Ana içeriğe atla

İnsan hep Allah’ı arıyor




İç ve dış dünyasını işgal eden her şeye rağmen, hepsinin ötesinde Allah’ı arıyor insan. O’na ihtiyaç duyuyor içinde yaşadığı uçsuz bucaksız boşlukla... Bazen unutuyor, bazen aldanıyor, bazen o boşluk doldu sanıyor. Bazen yanlış yollarda olduğu için O’na gidemiyor, bazen O’na giden yolu bilmiyor, bazen de yolu bilse adımlayamıyor, bazen de yolda oyalandığından menzile varamıyor.
İnsan hep Allah’ı arıyor; bundandır hedeflediğine ulaştığı anlarda uzun uzadıya tatmin olmayışı, bundandır istediği olduğu anda geçiveren hevesi...
İnsan hep Allah’ı arıyor. Bazen farkında, bazen değil; bazen umutla, bazen karamsarlıkla, umarsızca...
İnsan hep Allah’ı arıyor. Bazen koşarcasına, bazen düşe kalka, bazen sürüne sürene... İnsan hep Allah’ı arıyor. Bazen hiçbir kapıyı çalmadan, bazen istese de tutunacak dal bulamadan...
İnsan hep Allah’ı arıyor ama en çok aradığı hazzı bulamadığı, hayattan tad alamadığı zamanlarda farkına varıyor. Gönlünün en çok daraldığı, yükünün en çok ağırlaştığı, imtihanının en çetin olduğu anlarda... İnsan hep Allah’ı arıyor ama Allah’a giden yolda ayakları sürçüyor kimi zaman. Dünya ayaklarına bağ oluyor. Kimi zaman ailesini, kimi zaman arkadaşlarını, kimi zaman sosyal çevresini, kimi zaman da kendisini ayak bağı yapıyor. İnsanız. Asırlardır yaşamış herkes gibi; bugün yaşayan, yarın yaşayacak olan milyonlar gibi...
Dünyadayız. Yaşıyoruz.
İnsanız, bütün insanlar gibi Allah’ı arıyoruz. Anlamı, varlığı, hakiki olanı...
Aslında her yerde O’dur bulmak istediğimiz. Her yolda O’dur varmak istediğimiz. Her şeyle O’dur arzuladığımız. Ve nihayetinde muhakkak O’na döneceğiz, O’na varacağız, her şeyin ötesinde O’nu bulacağız.
Dünyaya dönsem diye yakarmadan, kimseye beni sen saptırdın diye şikayetlenmeden aradığının farkına varanlardan olmak duasıyla...
İnsanın insandan kaçacağı o gün gelmeden aradığını bulanlardan olmak duasıyla... Asıl aradığına kavuşmuş bir nefs; Allah’ı bulmuş bir yaşam duasıyla...

İç ve dış dünyasını ne kadar doldurursa doldursun, kendisine şah damarından daha yakın olan olmadan içindeki o uçsuz bucaksız boşluğu dolduramıyor insan.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Öğütler XXIX

  Sevgili oğlum, Henüz küçücükken sen, her şeyini ben yapayım isterdim. Seni kimseye bırakmayayım, her halini ben göreyim, ben hep yanında olayım... Ben koruyayım, ben kollayayım... Ben yeteyim, ben yetişeyim, ben yetiştireyim… Sana dair hiçbir anı kaçırmayayım. Düşününce, ‘oyuncağını uyurken bile yanından ayırmak istemeyen çocuk gibi’ belki. Sonra büyüdüm. Seninle büyüdüm ben de… Ve şimdi kız kardeşin büyüyor. Sen yürümeyi öğrenirken ben bırakmayı, sen konuşmayı öğrenirken ben susmayı, sen kendini bulurken ben yavaşça seni serbest bırakmayı öğrendim. Ve şimdi; ‘ben olmasam da yanınızda güzel insanlar olsun’ yanınızda istiyorum. Ben yanınızda olmasam da güvende olun. Ben kimim ki? Bazen ben yanınızda olsam bile koruyamam ki... Sevgili oğlum, çiçek kızım, Ben toprak olsam, siz güzel çiçeklerim; zamanla havaya, ışığa, gökyüzüne yöneleceksiniz. Topraktan bağımsız büyüyeceksiniz, yalnızca kökünüz kalacak bende. Ben bir koza olsam, siz mucize bir tırtıl; benden çıkıp kanatlanıp u...

Bahçemde Çiçekler Açtı

  Bahçemde çiçekler açtı, yüreğime bahar geldi. İçim renklendi, gönlüm şenlendi. Gözlerim yeşerdi, kalbim tazelendi. Yumuşadım, anladım, öğrendim. Büyütmedim büyüdüm. Benim istediğim zaman benim istediğim şekilde açmadı. Rabbimin istediği zaman, Rabbimin istediği şekilde, onun istediği renkte, onun istediği şekilde… Bahçemde iki çiçek açtı. Yerini sevdi mi? Işığı iyi mi? Toprağı ne zaman değişecek? Hangi gübre verilecek? Hep tedirgindim… Hassasiyetle sakındım börtüden böcekten. Rüzgârdan korudum, ayazda kalmasın diye ya örttüm ya örtü oldum kimi zaman. Güneşte kalmasın diye ya gölge buldum ya da gölge oldum. Güneşin, ışığın, suyun bile fazlasından sakındım. Nice kez korktum soldurursam diye… Bakımıyla, çapasıyla, budamasıyla yorulduğum da çok oldu. Üstüm başım toprağa bulandı, kirlendi de çoğu zaman. Kimi zaman belimi de büktü, ağrıttı. Kimi zaman kimi dalı, kimi yaprağı ellerime kopuverdi de nasıl içim gitti, zor dayandım.  Bazen çok suladım, bazen susuz bıraktım. Oysaki kend...

Dava Kardeşliği

Yan yana, sırt sırta, omuz omuza, dua duaya... Yürek yüreğe... Sen, ben yok! ‘Biz’ varız ve ‘dava’mız... Ve yol gösteren sevdamız... Biriz, beraberiz! Kardeşiz! Kan bağıyla değilse de gönül bağıyla... Bazen sevinçle, bazen kederle... Bazen umutla, bazen hüsranla... ‘Daha iyisi’, ‘en iyisi’ telaşıyla... Söz verdik! Vicdan rahatlatmaya değil samimiyetle yaşamaya... Sözleştik! Ucundan tutarak değil; adanarak, adayarak... Mevzu derin, menzil uzak, vakit dar, azık az... Vakit dar! Zaman kaçmasın, durduralım. Yıllar geçmesin, yakalayalım. Gülmelerle, eğlenmelerle, hatta sevmelerle oyalanmayalım. Havadan sudan konuşmayalım. Ne kalacak hepsinden geriye? Ne kalır bizden geriye? Seherler uyumak için değil, kalkalım. Gündüzler yetmiyorsa geceleri yaşayalım. Yaşayalım; yaşamaksa en uzununa talip olalım daha çok salih amel için, daha salih ameller biriktirmek için... Ve ölümse de en yiğitçesine, en şehitçesine hem de tereddütsüz talip olalım hiç ölmemek için... Randevu defterimiz hep dolu olsun....