten. Rüzgârdan korudum, ayazda kalmasın diye ya örttüm ya örtü oldum kimi zaman. Güneşte kalmasın diye ya gölge buldum ya da gölge oldum. Güneşin, ışığın, suyun bile fazlasından sakındım. Nice kez korktum soldurursam diye… Bakımıyla, çapasıyla, budamasıyla yorulduğum da çok oldu. Üstüm başım toprağa bulandı, kirlendi de çoğu zaman. Kimi zaman belimi de büktü, ağrıttı. Kimi zaman kimi dalı, kimi yaprağı ellerime kopuverdi de nasıl içim gitti, zor dayandım.  Bazen çok suladım, bazen susuz bıraktım. Oysaki kend...

Dava Kardeşliği

Yan yana, sırt sırta, omuz omuza, dua duaya... Yürek yüreğe... Sen, ben yok! ‘Biz’ varız ve ‘dava’mız... Ve yol gösteren sevdamız... Biriz, beraberiz! Kardeşiz! Kan bağıyla değilse de gönül bağıyla... Bazen sevinçle, bazen kederle... Bazen umutla, bazen hüsranla... ‘Daha iyisi’, ‘en iyisi’ telaşıyla... Söz verdik! Vicdan rahatlatmaya değil samimiyetle yaşamaya... Sözleştik! Ucundan tutarak değil; adanarak, adayarak... Mevzu derin, menzil uzak, vakit dar, azık az... Vakit dar! Zaman kaçmasın, durduralım. Yıllar geçmesin, yakalayalım. Gülmelerle, eğlenmelerle, hatta sevmelerle oyalanmayalım. Havadan sudan konuşmayalım. Ne kalacak hepsinden geriye? Ne kalır bizden geriye? Seherler uyumak için değil, kalkalım. Gündüzler yetmiyorsa geceleri yaşayalım. Yaşayalım; yaşamaksa en uzununa talip olalım daha çok salih amel için, daha salih ameller biriktirmek için... Ve ölümse de en yiğitçesine, en şehitçesine hem de tereddütsüz talip olalım hiç ölmemek için... Randevu defterimiz hep dolu olsun....