Ana içeriğe atla

Gitme Ramazan!


İlgili resim


Gitme Ramazan!


Savaşın çocukları, mazlumlar, yetimler, öksüzler, kimsesizler... Karnı Ramazan’da doyanlar Şevval'de yine aç kalacak; gitme Ramazan.

Sorulacak sorularımız tükenmedi, alınacak cevaplarımız bitmedi. “Kurşun yemek oruç bozar mı?” bilmiyoruz hâlâ. Tan yerini ağartıp duran bombalardan siyah ip ile beyaz ipin ayırt edilip edilemediği bilinemiyorsa ne yapılacak, bilmiyoruz. Günleri hep oruçlu gibi geçenlerimiz hep oruç tutuyor sayılır mı? Sahur da iftar da yapamayanlarımızın oruçları kabul olur mu? Öğrenemedik. ... Gitme.

Tüm hayatın kitabını, hayat kitabımızı senle aldık elimize; gidersen bırakırız yine, gitme. Kur’an’la bütün hayatımızı kuşatmadan gitme.

Mukabelelerimizin ‘anladıklarımız’ kısmına geçemedik. Nasıl okunacağından nasıl anlaşılacağına sıra gelmedi henüz. Biraz daha kal, gitme.

Vahyin de Kur’an’ın da kadrini bilemedik, Ramazan 27’den öteye götüremedik; gitme

Şükürlerimiz nimetlere yetmedi, yetişmedi; gitme.

Gösterişli sofralarımızda zenginlerimizden fakirlerimize yer kalmadı, oturma sırası toklarımızdan açlarımıza gelmedi henüz... Ve biz yine yoksulların halinden anlayamadık, gitme.

Nisab miktarları cimriliklerimize şifa olamadı; fitre hesaplarımız Kur’an’ın sadakalarını tutmadı; infaklarımız aslını bulamadı, gitme.

Aynı ezanı bekleyerek sabırlarını, dualarını, iftarlarını hatta sofralarını ‘bir’leştirenler hakikatte birleşemedi henüz, birleştirmeden gitme.

Ramazan’da da süren kıyımlar, Ramazan’ı ağırlayanların kıyamı olmadı. Zulümler son bulmadı, kanayan yanlarımızın kanı durmadı. Gitme.

Sahurumuzu, orucumuzu, iftarımızı kültürleşmekten kurtaramadık. Allah Rasulünün orucu nasıldı? İftarı nasıldı? Ramazan’ı nasıldı? Öğrenemedik, gitme.

Midemizle gözümüz de, kulağımız da, dilimiz de hatta kalbimiz de oruç tutacaktı. Sonra da hayat biçimimiz olacaktı... Biçimlenmedi henüz hayatlarımız; düzenlenmedi sabahlarımız, akşamlarımız... Gitme.

Sahurlarımız bize gecelerimizi ayağa kaldırmayı öğretecekti, öğrenemedik; gidersen yine uyuruz, gitme.

Farzlar teravihleri yenemedi; aylık Müslümanlar yıllık Müslümanlıklara dönemedi, gitme.

Gelişin bizi kendimize getiremedi, gitme.

Terbiye etmeden nefislerimizi, diriltmeden kalplerimizi, ıslah etmeden bizi, ihya etmeden nesillerimizi, adam etmeden hepimizi, inşa etmeden ümmetimizi... Gitme Ramazan!

Bayram? Hak etmedik ki henüz... Gitme!

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Öğütler XXIX

  Sevgili oğlum, Henüz küçücükken sen, her şeyini ben yapayım isterdim. Seni kimseye bırakmayayım, her halini ben göreyim, ben hep yanında olayım... Ben koruyayım, ben kollayayım... Ben yeteyim, ben yetişeyim, ben yetiştireyim… Sana dair hiçbir anı kaçırmayayım. Düşününce, ‘oyuncağını uyurken bile yanından ayırmak istemeyen çocuk gibi’ belki. Sonra büyüdüm. Seninle büyüdüm ben de… Ve şimdi kız kardeşin büyüyor. Sen yürümeyi öğrenirken ben bırakmayı, sen konuşmayı öğrenirken ben susmayı, sen kendini bulurken ben yavaşça seni serbest bırakmayı öğrendim. Ve şimdi; ‘ben olmasam da yanınızda güzel insanlar olsun’ yanınızda istiyorum. Ben yanınızda olmasam da güvende olun. Ben kimim ki? Bazen ben yanınızda olsam bile koruyamam ki... Sevgili oğlum, çiçek kızım, Ben toprak olsam, siz güzel çiçeklerim; zamanla havaya, ışığa, gökyüzüne yöneleceksiniz. Topraktan bağımsız büyüyeceksiniz, yalnızca kökünüz kalacak bende. Ben bir koza olsam, siz mucize bir tırtıl; benden çıkıp kanatlanıp u...

Bahçemde Çiçekler Açtı

  Bahçemde çiçekler açtı, yüreğime bahar geldi. İçim renklendi, gönlüm şenlendi. Gözlerim yeşerdi, kalbim tazelendi. Yumuşadım, anladım, öğrendim. Büyütmedim büyüdüm. Benim istediğim zaman benim istediğim şekilde açmadı. Rabbimin istediği zaman, Rabbimin istediği şekilde, onun istediği renkte, onun istediği şekilde… Bahçemde iki çiçek açtı. Yerini sevdi mi? Işığı iyi mi? Toprağı ne zaman değişecek? Hangi gübre verilecek? Hep tedirgindim… Hassasiyetle sakındım börtüden böcekten. Rüzgârdan korudum, ayazda kalmasın diye ya örttüm ya örtü oldum kimi zaman. Güneşte kalmasın diye ya gölge buldum ya da gölge oldum. Güneşin, ışığın, suyun bile fazlasından sakındım. Nice kez korktum soldurursam diye… Bakımıyla, çapasıyla, budamasıyla yorulduğum da çok oldu. Üstüm başım toprağa bulandı, kirlendi de çoğu zaman. Kimi zaman belimi de büktü, ağrıttı. Kimi zaman kimi dalı, kimi yaprağı ellerime kopuverdi de nasıl içim gitti, zor dayandım.  Bazen çok suladım, bazen susuz bıraktım. Oysaki kend...

Dava Kardeşliği

Yan yana, sırt sırta, omuz omuza, dua duaya... Yürek yüreğe... Sen, ben yok! ‘Biz’ varız ve ‘dava’mız... Ve yol gösteren sevdamız... Biriz, beraberiz! Kardeşiz! Kan bağıyla değilse de gönül bağıyla... Bazen sevinçle, bazen kederle... Bazen umutla, bazen hüsranla... ‘Daha iyisi’, ‘en iyisi’ telaşıyla... Söz verdik! Vicdan rahatlatmaya değil samimiyetle yaşamaya... Sözleştik! Ucundan tutarak değil; adanarak, adayarak... Mevzu derin, menzil uzak, vakit dar, azık az... Vakit dar! Zaman kaçmasın, durduralım. Yıllar geçmesin, yakalayalım. Gülmelerle, eğlenmelerle, hatta sevmelerle oyalanmayalım. Havadan sudan konuşmayalım. Ne kalacak hepsinden geriye? Ne kalır bizden geriye? Seherler uyumak için değil, kalkalım. Gündüzler yetmiyorsa geceleri yaşayalım. Yaşayalım; yaşamaksa en uzununa talip olalım daha çok salih amel için, daha salih ameller biriktirmek için... Ve ölümse de en yiğitçesine, en şehitçesine hem de tereddütsüz talip olalım hiç ölmemek için... Randevu defterimiz hep dolu olsun....