Coğrafyaların sahibi Allah... Yolların, sokakların...
Açların, evsizlerin...
Kalplerin, vicdanların, merhametlerin...
Ve kalpsizlerin, vicdansızların, merhametsizlerin...
Ya Kahhar! ya Allah! ya Rabb!
...
İçimden yapraklar düştü hazana, kuşlar göçtü güneye...
Arkasına dönüp vatanının yüzüne son kez bakanların yanından geçti; dayanamadı bakmaya.
Oracığa gömdüğü evladının acısını diğer evladı için orada bırakıp yola düşenlerle kesişti yolu; dizlerinde derman bulamadı.
Evladının son nefesinde “La ilahe illallah”tan başka derdi olmayan anneler gördü, dağlandı yüreği.
İçimden kuşlar göçtü güneye...
Yangın yeri olan yuvalarının küllerine odun taşıyanları gördü; yandı.
Kırılan dallarını binbir umutla, yeniden yeniden sulamaya duranları gördü; kırıldı.
Cennette yalnızca ‘ekmek’ düşleyen çocuklar gördü, kursağı tıkandı.
Saramadığı yaralarla yaralandı; nice mazlum ahlar duydu, ürperdi.
Zalimin kurşunu ıskaladı da mazlumun ahı ıskalamadı, bildi.
Sayıları bir bir eksildi, kalanları dağıldı, dağılanları horlandı, yıprandı. Güzel günlerini geçmişe gömdü hepsi, bir hüzün kaldı geriye, hem de ensar olamayanların gölgesinde. Halep’in, Şam’ın, Doğu Guta’nın defterleri bir bir kapandı.
Ya Kahhar! ya Allah! ya Rabb!
İçimden yapraklar düştü bir bir, kuşlar uçtu güneye...
Sakladım gözlerimin nemini, yumdum gözlerimi, açtım ellerimi.
Çaresizliğimi umuda, düşlerimi yarına, dualarımı Allah’a ısmarladım.
Ya Kahhar! ya Allah! ya Rabb!
...
Kalplerin, vicdanların, merhametlerin...
Ve kalpsizlerin, vicdansızların, merhametsizlerin...
Ya Kahhar! ya Allah! ya Rabb!
...
İçimden yapraklar düştü hazana, kuşlar göçtü güneye...
Arkasına dönüp vatanının yüzüne son kez bakanların yanından geçti; dayanamadı bakmaya.
Oracığa gömdüğü evladının acısını diğer evladı için orada bırakıp yola düşenlerle kesişti yolu; dizlerinde derman bulamadı.
Evladının son nefesinde “La ilahe illallah”tan başka derdi olmayan anneler gördü, dağlandı yüreği.
İçimden kuşlar göçtü güneye...
Yangın yeri olan yuvalarının küllerine odun taşıyanları gördü; yandı.
Kırılan dallarını binbir umutla, yeniden yeniden sulamaya duranları gördü; kırıldı.
Cennette yalnızca ‘ekmek’ düşleyen çocuklar gördü, kursağı tıkandı.
Saramadığı yaralarla yaralandı; nice mazlum ahlar duydu, ürperdi.
Zalimin kurşunu ıskaladı da mazlumun ahı ıskalamadı, bildi.
Sayıları bir bir eksildi, kalanları dağıldı, dağılanları horlandı, yıprandı. Güzel günlerini geçmişe gömdü hepsi, bir hüzün kaldı geriye, hem de ensar olamayanların gölgesinde. Halep’in, Şam’ın, Doğu Guta’nın defterleri bir bir kapandı.
Ya Kahhar! ya Allah! ya Rabb!
İçimden yapraklar düştü bir bir, kuşlar uçtu güneye...
Sakladım gözlerimin nemini, yumdum gözlerimi, açtım ellerimi.
Çaresizliğimi umuda, düşlerimi yarına, dualarımı Allah’a ısmarladım.
Ya Kahhar! ya Allah! ya Rabb!
...

Yorumlar
Yorum Gönder