
Lise yıllarımda "Yokuşta elimizden tutana şükürler olsun." yazılıydı odamın her sabah, uyanır uyanmaz, muhakkak göreceğim bir duvarında... Belki alıntıydı, belki beğendiğim bir şiirden bir mısraydı, belki bir gün yokuş çıkarken dilime düşüvermişti, belki de biri söyleyivermişti de ben de kapıvermiştim; bilmiyorum.
"Yokuşta elimizden tutana şükürler olsun."
O gün bugündür yokuşlar hiç bitmedi. Biri bitince, biraz düze çıkınca bir yenisi... Birinin ardından diğeri... Bazen daha da dikleşti. Yönümüzü şaşırdık, daha dik bir yokuş çıktı karşımıza. Yolumuzu kaybettik, daha daha dikleri... Bazen de yokuşların ardından ovalar, vadiler çıktı yolumuza. Ve belki bazen de gözümüzü korkutan, duamızı-şükrümüzü bile unutturan ‘sarp yokuş’lara dönüşüverdi adımladığımız yollar. Ama sahi, duamızı-şükrümüzü unutmaktan daha sarp bir yokuş olabilir mi ki?
Her şeyden sonra, belki vadilere ulaşınca, belki sarp yokuşun orta yerinde kalınca, “Vuku bulanda hayır vardır.” deyip teslim olabildiğimiz her an şükür secdesi etmeliktir. “Vuku bulanda hayır vardır.” dediğimiz her an şükür secdesi etmelik andır. Belimizi büken yokuşlara rağmen, yokuşların sahibine yönelebildiğimiz her an şükür sebebidir.
Secdelerimizin şükrüne de, şükürlerimizin secdelerine de şükürler olsun.
Evet, yokuşlar hiç bitmedi. Ama O da elimizi hiç bırakmadı. Rabbimiz bizi yokuşların orta yerinde terk etmedi hiç.
"Yokuşta elimizden tutana şükürler olsun."
Yokuşları bize düz edene, kimi yokuşları yokmuş gibi hissettirene şükürler olsun.
Yokuşlar hiç bitmedi, bitmeyecek. Ve biz her defasında daha sıkı, her yokuşla daha bir sıkı tutunacağız elimizi hiç bırakmayan Rabbimize...
"Yokuşta elimizden tutana şükürler olsun."
Bütün yokuşların ardından, zirveye cenneti koyup, zirve gibi zirveye ulaştırana şükürler olsun.
Yorumlar
Yorum Gönder