Ana içeriğe atla

Otomatik alternatif metin yok.


“Sonra Kitab'ı, kullarımız arasından seçtiklerimize verdik. Onlardan kimi kendi nefsine zulmeder, kimi orta bir yoldadır, kimi de Allah'ın izniyle hayırlarda öne geçmek için yarışır. İşte büyük fazilet budur.” Fatır-32


Dünyaya, kendi dünyasına da başka dünyalara da, faydası olmayan Müslümanlığımız; katlayıp kenara koyduğumuz seccadede bıraktığımız namazımız; bir şeylere güç yetiremediğimiz anlarda, zor zamanlarımızda dilden bırakmadığımız duamız ya da idrakımıza, kulluk seviyemize bir artısı olmayan, ruhumuza dokunmayan oruçlarımız değil Allah’ın bizden istediği... O’nun bize emrettiği, hedef koyduğu; ‘hayırlarda yarışıp öne geçmek; en öne geçmek için hayırlarda yarışmak; en öndekilerle yarışmak’...

Müslümanın hayatının merkezinde Kur’an vardır. Müslüman Kur’an eksenli yaşar. Tamamıyla Kur’an’ın hâkim olduğu, Allah’a teslim olunmuş bir hayat yaşar. Çağın vebalarına yakalanmadan, çağın komplekslerine kapılmadan, çağın putlarına köle olmadan, her işinde imanından gelen bir ölçüsü vardır onun. Seçilmiştir; çağa uymaz, gelişigüzel yaşamaz. Dünyaya baktığı yerde, dünyada durduğu yerde, her halinde... bir değeri, bir ölçüsü vardır. Kılık kıyafetiyle, yiyip içmesiyle, derdiyle, gündemleriyle ölçüsü İslam’dır. Ve içselleştirmiştir İslâm’ı. Kimi zaman düşünmeden attığı adımlarını bile İslâm kılmıştır. İslâm'dan aldığı özü hayatına hâkim kılmıştır ve her yolu özümsediği İslâm'la adımlar... Yol boyunca karşılaştığı güzelliklerle büyülenmez. Dosdoğru adımlarla yürüdüğü dosdoğru yolda tali yollar güzel gelmez ona, ara sokaklarda oyalanmaz, çıkmaz sokaklara dalmaz... Allah’ın ayetlerine sımsıkı sarıldıkça hedeften şaşmaz. Hayırlarda yarışıp, hem de en öndekilerle yarışıp Allah’ın vaadettiği en büyük fazilete varmak, o büyük kurtuluşa ulaşmaktır derdi, gayesi, hedefi...

Allah katında kazanacağı değerin, dünyada, insanlar nezdinde elde edeceği bütün değerlerden âli olduğunu bilir. Her anının, geçirdiği her dakikanın, bulunduğu her ortamın hesabını vereceğinin her an farkındadır. Bütün işlerinde Allah’ın ölçülerine riayet eder, O’nun koyduğu kurallara uyar. İmanını amelleriyle destekler, inandığı gibi yaşar; inandığı dini yaşar.

Dindarların çoğaldığı fakat dindarlığın kalitesinin kalmadığı modern zamanlarda da, müslümanlardaki bir takım değişmeler, normalleşmeler, dünyevileşmeler, sekülerleşmeler, yahudileşmeler... etkilemez onu. Çağın Müslümanlarının İslâmî duyarsızlığından uzaktır; dünyaya rağbetlerine alışmaz; onların ortamlarına yabancıdır. Yarıştıklarına, yarışıp öne geçenlere, en öndekilere bakar...

...

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Öğütler XXIX

  Sevgili oğlum, Henüz küçücükken sen, her şeyini ben yapayım isterdim. Seni kimseye bırakmayayım, her halini ben göreyim, ben hep yanında olayım... Ben koruyayım, ben kollayayım... Ben yeteyim, ben yetişeyim, ben yetiştireyim… Sana dair hiçbir anı kaçırmayayım. Düşününce, ‘oyuncağını uyurken bile yanından ayırmak istemeyen çocuk gibi’ belki. Sonra büyüdüm. Seninle büyüdüm ben de… Ve şimdi kız kardeşin büyüyor. Sen yürümeyi öğrenirken ben bırakmayı, sen konuşmayı öğrenirken ben susmayı, sen kendini bulurken ben yavaşça seni serbest bırakmayı öğrendim. Ve şimdi; ‘ben olmasam da yanınızda güzel insanlar olsun’ yanınızda istiyorum. Ben yanınızda olmasam da güvende olun. Ben kimim ki? Bazen ben yanınızda olsam bile koruyamam ki... Sevgili oğlum, çiçek kızım, Ben toprak olsam, siz güzel çiçeklerim; zamanla havaya, ışığa, gökyüzüne yöneleceksiniz. Topraktan bağımsız büyüyeceksiniz, yalnızca kökünüz kalacak bende. Ben bir koza olsam, siz mucize bir tırtıl; benden çıkıp kanatlanıp u...

Bahçemde Çiçekler Açtı

  Bahçemde çiçekler açtı, yüreğime bahar geldi. İçim renklendi, gönlüm şenlendi. Gözlerim yeşerdi, kalbim tazelendi. Yumuşadım, anladım, öğrendim. Büyütmedim büyüdüm. Benim istediğim zaman benim istediğim şekilde açmadı. Rabbimin istediği zaman, Rabbimin istediği şekilde, onun istediği renkte, onun istediği şekilde… Bahçemde iki çiçek açtı. Yerini sevdi mi? Işığı iyi mi? Toprağı ne zaman değişecek? Hangi gübre verilecek? Hep tedirgindim… Hassasiyetle sakındım börtüden böcekten. Rüzgârdan korudum, ayazda kalmasın diye ya örttüm ya örtü oldum kimi zaman. Güneşte kalmasın diye ya gölge buldum ya da gölge oldum. Güneşin, ışığın, suyun bile fazlasından sakındım. Nice kez korktum soldurursam diye… Bakımıyla, çapasıyla, budamasıyla yorulduğum da çok oldu. Üstüm başım toprağa bulandı, kirlendi de çoğu zaman. Kimi zaman belimi de büktü, ağrıttı. Kimi zaman kimi dalı, kimi yaprağı ellerime kopuverdi de nasıl içim gitti, zor dayandım.  Bazen çok suladım, bazen susuz bıraktım. Oysaki kend...

Dava Kardeşliği

Yan yana, sırt sırta, omuz omuza, dua duaya... Yürek yüreğe... Sen, ben yok! ‘Biz’ varız ve ‘dava’mız... Ve yol gösteren sevdamız... Biriz, beraberiz! Kardeşiz! Kan bağıyla değilse de gönül bağıyla... Bazen sevinçle, bazen kederle... Bazen umutla, bazen hüsranla... ‘Daha iyisi’, ‘en iyisi’ telaşıyla... Söz verdik! Vicdan rahatlatmaya değil samimiyetle yaşamaya... Sözleştik! Ucundan tutarak değil; adanarak, adayarak... Mevzu derin, menzil uzak, vakit dar, azık az... Vakit dar! Zaman kaçmasın, durduralım. Yıllar geçmesin, yakalayalım. Gülmelerle, eğlenmelerle, hatta sevmelerle oyalanmayalım. Havadan sudan konuşmayalım. Ne kalacak hepsinden geriye? Ne kalır bizden geriye? Seherler uyumak için değil, kalkalım. Gündüzler yetmiyorsa geceleri yaşayalım. Yaşayalım; yaşamaksa en uzununa talip olalım daha çok salih amel için, daha salih ameller biriktirmek için... Ve ölümse de en yiğitçesine, en şehitçesine hem de tereddütsüz talip olalım hiç ölmemek için... Randevu defterimiz hep dolu olsun....