Ana içeriğe atla

Gün(dem)lerimi(zi) reddediyorum!

Otomatik alternatif metin yok.

Füzelerin, havan mermilerinin bıkmadan ve yılmadan ziyaret ettiği coğrafyalarımızı dualarında bile ziyaret etmeyen Müslümanlıklarımızı reddediyorum!

Duaları kendinden başkasına değmeyenlerimizi, kendisinden başkasına dertlenmeyenlerimizi; oturup gönül rahatlığıyla virdini çekenlerimizi, sayıyı tamamlayıp işinin başına geçenlerimizi, kenara çekilenlerimizi reddediyorum!

Hayatın ortasında her daim ölümün kıyısında olanlarımıza yalnızca -arada bir- uzaktan bakmalarımızı reddediyorum!

Annelerimizin gözyaşlarından, babalarımızın çaresizliklerinden, endişeyle her an her gün ölümü bekleyenlerimizden bihaber oluşumuzu reddediyorum!

Bizim başlarını okşayamadığımız, öpemediğimiz ama kurşunların alınlarının ortasından öptüğü çocukların, bu ümmetin çocuklarının, yitik çocukluğuna vurdumduymazlığımızı reddediyorum!

İstisnasız her akşam –zaten ağız tadıyla oturduğumuz - ve dahi aksini hiç düşünmeden oturacağımızı bildiğimiz lezzet dolu sofralarımızla aç kalma endişesi bilmeyişlerimizi, açlık görmeyişlerimizi reddediyorum!

Küçüklerin taş attıklarına büyüklüğümüzle kurşun atamamamıza rağmen utançsızlığımızı reddediyorum!

İşçisine üç öğün yemek parasını çok gören memleketi, devleti, ümmeti kurtaracak Ralph Lauren’li, Pierre Cardin’li –muhafazakâr- iş adamlarımızın vicdansızlığını reddediyorum!

Mezartaşsız gömülürken çocuklarımız, ekranlara gömülenlerimizi; nice değerlerimiz, değerlilerimiz hiçe sayılırken beş para etmez kupaların, madalyaların değerliliğine inandırılmışlarımızı reddediyorum!

Bütün bunlar olurken; anaokulu eğitmeni, kreş öğretmeni tadında hikâyeler, masallar anlatıp günah çıkarırcasına vicdan rahatlatan hocalarımızı reddediyorum!

Evinden işine, işinden evine imamlarımızı reddediyorum!

Kutsalları –ya da kutsallaştırılanları- fırsat bilip ekranlarda koltuklarına kurulanlarımızı reddediyorum!

Peşinden gelen yüzlerce binlerce Müslümanı okuduğu-okuttuğu Kur'an'a rağmen uyandıramayan önderlerimizi reddediyorum!

Hepsini bir kenara bırakıp romantik şiirler yazan şairlerimizi, çiçekler böcekler çizen ressamlarımızı, her daim güzellemeler yapan yazarlarımızı reddediyorum!

Bir köşeden, başka gündem bulamamışçasına, ‘fitne çıkarmak istemiyorum’ sempatisiyle ümmet dertli, İslam endişeli âlimlerimizin söylediklerine yorum yapıp işine gelenlerimizden, gelenekselliklerimizden, alışkanlıklarımızdan taraftar bulanlarımızı reddediyorum!

Başta kendimi, dertlenmeyen nefislerimizi ve kendini temize çıkaranlarımızın hepsini reddediyorum!

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Öğütler XXIX

  Sevgili oğlum, Henüz küçücükken sen, her şeyini ben yapayım isterdim. Seni kimseye bırakmayayım, her halini ben göreyim, ben hep yanında olayım... Ben koruyayım, ben kollayayım... Ben yeteyim, ben yetişeyim, ben yetiştireyim… Sana dair hiçbir anı kaçırmayayım. Düşününce, ‘oyuncağını uyurken bile yanından ayırmak istemeyen çocuk gibi’ belki. Sonra büyüdüm. Seninle büyüdüm ben de… Ve şimdi kız kardeşin büyüyor. Sen yürümeyi öğrenirken ben bırakmayı, sen konuşmayı öğrenirken ben susmayı, sen kendini bulurken ben yavaşça seni serbest bırakmayı öğrendim. Ve şimdi; ‘ben olmasam da yanınızda güzel insanlar olsun’ yanınızda istiyorum. Ben yanınızda olmasam da güvende olun. Ben kimim ki? Bazen ben yanınızda olsam bile koruyamam ki... Sevgili oğlum, çiçek kızım, Ben toprak olsam, siz güzel çiçeklerim; zamanla havaya, ışığa, gökyüzüne yöneleceksiniz. Topraktan bağımsız büyüyeceksiniz, yalnızca kökünüz kalacak bende. Ben bir koza olsam, siz mucize bir tırtıl; benden çıkıp kanatlanıp u...

Bahçemde Çiçekler Açtı

  Bahçemde çiçekler açtı, yüreğime bahar geldi. İçim renklendi, gönlüm şenlendi. Gözlerim yeşerdi, kalbim tazelendi. Yumuşadım, anladım, öğrendim. Büyütmedim büyüdüm. Benim istediğim zaman benim istediğim şekilde açmadı. Rabbimin istediği zaman, Rabbimin istediği şekilde, onun istediği renkte, onun istediği şekilde… Bahçemde iki çiçek açtı. Yerini sevdi mi? Işığı iyi mi? Toprağı ne zaman değişecek? Hangi gübre verilecek? Hep tedirgindim… Hassasiyetle sakındım börtüden böcekten. Rüzgârdan korudum, ayazda kalmasın diye ya örttüm ya örtü oldum kimi zaman. Güneşte kalmasın diye ya gölge buldum ya da gölge oldum. Güneşin, ışığın, suyun bile fazlasından sakındım. Nice kez korktum soldurursam diye… Bakımıyla, çapasıyla, budamasıyla yorulduğum da çok oldu. Üstüm başım toprağa bulandı, kirlendi de çoğu zaman. Kimi zaman belimi de büktü, ağrıttı. Kimi zaman kimi dalı, kimi yaprağı ellerime kopuverdi de nasıl içim gitti, zor dayandım.  Bazen çok suladım, bazen susuz bıraktım. Oysaki kend...

Dava Kardeşliği

Yan yana, sırt sırta, omuz omuza, dua duaya... Yürek yüreğe... Sen, ben yok! ‘Biz’ varız ve ‘dava’mız... Ve yol gösteren sevdamız... Biriz, beraberiz! Kardeşiz! Kan bağıyla değilse de gönül bağıyla... Bazen sevinçle, bazen kederle... Bazen umutla, bazen hüsranla... ‘Daha iyisi’, ‘en iyisi’ telaşıyla... Söz verdik! Vicdan rahatlatmaya değil samimiyetle yaşamaya... Sözleştik! Ucundan tutarak değil; adanarak, adayarak... Mevzu derin, menzil uzak, vakit dar, azık az... Vakit dar! Zaman kaçmasın, durduralım. Yıllar geçmesin, yakalayalım. Gülmelerle, eğlenmelerle, hatta sevmelerle oyalanmayalım. Havadan sudan konuşmayalım. Ne kalacak hepsinden geriye? Ne kalır bizden geriye? Seherler uyumak için değil, kalkalım. Gündüzler yetmiyorsa geceleri yaşayalım. Yaşayalım; yaşamaksa en uzununa talip olalım daha çok salih amel için, daha salih ameller biriktirmek için... Ve ölümse de en yiğitçesine, en şehitçesine hem de tereddütsüz talip olalım hiç ölmemek için... Randevu defterimiz hep dolu olsun....