Ana içeriğe atla

Gelme Ramazan!

Görüntünün olası içeriği: 2 kişi

Gelme Ramazan! 

İftar ziyafetleriysen, sahur yemeğiysen; hurmadan, tatlıdan, pideden ibaretsen gelme.
Aynı saatte yenen akşam yemeğinden ibaretsen gelme.
İftar sofrasına koyacak bir şey bulamayan annenin halini 'ümmet iftarları'yla bile anlatamayacaksan gelme.
İsrafları kolaylaştıracaksan, masumlaştıracaksan(!) gelme. 
Zenginin sofrası ile fakirin sofrası arasındaki uçurumsan gelme.
Sofra kurulamayan evlerin hüznüne hüzün katacaksan gelme.
Gelenekselleşen, hissizleşen, adeta otomatikleşen teravihsen gelme.
Bu yıl da reyting kaygılı müslümanlaşmış(!) televizyon kanallarından yana olacaksan gelme.
Fon müziği eşliğinde hikâyeler anlatan hocalarla geleceksen gelme.
Vicdan rahatlatmacaysan gelme.
Sadece suni, gelip geçici bir gündem olacaksan gelme.
Orta Doğu’dan yükselen çığlıkları dindiremeyeceksen, duyuramayacaksan bile, gelme.
Çığlıklara, feryatlara, ah’lara, gözyaşlarına, kanıksanmış acılara da dokundurmayacaksan tılsımını gelme.
Afrikalının yiyemediğini başkasına yedireceksen gelme.
Gazzelinin, Haleplinin payını unutturacaksan gelme.
Bütün ümmete iftar ettiremeyeceksen, bütün ümmeti bayrama erdiremeyeceksen gelme.
El uzatamayacaksan insanlığa, son veremeyeceksen alışılmış bu tufanlara, bir çıkış yolu bulamayacaksan dünyaya... Boğamayacaksan Firavunları... Gelme Ramazan!
Diriltmeyeceksen bizi, getirmeyeceksen kendimize, tazelemeyeceksen imanımızı gelme.
Gündüzleri uykulara hapsedeceksen gelme.
Geceleri Kur’anla, günleri dualarla dolduramayacaksan, kunutları uzatamayacaksan, secdeleri ıslatamayacaksan gelme.
Günahları durduramayaksan gelme.
Geldiğin gibi gideceksen, bulduğun gibi bırakacaksan gelme...

Gelişinin hakkını verememek sızı yüreğimde...
Bir sızısın bende... Bir acı... Bir his... Biraz hüzün... Korku...

...

Ey iman edenler! Ey mü’minler!
Ey Muhammed’in ümmeti!
Eyy Muhammed’den olanlar!

Ramazan bize mubarek olsun!

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Öğütler XXIX

  Sevgili oğlum, Henüz küçücükken sen, her şeyini ben yapayım isterdim. Seni kimseye bırakmayayım, her halini ben göreyim, ben hep yanında olayım... Ben koruyayım, ben kollayayım... Ben yeteyim, ben yetişeyim, ben yetiştireyim… Sana dair hiçbir anı kaçırmayayım. Düşününce, ‘oyuncağını uyurken bile yanından ayırmak istemeyen çocuk gibi’ belki. Sonra büyüdüm. Seninle büyüdüm ben de… Ve şimdi kız kardeşin büyüyor. Sen yürümeyi öğrenirken ben bırakmayı, sen konuşmayı öğrenirken ben susmayı, sen kendini bulurken ben yavaşça seni serbest bırakmayı öğrendim. Ve şimdi; ‘ben olmasam da yanınızda güzel insanlar olsun’ yanınızda istiyorum. Ben yanınızda olmasam da güvende olun. Ben kimim ki? Bazen ben yanınızda olsam bile koruyamam ki... Sevgili oğlum, çiçek kızım, Ben toprak olsam, siz güzel çiçeklerim; zamanla havaya, ışığa, gökyüzüne yöneleceksiniz. Topraktan bağımsız büyüyeceksiniz, yalnızca kökünüz kalacak bende. Ben bir koza olsam, siz mucize bir tırtıl; benden çıkıp kanatlanıp u...

Bahçemde Çiçekler Açtı

  Bahçemde çiçekler açtı, yüreğime bahar geldi. İçim renklendi, gönlüm şenlendi. Gözlerim yeşerdi, kalbim tazelendi. Yumuşadım, anladım, öğrendim. Büyütmedim büyüdüm. Benim istediğim zaman benim istediğim şekilde açmadı. Rabbimin istediği zaman, Rabbimin istediği şekilde, onun istediği renkte, onun istediği şekilde… Bahçemde iki çiçek açtı. Yerini sevdi mi? Işığı iyi mi? Toprağı ne zaman değişecek? Hangi gübre verilecek? Hep tedirgindim… Hassasiyetle sakındım börtüden böcekten. Rüzgârdan korudum, ayazda kalmasın diye ya örttüm ya örtü oldum kimi zaman. Güneşte kalmasın diye ya gölge buldum ya da gölge oldum. Güneşin, ışığın, suyun bile fazlasından sakındım. Nice kez korktum soldurursam diye… Bakımıyla, çapasıyla, budamasıyla yorulduğum da çok oldu. Üstüm başım toprağa bulandı, kirlendi de çoğu zaman. Kimi zaman belimi de büktü, ağrıttı. Kimi zaman kimi dalı, kimi yaprağı ellerime kopuverdi de nasıl içim gitti, zor dayandım.  Bazen çok suladım, bazen susuz bıraktım. Oysaki kend...

Dava Kardeşliği

Yan yana, sırt sırta, omuz omuza, dua duaya... Yürek yüreğe... Sen, ben yok! ‘Biz’ varız ve ‘dava’mız... Ve yol gösteren sevdamız... Biriz, beraberiz! Kardeşiz! Kan bağıyla değilse de gönül bağıyla... Bazen sevinçle, bazen kederle... Bazen umutla, bazen hüsranla... ‘Daha iyisi’, ‘en iyisi’ telaşıyla... Söz verdik! Vicdan rahatlatmaya değil samimiyetle yaşamaya... Sözleştik! Ucundan tutarak değil; adanarak, adayarak... Mevzu derin, menzil uzak, vakit dar, azık az... Vakit dar! Zaman kaçmasın, durduralım. Yıllar geçmesin, yakalayalım. Gülmelerle, eğlenmelerle, hatta sevmelerle oyalanmayalım. Havadan sudan konuşmayalım. Ne kalacak hepsinden geriye? Ne kalır bizden geriye? Seherler uyumak için değil, kalkalım. Gündüzler yetmiyorsa geceleri yaşayalım. Yaşayalım; yaşamaksa en uzununa talip olalım daha çok salih amel için, daha salih ameller biriktirmek için... Ve ölümse de en yiğitçesine, en şehitçesine hem de tereddütsüz talip olalım hiç ölmemek için... Randevu defterimiz hep dolu olsun....