
Yan yana, sırt sırta, omuz omuza, dua duaya... Yürek yüreğe...
Sen, ben yok! ‘Biz’ varız ve ‘dava’mız... Ve yol gösteren sevdamız...
Biriz, beraberiz! Kardeşiz! Kan bağıyla değilse de gönül bağıyla...
Bazen sevinçle, bazen kederle... Bazen umutla, bazen hüsranla... ‘Daha iyisi’, ‘en iyisi’ telaşıyla...
Söz verdik! Vicdan rahatlatmaya değil samimiyetle yaşamaya...
Sözleştik! Ucundan tutarak değil; adanarak, adayarak...
Mevzu derin, menzil uzak, vakit dar, azık az...
Vakit dar! Zaman kaçmasın, durduralım. Yıllar geçmesin, yakalayalım. Gülmelerle, eğlenmelerle, hatta sevmelerle oyalanmayalım. Havadan sudan konuşmayalım. Ne kalacak hepsinden geriye? Ne kalır bizden geriye?
Seherler uyumak için değil, kalkalım. Gündüzler yetmiyorsa geceleri yaşayalım.
Yaşayalım; yaşamaksa en uzununa talip olalım daha çok salih amel için, daha salih ameller biriktirmek için... Ve ölümse de en yiğitçesine, en şehitçesine hem de tereddütsüz talip olalım hiç ölmemek için...
Randevu defterimiz hep dolu olsun. Evet, bazen birbirimize bile vakit bulamayalım. Yapılacaklar listemiz hep yorsun bizi, hayra yorsun, hayrolsun. Sonuç alamasak da çabalayalım. Bulamasak da arayalım. Varamasak da koşalım. Yolda olalım.
Gürültüler içinde susan, suskunluklar içinde konuşan olalım. Müslümanız biz; en iyi biz susalım, en iyi biz konuşalım. Bazen yazalım, bazen okuyalım, bazen konuşalım, bazen koşalım. Ama hep bir şeyler yapalım. Her ne yapıyorsak, ne konuşuyorsak, ne yaşıyorsak hepsi Allah için olsun. Ne konuşuyorsak onu yaşayalım. Ölmeyecekmişçesine koştururken, kefenimizi sırtımızda taşıyor olalım. Ölümüne ama ölümle yaşayalım.
Ne yapacağımızı bilemediğimiz anlarda, imtihan ağırlaştığında ve dünya zorlaştığında yeniden Allah’a sığınalım ve yılmayalım. ‘Ama’sız, hesapsız, ‘acaba’sız koşalım; sımsıkı tutunalım Allah’a, düşmeyelim. Sendeleyecek olsak da düşmeyelim, demedik mi ki ‘Allah tutar elimizden’... Ve düştüğümüzde de yiğitçe kalkmasını bilelim; kalkalım, kaldıralım, kaldırmak için ilk önce kalkan olalım. Dirilelim; diriltmek için. Yaşayalım; yaşatalım. Kendi dertlerimizi rafa kaldıralım. Mazlum yüreklerin elinden tutalım. Dertli gönüllere çare arayalım, şifa bulalım. En önemlisi, bütün bunları yaparken riyalı tavırlardan kaçınalım. Ve kelle saymayı çoktan bırakmış olalım. Ümmet olma derdi ile dertlenirken, tek başımıza da ümmet olabilelim ki mazeretimiz olmasın; kimselerin olmayışı durduramasın bizi... Kazanamadığımız bine bakıp umutsuzluğa kapılmaktansa kazandığımız bire bakıp umut dolalım.
Gönül dilimiz konuşsun, halimiz anlatsın, hayalimiz canlansın. Bizimle aynı yaşta olanlar eğlense de evlense de biz davamıza bakalım. Bazı zamanlar ağırlaşan duygusallığımızın gözünü ölümle korkutalım. En çok Allah’a güvenelim, sonra irademize... Ve en iyi lafı gönlümüze geçirelim. Saflığını ve doğallığını yitirmiş şu dünyada arınmışlığın peşinde olalım. “Eyvallah!”ımız olmasın dünyaya. “Eyvallah!”ımız olmasın hiçbir dünyalığa...
Muhteşem iş fırsatları, muazzam paralar, müthiş kazançlar, sonu gelmeyecek meşgaleler... Hiçbirisi Allah yolundan alıkoyamasın bizi. Şimdilerde Meryem'in adanmışlığını yaşayalım ve günü gelsin Hanne’ce adayışlarımız da olsun.
“Babalarımız, oğullarımız, kardeşlerimiz, eşlerimiz, hısım akrabamız, kazandığımız mallar, kesada uğramasından korktuğumuz ticaret, hoşlandığımız meskenler”... Hiçbirisi Allah'tan, Rasûlünden ve Allah yolunda cihad etmekten daha sevgili olmasın bize. Yüreğimizde taşıyalım davamızı. Sevdamız yol göstersin bize. İnanmışlığımız güç olsun, adanmışlığımız kuvvet versin. Yeri gelsin vakarla, dimdik duralım; yeri gelsin ağlayalım/ağlaşalım ama ağlayacaksak düşman karşısında değil, kendi başımızayken dökülsün gözümüzün yaşı. Omuz omuza ağlayalım, zulmedene yan yana karşı duralım. Birimizin gününe karanlık çökecek olsa diğerimizin ışığıyla aydınlansın yolumuz. En puslu, en karanlık gecelerimizde ışık olalım birbirimize. En derin hüzünlerimizde inşirah bulalım birbirimizde. Bir yoldaş, bir kardeş duasına sarılıp felah bulalım. Gün gelip ayrı düşsek, uzaklara da gitsek de ‘vefa’mız hep bizimle gelsin. Gerekirse yakama yapış! Silkele. ‘Kendine gel!’ de... Gerekirse kılıçla düzelt beni...
Şehirler değişse de, tanıdığımız yüzler gelip geçse de; yeni yerlere, yeni mekânlara yolumuz düşse de... Biz duruşumuzla, söylemimizle, eylemimizle hep aynı kalalım. Hep dik duralım.
Üstteki yosunlara aldanmadan derinlerdeki mercan tanelerini arıyor olalım yol boyunca. Gövdesindeki dikenine aldırmadan koklayacağımız güller için engebesine bakmadan yürüdüğümüz yolun sonu cennete çıksın.
Devam yürümeye, devam! Nihayetinde bir hoş seda bırakmak üzere... Nihayetinde bir mezar taşından fazlasını bırakmış olalım diye...
Dıyarıbekr için, İstanbul için, ODTÜ için... Endülüs için, Çeçenya için, Açe için, Patani için...
Mekke için, Medine için, Kudüs için... Ümmet için, Zafer için, Kurtuluş için... Allah için!
Devam yürümeye, devam!
Yolun en başında dediğimiz gibi; "Her şeyden önce 'davam'!" Allah bizimle...
O ki, uzaklarımızı yakın eder. O ki, azlarımızı çok eder. O ki, yarımımızı tamamlar.
O ki, uçurumlarda da elimizden tutar.
O ki, sükûtumuzda bile sesimizi duyar.
***
"Eğer babalarınız, oğullarınız, kardeşleriniz, eşleriniz, hısım akrabanız kazandığınız mallar, kesada uğramasından korktuğunuz ticaret, hoşlandığınız meskenler size Allah'tan, Resûlünden ve Allah yolunda cihad etmekten daha sevgili ise, artık Allah emrini getirinceye kadar bekleyin. Allah fâsıklar topluluğunu hidayete erdirmez." Tevbe - 24
Yorumlar
Yorum Gönder