“Kadınlar, erkek evlatlar, yığınla biriktirilmiş altınlar,
gümüşler, soylu atlar, sağmal hayvanlar, bağlar-bahçeler bütün bunlar fâni
hayatın gelip geçici nimetleridir.” Âl-i İmran-14
...
Uzun bir yolculuktu çıkılan. Uzun ve çetin; türlü imtihanlardan geçilen...
Bazen Mekke’de gibi, bazen Uhud’da, bazen Medine’de gibi...
Bazen parayla, malla; bazen oğulla, soyla; bazen anlık mutluluklarla...
Yolculuk meşakkatliydi, imtihan çetin.
Göz boyayacak kadar çekiciydi fâni hayatın gelip geçici nimetleri.
Dünya sevgisi ile ölüm korkusu arasında kaldı insan; bir yanda ölümden korkmak diğer yanda ölümü unutmak; önce arada kaldı.
Ve sonra gözünü kamaştıran dünyalık parıltıların büyüsüne, dünyalıkların şehvetine kapıldı yavaş yavaş.
Ve dünyayı ahirete bir şey bırakmadan, cennete bir şey kalmadan yaşar oldu. Hem de insanları şahid kıla kıla...
İnsanın annesinden, babasından, kardeşinden, eşinden, çocuğundan bile kaçacağı, can havliyle hepsine hesap soracağı, herkesin yakasına yapışacağı günü unutup herkesi şahid kıldı herkesleşen yaşamına.
Selin önündeki çer çöpten farkı olmayan milyonlardan biri gibi oldu yalnızca.
Adım adım düşmana benzedi, kurallarını benimsedi, modasına uydu.
Düşünmeden yaşarcasına değişir oldu kabulleri, redleri, tercih ettikleri...
Ve günden güne her şey normalleşti.
Önce yavaş yavaş şuurunu kaybetti yolda, sonra da kendini.
Desinler, görsünler, bilsinler; teşhir tahrife yol açtı.
Gözler önüne serilen, her türlü mecrada göstere göstere yaşanan vitrinlik hayatlar...
Ve derken ihlâsı çoktan kaybolmuştu.
Oysa sessiz sedasız, göz önünde olmayan, sağda solda sunulmayan ve gösterişsiz, sade bir hayattı ihtiyacı olan yalnızca.
Oysa kendi köşesinde hak üzere yaşayanı, dilerse Allah insanlığa sunar, bütün insanlara örnek kılardı;
Âsiye gibi, Meryem gibi... İbrahim gibi...
...
Sessiz sedasız, göz önünde olmayan, sağda solda sunulmayan ve gösterişsiz, sade bir hayat...
Kimseler görmeden, göz değmeden; tertemiz, samimi ve mahrem...
Dilerse Allah insanlığa sunar, bütün insanlara örnek kılar.
...
Bu dünyadan yaşadığı hayatı herkesleştirmeden geçebilenlerden olmak duasıyla...
“İnanıyorsanız üstünsünüz” ayetine imanla, yaşamını çağa uymadan ve çoğunluktan farklı olmaktan çekinmeden Allah’a sunanlardan, yalnızca Allah’a sunanlardan olmak duasıyla...
Sessiz sedasız, göz önünde olmayan, sağda solda sunulmayan ve gösterişsiz, sade bir hayat...
Kimseler görmeden, göz değmeden; tertemiz, samimi ve mahrem...
Dilerse Allah insanlığa sunar, bütün insanlara örnek kılar.
...
Bu dünyadan yaşadığı hayatı herkesleştirmeden geçebilenlerden olmak duasıyla...
“İnanıyorsanız üstünsünüz” ayetine imanla, yaşamını çağa uymadan ve çoğunluktan farklı olmaktan çekinmeden Allah’a sunanlardan, yalnızca Allah’a sunanlardan olmak duasıyla...
"Bu dünya hayatı yalnızca bir oyun ve eğlenceden ibarettir. Gerçekten ahiret yurdu ise asıl hayat odur. Keşke bilselerdi." Ankebut-64


Yorumlar
Yorum Gönder